Bilgisayar Çeviri İspanyolca
20,464 parallel translation
- Bilgisayarınız nerede?
- Sí. - ¿ Los datos se guardan?
Davulcu, bilgisayar uzmanı olarak büromuzda çalışmış.
El batería del FBI trabajó de informático fuera de nuestra oficina.
Danny Waldron'un iş bilgisayarından henüz şüpheli bir şey çıkmadı.
El disco duro del trabajo de Danny Waldron aún no ha revelado nada sospechoso.
Evde kullandığı bilgisayar, için aynı şey geçerli. Ve bu fotoğrafın izini hâlâ sürmeye çalışıyorum.
Lo mismo vale para el portátil que recogimos y todavía estoy intentando rastrear la foto.
Söylesenize, birinizde geçmişten kalan, hatırladığınız bir bilgisayar, mühendislik ya da tamircilik becerisi falan var mı?
¿ alguno ha retenido algún... conocimiento de su pasado, alguna habilidad con computadoras, ingeniería o mecánica?
Avedon Bilgisayar Bilim Merkezi?
¿ Centro de ciencia informática Avedon?
Annemin, beni gece uyumaktan alı koyacak bilgisayarı veya internet bağlantısı yok.
Mi mamá no tiene computadora o acceso a Internet que me tienten en la noche.
Bilgisayarımda da var.
También está en mi computadora.
- Bilgisayarınız hazır.
- Su computadora está lista.
- Benim paraya- - - Tek yapman gereken bilgisayarından bankanın sunucusuna giriş yapmak, tamam mı?
Sólo debes conectarte al servidor desde tu computadora, ¿ bien?
Çünkü kendisi 100 yaşında ve bilgisayar kullanmayı bilmiyor.
Porque tiene como 100 años y no sabe usar la computadora.
Bilgisayar diye bir şey üretmişler.
Sabe, hay estas cosas llamadas computadoras.
Japon yemeği ve bilgisayar oyunları rutininden sıkıldığın için değil.
No que estés harto de tu sopa de fideos y tu rutina de videojuegos.
Captain Hunter'ın tarifine göre Oculus devasa bir zaman bilgisayarı. Muhtemelen kaynağın altındaki zayıflaştırılmış süpernovanın gücüyle çalışıyordur.
Basándonos en la descripción del capitán Hunter, el Óculo es una enorme computadora temporal, seguramente impulsada por una supernova a escala reducida y contenida en el fondo de la fuente.
Winn Schott'un, bizim bilgisayar elfimizin Oyuncakçı'nın dölü olduğundan.
Que Winn Schott, nuestro querido pequeño elfo de las computadoras, es el engendro de Toyman.
Tabii diz üstü bilgisayarım var artık ve yeni hastalarım tamamen dijital ortamda.
Bueno, tengo un ordenador portátil ahora y mis nuevos pacientes son totalmente digitalizada.
Şifresine ihtiyacım olmadığı anlaşıldı gerçi. Çünkü iş yerindeki bilgisayarını kullanıyordum. Tedbir gereği çıkış yapması gerektiği halde, hiç yapmamıştı.
Resulta que no la necesitaba porque yo usaba esa computadora... y él nunca cerraba sesión, incluso siendo la política.
- Bilgisayarından hiç çıkış yapmazmış.
- Nunca cerraba sesión.
Lolly, bir de eminim eski daktilonun seslerinin belli bir güzelliği vardır ama hepimize bir iyilik yap ve kendine bir bilgisayar al.
Y Lolly, sé que usar una máquina de escribir vieja tiene cierta mística, pero haznos el favor de comprar una computadora.
Gitmesine gerek yoktu çünkü tüm o bilgisayar saçmalığından anlıyordu.
No le hizo falta porque sabía mucho de informática, carajo.
Burada bir bilgisayar vardı.
Hay una computadora.
Seni biliyorum, sen o zengin bilgisayar ikizlerinden birisin.
Jimmy : Yo te conozco. Usted es uno de esos ricos gemelos informáticos.
Seni tanıyorum, sen zengin bilgisayar ikizlerinden birisin.
Te conozco. Eres una de esos gemelos ricos informáticos.
TV yok, bilgisayar yok, sıkıcı değil mi?
- Sin TV, sin computadora, ¿ no es algo aburrido?
Bilgisayarını da getir!
¡ No te olvides el portátil!
- Burası bilgisayar laboratuarı.
- Es un laboratorio informático.
Yasa dışı yollardan elde edilmiş belgeler, hacklediğimiz bilgisayar dosyaları, Atlanta başkanlığına oynayan adamdan alınmış sözlü itiraf var.
¡ Documentos obtenidos ilegalmente, tenemos archivos de computadora que hemos hackeado, la confesión verbal de un hombre que está dirigiendo a la ciudad de Atlanta ahora, y estamos contra una mujer que acaba de lanzar al único doctor
Kira videosunun dünya çapında yayılan bir bilgisayar virüsü olduğu tespit edildi.
El video de Kira... es un virus que se ha extendido por todo el mundo.
Bilgisayar sistemleri ve telefonlardan milyonlarca bilgi çalındı.
Ha infectado ordenadores y teléfonos por igual.
Bilgisayar efektiyle yapılmış olabileceğini düşünüyoruz.
Puede estar manipulado digitalmente.
Ryuk, ülkelerle pazarlık edebilmem için bana bir bilgisayar korsanı bulmanı istiyorum. ... "Sulhsever Korsan" lakaplı hacker'ın önceki işleriyle...
Ryuk, búscame un ciberterrorista capaz de negociar con países el autodenominado Hacker Pacifista.
Defteri ve Light'ın mesajını bilgisayar korsanına ilet.
Entrégasela junto con el mensaje de Light al ciberterrorista.
Belli ki, telefonuna ve bilgisayarına el koymuşsun. Evet kesinlikle.
Obviamente, vosotros ya os incautasteis de su teléfono y sus ordenadores.
Orijinal listenin bir görüntüsü için bir bilgisayarın kamerasını kullandı.
Usó la webcam de uno de los ordenadores para capturar una imagen de la lista original.
Bilgisayar ve çevrimiçi hesapların hepsi burada kayıtlı.
Las cuentas del ordenador e internet están todas aquí.
Bilgisayarına gir, telefon kayıtlarına, hesap hareketlerine Mahoneyler ile ilişkilendirebileceğimiz her şeyine bak.
Entra en su ordenador, registros de llamadas, cuentas bancarias, todo lo que la pueda relacionar con los Mahoney.
- Bilgisayar olan Toughbook mu?
- ¿ Una computadora?
Tennessee Teknik'te bilgisayar mühendisliği okuyor.
Estudiante de Ciencias Informáticas de Tennessee Tech.
Bak, ana bilgisayar oddasına biraz yatırım yapman gerek.
Mira, necesitas... necesitas invertir en algunas mejoras para el cuarto del computador.
Ana bilgisayar'ı hallettiğim zaman düşünüyorum da başka fırsatları değerlendirmek istiyorum.
Una vez el computador esté estable, estaba pensando... No sé, estaba pensando quizás en perseguir otras oportunidades.
Sanki bilgisayar ekranından atlamış gibisin sanki gerçek değil gibi.
Es como si saltaras desde la pantalla de mi computador o algo así, como que no eres real.
Kişisel bilgisarlar için ana bilgisayar seviyesinde güvenlik.
Seguridad de primera calidad para su computador personal.
Bilgisayar parçaları yapıyorlar.
Hacen hardware del equipo.
Otomasyon ve bilgisayar donatmak için Tetra-Bit'e geldi.
Se acercó a Tetra-Bit para proporcionar la automatización y la informatización.
Ruslara bilgisayar parçası ve elektronik malzeme sattım.
Yo los partes de computadoras y electrónica vendido.
bir dizüstü bilgisayar ya da tableti vardır.
Podría haber algo en su móvil o su tablet.
Selena Callaway'nin dizüstü bilgisayarından bir şey aldık mı?
¿ Y el equipo de Selena Callaway?
Daha da şüpheli olan, Kayıp bir dizüstü bilgisayar mı yoksa kedi resimleri ve Facebook güncellemeleri mi?
Esto es menos sospechoso, que un ordenador lleno de fotos de gato y notificaciones de Facebook.
Bilgisayarını yedekler misin?
¿ Haces copias de seguridad?
Farklı giyinen, değişik bilgisayar kullanan Mark Raymond adı altında başka kimliği olan birisi, ve dün gece, ikisinden birisi akşam yemeğinde kadının birinden aldığı zarfla uyudu.
Tiene un alter ego llamado Mark Raymond que lleva ropa diferente, usa un ordenador diferente, y anoche, uno de ellos empezó a dormir con un sobre que le dio una mujer en un restaurante.
- Caputo'nun bilgisayarında.
- Te metes en la computadora de Caputo.