English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ C ] / Cosas

Cosas Çeviri İspanyolca

233,225 parallel translation
Arkadaşlarını bu uygulamalarda görmek tuhaf oluyor.
Es raro cuando ves amigos en estas cosas. Piensas :
İşle ilgili.
Cosas de trabajo.
Benim için güzel şeyler yapan Hubert adında çok zengin bir Fransız var. Onunla sikişirim sanıyor ama asla sikişmem.
Conozco un francés muy rico llamado Hubert que hace cosas bonitas por mí porque cree que cogeremos, pero jamás sucederá.
Orada kaç şey var?
- ¿ Cuántas cosas hay?
Sevdiğimiz iki şeyi yapmaya geldim.
Venía a por dos cosas que nos encantan :
Arabada damak zevkimi de kendimi de tatmin ederim!
¡ Acabaré con las dos cosas en el coche!
- Bazı şeylerin şakası olmaz.
- Hay cosas con las que no se bromea.
Vay be, gerçekten sıkıntılı günler geçiriyorduk.
Cuántas cosas tuvimos que soportar entonces.
Bana böyle şeyler söylemeyi keser misin?
¿ Quieres dejar de contarme cosas?
Daha çok yapılmayacaklar listesi.
Es más bien una lista de cosas que no hacer.
Bazen hayatta beklemediğimiz şeyler olur.
Ya saben, a veces en la vida pasan cosas inesperadas.
İkisinde de eşit derecede iyi olacağım.
Haré las dos cosas igual de bien. ¿ Qué te parece?
- Bu, durumu düzeltmiyor.
- Eso no mejora las cosas.
Annene yardım lazım, o yüzden başkalarının eşyalarını alabiliriz, değil mi?
Tu madre necesita ayuda, así que se pueden coger las cosas ajenas, ¿ no?
Mallarının bir kısmını çiftlikteki buzluğa taşırız.
Podemos llevar las cosas al congelador del rancho.
Tüm inekleri küpelesek de daha bir sürü evrak ve bilgisayar işi var.
Aunque marcáramos todas las vacas, tengo que hacer mucho papeleo y cosas en el ordenador.
Böyle şeylerin başkalarının başına geldiğini duyarsın ama senin başına geleceği hiç aklına gelmez.
Te enteras de que estas cosas les pasan a otras personas pero no crees que te vaya a pasar a ti.
İçimden gelmeyen şeyler söyledim.
Dije cosas que no pensaba.
Farazi diye buna derim.
Hablando de cosas hipotéticas.
Çok boktan, biliyorum ama durum bu.
Sé que es horrible, pero así son las cosas.
Colt'a bebek için verebileceğimiz bir sürü işe yarar şey var.
Aquí hay muchas cosas que podríamos darle a Colt para el bebé.
Her şey değişiyor.
Las cosas cambian.
Burada sensiz hiçbir şey aynı değil.
Las cosas aquí no son iguales sin ti.
Sen bu işlerde benden daha iyisin.
Tú eres mejor que yo para estas cosas.
Son zamanlarda çok sıkıntı çektin, o yüzden özel bir şey yapmak istedim.
Últimamente has soportado muchas cosas, y quería hacer algo especial.
Yaktığın şeyler listesine bir de bar eklemek ister misin?
¿ Quieres añadir un bar a la lista de cosas que has quemado?
Her şey olaya nasıl baktığına bağlı.
Todo depende de cómo se vean las cosas.
Aslında bu tarz şeyleri pek rahat konuşamıyorum.
¿ Sabes? No me siento cómodo hablando de estas cosas.
Her nasılsa işleri yolunda giden oğlum sen oldun.
Curiosamente, al final eres el hijo al que le van bien las cosas.
Maggie'nin yapamadığı şeylerle dolu upuzun bir listem var.
Hay un montón de cosas que Maggie no ha llegado a hacer.
Annemin hayatı giderek zorlaşıyor.
Las cosas se le están poniendo cuesta arriba.
Son ikisini birleştirip zaman kazanabilirsin.
Puedes ahorrar tiempo combinando las dos últimas cosas.
Böyle bir şeyden kaytaran biri olsaydın seninle olmak istemezdim.
Si fueras un tío que se escaquea de esas cosas, no estaría contigo.
Dünyada bu kasabadan fazlası var.
Hay más cosas en el mundo.
Bu, uh, sanki, bilmiyorum, 300 papel ve dolabın içinde 100 $, 120 $ eşyalarımız var.
Eso es, uh, como... no sé, 30 dólares, y tenemos algunas cosas en el armario por $ 100, $ 120.
Bunlar yaşlı bir bayanın dolabından eline nasıl geçti?
¿ Cómo es que estas cosas aparecieron en el armario de una anciana?
Bazı şeyler almalıyım.
Tengo que sacar algunas cosas.
Eşyalarını satmaya başlaması,... ne kadar sürer?
Es antes que empiecen. Eso es cuanto tiempo llevan vendiendo tus cosas.
Halletmem gereken bazı şeyler var.
Tengo cosas que debo que cuidar.
Artık gerçekten bir şeyler yapmanın zamanı geldi, bebeğim.
Es hora de hacer realidad nuestras cosas, nena.
- I-ıh. - Fazlasını yapmalı.
Debería hacer más cosas.
Bunların üstüne hep GPS yerleştirir.
Le pone GPS a todas sus cosas.
Eşyalarımı alıp geliyorum.
Deja que coja mis cosas.
İyiymiş. Onlara ilgisi mi var?
Qué guay. ¿ Le gustan esas cosas?
- Beyler. Endişeniz için sağolun. Ama işler harika ilerliyor.
- Chicos, os agradezco la preocupación, pero las cosas están yendo genial.
Ama durumlar değişti.
No, pero las cosas han cambiado.
Şimdi söylemem gereken şeyler var. Burada duracak ve beni dinleyeceksin.
Tengo un par de cosas que decirte, y te vas a parar ahí y a escucharme.
Bu bir erkekte aradığını söylediğin şeylerden biriydi.
Esa es una de las cosas que dijiste que buscabas en un hombre.
Öğrendiğinde bile, yine bir avuç serseriyle çıkacaksın ve korkunç şeyler olacak.
Y aunque lo sepas, vas a salir con un montón de tíos terribles y te pasarán un montón de cosas horribles.
- Bedava bir şey veremem. - Gidelim.
Ya, no puedo daros cosas gratis.
- Evet. Evet. Eskiden çok fazla şey yapardım, değil mi?
Sí, yo solía hacer muchas cosas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]