Domingo Çeviri İspanyolca
7,985 parallel translation
- Pazar galiba?
¿ El domingo?
Paskalyadan önceki pazar günü grup yemeğindeydik ve sana çarptım elindeki lahana salatası cebimdeki deftere döküldü sonra ben...
Estábamos en el almuerzo de Domingo de Ramos y me choqué contigo y tu ensalada de col se cayó dentro de mi bolso y...
Pazar günü arabayı kullanmasına izin verdiğini anlattı zaten.
Él ya me dijo que lo dejaste conducir el domingo.
Manila'dan olan uçuşu Pazar sabahına kadar DC'ye hiç ulaşmamış.
Su vuelo desde Manila no llegó a DC hasta el domingo por la mañana.
Pazar günü plaja gideceğim.
Voy a ir a la playa el domingo.
Düğün pazara kadar gerçekleşmezse o halde o üç günü neden benimle geçirmeyesin ki.
Si la boda no puede ser hasta el Domingo. ¿ Por qué no pasa tres días conmigo?
Her günü pazar günü yapabilir miyiz?
¿ Puedo convertir en domingo todos los días?
Affedersin, herhangi bir pazar sabahı gibi davrandığın için anlamamıştım ama değil işte!
No lo podría decir porque actúas como si fuera la mañana de cualquier domingo, y no lo es.
Her pazar sabahı kahvaltını yatağa getireceğime söz veriyorum.
Juro llevarte el desayuno a la cama cada domingo por la mañana.
Her pazar uyuklamalarında.
cada adormilada tarde de domingo, a través de cada carrera.
Her Noel sabahı saat beşte. Her pazar uyuklamalarında.
Cada mañana de navidad, cada tarde soñolienta de domingo,
- Pazar raporu mu Amirim?
¿ Es ese, el periódico del domingo jefe?
Dinle abartmak istemiyorum ama ailem pazar günü şehirde olacak.
Ha. Escucha, no quiero que se acumulen, pero mis padres están en la ciudad el domingo.
Santa Domingo yakınlarında bir han.
Una taberna cerca de Santo Domingo.
Pazar günü tatil yapmak onun da hakkı.
Fue domingo para él también ¿ no?
Bir Pazar günü evde davet vardı.
Un domingo, hubo una gran cena en mi casa.
Önümüzdeki pazar için hazırlandığınız vaazını bölmüyorumdur umarım.
Espero no interrumpir su trabajo en la homilía del próximo domingo.
- Ambrose Pazar günü kilisede değildi.
Ambrose no estuvo en la iglesia el domingo.
Pazar günü bahçelerde miydiniz?
¿ Estaba en los jardines el domingo?
Pazar günü hasta teyzemi ziyeret ettim.
Pasé el domingo visitando a una tía enferma.
Pazar öğleden sonra, neredeydin?
El domingo a la tarde, ¿ dónde estaba?
Kapışmalarından önce siyanüre erişimi vardı ve Pazar günü bahçelerdeydi.
Luego del enfrentamiento, tiene acceso al cianuro... y estaba en los jardines el domingo.
Açık alanda, Pazar öğleden sonra.
A la vista de todos, un domingo a la tarde,
Eğer Pazar günü oradaydı ise kadının yüzünü görmüş olmalı.
Si estuvo allí el domingo, podría haber visto la cara de la mujer.
Pazar günkü filmi beğendiniz mi?
¿ Disfrutó la película que vio el domingo?
Şimdi, basit bir pazar günü araba gezisi mahallemizin gizli mucizelerini açığa vuracak.
Ahora, un simple paseo de domingo revelará las maravillas ocultas de nuestro pueblo.
Sadece perşembe ve pazar biletleri kalmış.
- Y sólo quedan para Jueves y Domingo.
Perşembe de gitti. Sadece pazar kaldı.
Ya no quedan para el Jueves, sólo para el Domingo.
Pazar en kötüsü ama ya!
¡ El Domingo es lo peor!
Pazar da gitti.
Ya no quedan para el Domingo.
Gitmesin ya!
¡ El Domingo no!
Ölürüm pazara ben!
¡ Me encanta el Domingo!
- Bugün pazar!
¡ Es domingo!
Pazar sabah erken saatlere kadar bölge Kongo ordusunun kontrolündeydi. Ordu, BM barış gücüyle müttefik.
Hasta la madrugada del domingo, este territorio estuvo bajo control del ejército congoleño y sus aliados, las fuerzas de paz de la ONU.
Bu en güzel pazar geleneğidir.
Es la mejor tradición de domingo.
Tanrıyı bulup, ona saçmalamayı kesmesini söylemeliyiz!
¿ Cuántas veces nos arruinará el domingo yendo la iglesia y un mal juego?
Ne güzel bir pazar.
Qué domingo más perfecto.
Jeff, hâlâ Pazar'ları balık tutuyor musun?
Jeff, ¿ sigue en pie lo de ir a pescar el domingo?
Domingo Flores.
Domingo Flores.
Domingo!
¡ Domingo!
Domingo ve ben, yeni bir ülkede yeni bir hayat kurmayı umut ediyorduk.
Domingo y yo, esperábamos tener una nueva vida en un nuevo país.
Gelecek Pazar ne olacak?
¿ Qué harán el próximo domingo?
Bugün Pazar, dünya güzel.
Es domingo. El mundo es hermoso.
Pazar günü.
Ya es este domingo.
Nasıl böyle yaşar ve küçük Pazar bestenin bir fark yaratabileceğini düşünürsün?
¿ Cómo puedes vivir en un mundo así y creer que con la misa del domingo basta?
Ama daha önemlisi, Louise ve sen pazar gününe gelebilecek misiniz?
Pero más importante aún, ¿ Louise y tú aún van a ir el domingo?
"Hayatım, odanın ücreti pazar gününe kadar ödendi."
"Cariño, la habitación está pagada hasta el domingo."
Fakat bu, ailem pazar günleri kiliseye giderken evde oturacağım anlamına gelmiyor.
Pero eso no significa que quiera sentarme solo en casa cada domingo mientras mi familia está en la iglesia.
Pazar brunch'ı için sipariş edeyim diyordum.
Pensé que podría conseguir algunos para... para el brunch del domingo.
En güzel Paza günü kıyafetlerinle seni asacağız.
Te colgaremos con tu mejor ropa de Domingo.
Yılın en kutsal günü olan Paskalya Pazar'ını lekeleyen biri?
¿ Quién ensucio el Domingo de Pascua, el día más santo del año?