Cameron Çeviri İspanyolca
3,491 parallel translation
Cameron delili sakladı.
Cameron ocultó las pruebas.
Cameron da dinlemeyi istemeli.
Cameron tendrá que estar dispuesto a escuchar.
Olmasına da gerek yok çünkü Ava hakkında yalan söylediğini kanıtladığımız zaman Cameron Dennis anlaşmayı iptal edecek ve bana yardım etmem için diz çökeceksin.
No es necesario que pase, porque una vez que probemos que está mintiendo sobre Ava, Cameron Dennis va a anular su trato, y usted va a venir a mí pidiendo ayuda.
Jüri Cameron'ın elinde üç papaz olduğuna inanıyorsa...
Si el jurado considera que Cameron tiene un trío,
Yapanın Stephen olduğuna ikna edersek Cameron Ava'nın peşini bırakır.
Cameron no va a ir contra Ava si puedo convencerle de que fue Stephen.
- Cameron'a mı gittin?
- ¿ Fuiste a Cameron?
Ben Cameron Dennis'e konuşuyorum.
Yo voy a hablar con Cameron Dennis.
Cameron, lütfen.
Cameron, por favor.
- Cameron.
- Cameron.
Yeni plan, Cameron'u Ava'nın masum olduğuna ikna edeceğiz.
Nuevo plan, vamos a convencer a Cameron de que Ava es inocente.
- Eski hedefimiz oydu. Bu sefer Cameron'ı kullanma vakti.
Esta vez, eres tú el que va a ver a Cameron.
Cameron gerçeği göremiyor çünkü tek gördüğü kazanılabilir bir davası olduğu.
Cameron no puede ver la verdad porque todo lo que ve es que tiene un caso que puede ganar.
- Cameron Dennis'le konuşmana ihtiyacım var.
Necesito que hables con Cameron Dennis. No.
Beni içerden çıkarmış olabilir ama ilk başta Cameron'la beni içeri atan oydu.
Puede que me haya sacado de la cárcel, pero él y Cameron fueron los que me pusieron allí.
O kapıyı açarsa Cameron'un ilk sorusu tanıklara rüşvet verdin mi olacak.
Si abre esa puerta, la primera pregunta que Cameron hará será, ¿ intentó sobornar a los testigos?
Ona ne kadar para verdin?
¿ Cuánto le pagaste? - Cameron.
- Cameron.
- ¿ A quién?
Cameron'ın hapse attığı masum birisi.
Una persona inocente a la que Cameron encarceló.
Cameron Dennis kendi fikri ile çelişmez.
Cameron Dennis no espera la sentencia.
O zaman bunu Cameron'a yedirmemiz lazım.
Pues tenemos que hacer que Cameron lo crea.
Harvey, Cameron kazanmak istiyor.
Harvey, Cameron quiere una victoria.
Teklifini kabul etmeye gelmedik Cameron.
Queremos hacerte una nosotros.
Harvey ile Cameron seni alaşağı etmek için anlaştılar ve bunu söyleyecek kişi ben olmam anlaşmanın bir parçasıydı.
Harvey y Cameron hicieron un trato para procesarte, y parte de ese trato era que yo sería quien te lo dijera.
Ve Cameron, sen sadece kazanmak peşinde değilsin.
Y, Cameron, tú no estás solo para ganar.
Neden o zaman benden bir itiraf çıkartmaya çalışıyorsunuz, Dedektif Cameron?
Entonces, ¿ por qué me presiona para obtener una confesión, Detective Cameron?
Bayan Watkins, Dedektif Cameron'ın ona karşı davasını duyana kadar avukatını istemeyecek kadar akıllıydı.
La Sra. Watkins fue lo suficientemente lista como para no pedir que entrase su abogada hasta oír todo el caso del Detective Cameron en su contra.
Cameron onu konuşana kadar göz altında tutmaya çalışıyor.
Cameron está intentando mantenerla bajo custodia hasta que hable.
Dedektif Cameron şüpheliyi, silahlı ve tehlikeli olarak dikkate almamız gerektiği talimatı verdi.
El detective Cameron nos ha dado instrucciones de que consideremos a la sospechosa armada y peligrosa.
Nedendir bilmiyorum, ama Cameron onu ele geçirmekte karalı. Ölü ya da diri.
No sé por qué, pero Cameron está decidido a atraparla, viva o muerta.
Cameron onu zaten tespit etti.
Cameron ya la ha localizado.
Dedektif Cameron Vanessa'yı silahlı ve tehlikeli olarak görmemizi emretti.
El Detective Cameron nos ordenó que considerásemos a Vanessa armada y peligrosa.
Cameron HR'den mı?
¿ Cameron pertenece a RR.HH.?
Jeremy Cameron'u ırkçı bir yalancı olarak gösterdi.
Jeremy hizo que Cameron pareciese un racista mentiroso en el estrado.
Sanık serbest kaldı, ve savcı Cameron'u suçlayan kişi...
El acusado salió absuelto, ¿ y la fiscal que dejó a Cameron tirado?
Cameron HR'den değil.
Cameron no es de RR.HH.
Vanessa, Cameron'un onu yakalamasındansa binadan aşağı atlamayı tercih eder.
Vanessa prefirió saltar de un edificio a dejar que Cameron la detuviese.
Merkezden ayrılırken Cameron'un masasından bir kopyasını almıştım.
Me llevé una copia del escritorio de Cameron cuando me escapé de la comisaría.
Cameron'un böyle peşime düşmesine izin vermezdi.
Él no hubiera permitido que Cameron me persiguiera de esta forma.
Cameron beni aramadan önce geri dönsem iyi olur.
Será mejor que vuelva antes de que Cameron mande a las tropas a... buscarme.
- Selam, ben Cameron Tucker.
- Sí. - Hola. Soy Cameron Tucker.
Harvey ve Cameron seni alaşağı etmek için anlaştılar.
Harvey y Cameron hicieron un trato para procesarte.
Seni dinlemediğim için üzgünüm. Sana inanmadığım için üzgünüm. Cameron ile olan geçmişimin seni hedef almasından dolayı üzgünüm ama bulduğum her fırsatta sana yardım için bütün gücümü kullandığım için üzgün değilim.
Lamento no haberte escuchado, lamento no haberte creído, siento que mi historia con Cameron te convirtiera en un blanco, pero no lamento haber hecho todo lo que estuvo a mi alcance para ayudarte en cada oportunidad que tuve.
Neden Cameron'la konuşmak istiyosunuz?
¿ Por qué querrían hablar con Cameron?
Ben Amerika'dan ayrılmadan önce, zaten Cameron'la Boşanma işlemlerimizi yarılamıştık.
Antes de irme del país, Cameron y yo ya estábamos por la mitad de los procedimientos del divorcio.
Cameron kız arkadaşıyla birlikte olmak için Arizona'ya gitti. Ben de Mes Aynak'a gittim.
Cameron se mudó a Arizona para estar con su nueva novia, y yo me fui a Mes Aynak.
Bakın keşke Cameron'ın deli veya kötü biri olduğunu söyleyebilsem. Ama değildi.
Mira, ojalá pudiera decirte que Cameron era un loco o una mala persona, pero no lo era.
Eski kocanız, Cameron Hecht.
Tu ex-esposo, Cameron Hecht.
- Cameron'la mı konuştunuz?
- ¿ Hablaron con Cameron?
Beş dakika karım oldu.
No estamos aquí para aceptar tu oferta, Cameron.
Cameron, o teklifi bize bir nedenden dolayı verdin.
Cameron, nos hiciste esa oferta por alguna razón.
Hoşça kal Cameron.
Adiós, Cameron.