Capitan Çeviri İspanyolca
51,196 parallel translation
Birisi "Saygısızlık etmek istemem" dediklerinde genelde saygısızlık etmek üzerelerdir, Kaptan.
Generalmente cuando alguien dice "con todo respeto", está a punto de mostrar una falta de respeto, capitán.
Bazen bir kaptan, rağbet görmeyen kararı vermek zorundadır çünkü bu onun sorumluluğudur.
A veces un capitán tiene que tomar la decisión impopular porque esa es su responsabilidad.
Kaptan Meylan, merkezden size bir mesaj var.
Capitán Meylan, un mensaje para usted desde el comando central.
Kaptan Chandler.
Capitán Chandler.
Kaptan Meylan.
Capitán Meylan.
Sizi tutuklamak, Kaptan Slattery'i kumandaya vermek, ve Nathan James'i San Diego'ya geri getirmek için Başkomutan'dan son dakika bir emir var.
Tengo una orden inmediata del Comandante en Jefe para ponerlo bajo arresto, relevar al capitán Slattery de su mando y regresar al Nathan James a San Diego.
- Bunu yapamayız Kapatan.
- No puedo hacer eso, capitán.
Lütfen Kaptan Chandler'i nezaret altına al.
Por favor, ponga al capitán Chandler bajo custodia.
Sana güveniyorum kaptan.
Estaré contando con usted, capitán.
Azledildin, Kaptan Slattery.
Usted está relevado, capitán Slattery.
Ben Kaptan Mike Slattery.
Habla el capitán Mike Slattery.
Şuandan itibaren, Başkomutanın emriyle Kaptan Tom Chandler görevden azledimiş ve tutuklanmıştır.
Con efecto inmediato, por orden del Comandante en Jefe, el capitán Tom Chandler ha sido relevado de su deber y colocado bajo arresto.
Aynı emirle ben de görevden azledildim ve Kaptan Joe Meylan geminin kontrolünü ele aldı.
Por esa misma orden, yo he sido relevado de mi deber, y el capitán Joe Meylan ha tomado el mando del barco.
Ben Kaptan Slattery.
Habla el capitán Slattery.
Kaptanınız bana 10 dakika bahşetmek yeterince nazik sanırım.
Tengo entendido que su capitán fue lo bastante amable para concederme diez minutos.
- Kaptan.
Capitán.
Bundan daha zekisin Kaptan.
Es más inteligente que eso, capitán.
- Emirler Kaptan Meylan'dan.
- Órdenes del capitán Meylan.
Üzgünüm Bayan, ama Kaptan Meylan'dan emir aldık...
Lo siento, señora, pero tenemos órdenes del capitán Meylan...
Eğer mermi yoksa... daha çok silaha lazım, Kaptan.
Bueno, si no tenemos balas, vamos a necesitar más armas, capitán.
Kaptan Chandler...
Capitán Chandler...
Ama ben her zaman kaptan olarak verdiğim kararları takım olarak yapacağımıza inandım.
Pero siempre creí en el trabajo que estábamos haciendo en equipo y las decisiones que tomaba como capitán.
Bizi buna kendiniz zorladınız Kaptan.
Usted nos ha obligado, capitán.
Kaptan, Japonya için yeni rota belirlemeniz gerek.
Capitán, necesito que establezca un nuevo rumbo hacia Japón.
O Büyük T. Sonsuz olan.
El Capitán D, el Eterno.
Kaptan bunlara "aberasyon" diyordu.
El capitán las llamó anomalías.
Bu göreviniz de başarılı mı geçti, Kaptan?
¿ Otra misión exitosa, capitán?
Endişelenme, Kaptan.
Relájate, capitán.
Ölçüm aletimizi indirdiler, Kaptan.
Han dañado nuestra telemetría, capitán.
- 30 saniye, Kaptan.
30 segundos, capitán.
- Buradayım, Kaptan.
Aquí estoy, capitán.
- Kaptan Hunter nerede? Bilmiyorum.
¿ Dónde está el capitán Hunter?
Ne derler bilirsiniz. Kaptan gemisini terk etmez.
Bueno, ya saben lo que dicen, el capitán nunca debe abandonar su nave.
Her biriniz kusurlu ve başa çıkması zor olsa da birlikte, bir kaptanın isteyebileceği en iyi mürettebatı oluşturuyorsunuz.
Con todos sus defectos y lo desordenados que son individualmente, juntos ustedes son la mejor tripulación, el mejor equipo que un capitán podría esperar.
Alo, aa, ben Başkomiser Beckett.
Soy la Capitán Beckett.
Devam et, bu iyi başkomisere neler yaptığını anlat.
Vamos, decir al buen capitán de lo que hizo.
Yanlış bilgi, Başkomiser, Majestelerinin hükümeti tarafından sızdırıldı.
La desinformación, el capitán, filtrada por el gobierno de Su Majestad.
Tamam. Yüzbaşının parası.
Todo bien. dinero del capitán.
Anladım, yüzbaşının parası.
Conseguido el dinero de ese capitán.
Evini geride bıraktın, evlendin, Ve başkomiser oldun.
Usted renunció a su lugar, que se casó, y que se convirtió en un capitán.
Partinin adayının öldürülmesinden sonra çok dikkat çekici bir kampanya ortaya koydular. Ve polis yüzbaşısı Sean Renard Belediye Başkanlığı için tam bir zafer kazandı.
En una notable campaña que fue organizada después del asesinato del candidato del partido, el Capitán de policía Sean Renard ha obtenido una victoria contundente en la carrera electoral.
Yüzbaşı!
¡ Capitán!
- Yüzbaşı, yapmayın!
- Capitán, ¡ no!
Yüzbaşının ofisi savaş alanına döndü.
La oficina del Capitán parece un campo de batalla.
Neden merkezin ortasında Yüzbaşı'ya saldırdın?
¿ Por qué atacaste al Capitán de ese modo justo aquí en el precinto?
Az önce Yüzbaşı Renard'dan telefon geldi.
Acabo de recibir una llamada del Capitán Renard.
Yüzbaşının emirleri böyle!
¡ Son las órdenes del Capitán!
Doğrusu, "Kaptan her zaman gemisinin başında durur." olacak.
No, es : "El capitán muere con su barco".
Başkomiser Barnes'a derhal rapor verin.
Vayan a ver al Capitán Barnes inmediatamente
Haklıydı da. Başkomiserliğim hakkında.
Aunque tiene razón, yo de capitán...
Rektörlük ofisine duygusal bir şeyler vermeliyiz. "Oy reis! Koca reis!" gibi.
Vale, tenemos que asaltar la oficina de la rectora, hacer un : " ¡ Oh, capitán!