English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ B ] / Bilemeyeceğim

Bilemeyeceğim Çeviri İspanyolca

588 parallel translation
Kaç gün yol kat ettik hiç bilemeyeceğim. Humma yüzünden kendimde değildim.
Nunca sabré cuántos días viajamos.
- Genç bayan kim? - Bilemeyeceğim.
¿ Quién es la joven, señor?
Bazılarını hiç bilemeyeceğim.
Y algunas nunca las sabré.
Artık hiç bilemeyeceğim.
Nunca lo sabré.
- Ne olduğunu bilemeyeceğim, hanımefendi.
- No tengo ni idea, señora.
Bilemeyeceğim.
No sabría decirle.
O veletlerin bir sonraki niyetlerinin ne olduğunu asla bilemeyeceğim.
Nunca sabré qué será lo siguiente.
Ve benden vazgeçtiğinde, ne yapacağımı bilemeyeceğim.
Y si dejas de quererme, no sé lo que haré.
O iri oduncunun böyle bir şansı nasıl yakaladığını hiç bilemeyeceğim.
¿ Cómo se las arregló ese leñador para tener tanta suerte?
Bilemeyeceğim.
No lo sé.
Burada yeni olmam neyin ne olduğunu bilemeyeceğim anlamına gelmez.
Sólo porque soy nueva aquí, no quiere decir que no sepa cómo son las cosas.
Onu da bilemeyeceğim.
Eso no lo sé tampoco.
Bu doğru olsaydı, sayısını bilemeyeceğim kez ölmüş olurdum.
Si eso fuera verdad, yo habría muerto muchas veces.
Şimdi... Asla ismini bilemeyeceğim.
Ahora... nunca voy a saber su nombre.
O kadarını bilemeyeceğim.
No estoy tan segura.
Buraların yabancısıyım o bakımdan bilemeyeceğim.
No estoy familiarizado con el área para decirle.
" Niye böyle heyecanlandım bilemeyeceğim hiç *
'Nunca sabré por qué fue tan emocionante
Şey, gerçekten bilemeyeceğim
Bueno, no sé.
Yıllar önce neden evlenmedi, hiç bilemeyeceğim.
Nunca sabré por qué no se casó.
Neden her cumartesi aynı muhabbeti yaptığımızı asla bilemeyeceğim.
Entonces, no sé por qué tenemos esta conversación... todos los sábados, antes de la reunión dominical.
Bilemeyeceğim efendim.
No podría decírselo.
Bilemeyeceğim.
No tengo ni idea.
Benim bile bilemeyeceğim biri tarafından.
Alguien que ni siquiera conocía.
Ama artık asla bilemeyeceğim.
Ahora nunca lo sabré.
Ve Blofeld kancasını ona nasıl takmış olabilir. Asla bilemeyeceğim!
¡ Y nunca entenderé cómo demonios le pescó Blofeld!
Acaba bu nedir? Bilemeyeceğim........ Bilemezsin...
Y con esto... quien ya sabemos... sabrá quien eres.
Sanırım hiçbir zaman kesin bilemeyeceğim.
Supongo que no hay forma de saberlo.
Bilemeyeceğim... 2.000?
No lo sé... ¿ 2.000?
Ne olduğunuzu bilemeyeceğim, ama FBI bilir.
No sé lo que es, el FBI lo decidirá.
Şey Asla gerçekten bilemeyeceğim, Richard.
Bien... Nunca lo sabré, Richard.
Eğer şimdi gidersem seninle nasıl olurdu hiç bilemeyeceğim.
Si me fuese ahora.. Nunca sabría como hubiera sido estar contigo.
- Bilemeyeceğim. - Ben neden acı çekiyorum?
- No me siento nada bien.
Bilemeyeceğim, bayım.
No sabría decirle, señor.
( Çavuş Dedektif Sonny Crockett ) Amaan boşversene, sen tanıdığın en iyi polislerden birisin. ( Çavuş Dedektif Sonny Crockett ) Tabii ki, bunun dışında başka tarafını bilemeyeceğim.
El mejor policía vasco que conozco, no conozco a otro.
O tacı takmanın nasıl bir his olduğunu asla bilemeyeceğim.
Nunca sabré que se siente usar esa corona.
Ben de kendi evimde sıcak yumurta ve kahve tatmanın nasıl bir his olduğunu bilemeyeceğim...
Nunca sabré lo que se siente... Tener unos huevos cocidos y café caliente en mi propia casa...
Hadi, sor. Asla bilemeyeceğim bir şey sor. Ama bilirsem, başka bir hayatta evli olduğumuza inanacak mısın?
vamos, pregúntame pregúntame algo que sea imposible que yo sepa pero si lo sé, me creeras que estuvimos casados en otra vida?
Ateş topunu bilemeyeceğim ama torunu olduğum doğru.
No sé lo de fiera, pero sí que soy su nieto. Encantado.
Acaba onu görür müyüm göremez miyim bilemeyeceğim.
No se si le veré o no.
Dedim ki... Hangi kadının benim gerçek aşkım olduğunu asla bilemeyeceğim.
Dije que nunca sabría que mujer seria mi verdadero amor.
Onların merakına sahibim, ama asla bilemeyeceğim şeyler de var.
Poseo su curiosidad, pero hay preguntas sin respuestas.
ve kapı kolu dönüyor, ve kapı açılmağa başlıyor ve... asla ne olduğunu bilemeyeceğim,
El pomo gira y... la puerta comienza a abrirse y...
- Bilemeyeceğim.
- No sabría.
Korkarım daha fazla bilemeyeceğim.
Y me temo que eso es todo lo que puedo decir.
Tabii hiçbir zaman bilemeyeceğim.
Desde luego nunca lo sabré.
Evet de desen, hayır da desen, bilemeyeceğim.
Por más que ahora digas sí o no, nunca lo sabré.
Bilemeyeceğim.
No estoy seguro.
- Öldürdüm mü bilemeyeceğim Haven.
No sé cómo matarlos.
Hiç bilemeyeceğim galiba Victor!
Nunca lo sé, Víctor.
- Onu bilemeyeceğim.
- No me parece.
Ben bilemeyeceğim.
No lo sé.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]