Elder Çeviri İspanyolca
410 parallel translation
Merhaba, Elder.
Hola, Elder.
- Elder- - Elder Wiggs.
- Elder Wiggs, por favor.
Elder!
¡ Elder!
Tamam, Elder.
Vamos, Elder.
Elder, atlarımız için güzel bir teklifte bulundu.
Elder nos ha ofrecido un precio justo por los caballos.
Elder.
Elder.
Burasıyla San Juan arasında baya bir mesafe var, Elder.
Es una gran franja de tierra desde aquí hasta el San Juan, Elder.
- Elder.
- Elder.
Elder, Tanrı'nın da yardımıyla oraya varacağız.
Elder, llegaremos con la ayuda del Señor.
Hey, Elder!
¡ Oye, Elder!
Sakın bu tip insanları da yanımıza almayı düşünme, Elder.
Creo que no deberíamos llevar a esa clase de gente, Elder.
- Onları durdursan iyi edersin, Elder.
- Llámalos, Elder.
Elder bize karşı nazik davrandı.
Elder ha sido muy amable con nosotros.
Bu iyi olmadı, Elder.
Eso no fue muy saludable, Elder.
Elder, sözlerine dikkat et.
Elder, cuida tu lenguaje.
Navajolar, Elder!
¡ Navajos! ¡ Elder!
Bulunacağız, Elder.
Lo haremos, Elder.
Elder ; Bayan Phyffe, Bayan Denver, tüm grubum ve kendi adıma bize böyle bir imkân sağladığınız için- - - Sorun değil.
Elder, de mi parte de la señorita Phyffe, la señorita Denver y toda la compañía quiero aprovechar para expresarle...
Son kez söylüyorum, Elder sorun çıkarsa, sizi öldürmek zorunda kalırım.
Te lo digo por última vez, Elder si hay problemas tendré que matarlos.
Sorun çıkmayacak, değil mi, Elder?
No habrá problemas, ¿ no, Elder?
Elder'ın da dediği gibi, yeri gelince o meseleyi de halledeceğiz.
Como dice Elder, nos encargaremos cuando lleguemos.
Yıldırım İksiri'nden içmek ister misin, Elder?
¿ Quieres un sorbo de elixir de relámpago, Elder?
Burada emirleri ben veririm, Elder.
Yo doy las órdenes por aquí, Elder.
Elder, biri yanlış bir hareket yaparsa silahlar konuşmaya başlar.
Elder, si alguien hace un movimiento en falso empezamos a disparar.
- Merhaba, Elder.
Hola, Elder.
- Teşekkürler, Elder.
- Gracias, Elder.
Pastırma ikinci fıçıdaydı, değil mi, Elder?
El tocino está en el segundo barril, ¿ no?
Elder bana yalan söylemezsin, değil mi?
Elder no me mentirías, ¿ no?
Zorlu bir yolculuk oldu, Elder.
La cosa se puso fea, Elder.
Kafilede altın var mı, Elder?
¿ Tiene oro en esta caravana, Elder?
Yolların hepsi kaybolmuş, Elder, ama sanırım başarabiliriz.
El camino desapareció por la lluvia, Elder pero creo que podemos llegar.
Şu dağın arkasında oldukça güzel bir kırsal alan olduğu kesin.
Hay tierras muy bonitas al otro lado de esa montaña, Elder.
Elder, şu bahsettiği güzel vadiye vardığınızda, sanırım sizi bir daha göremeyeceğiz.
Bueno, Elder cuando llegue a ese bonito valle del que habla supongo que no lo veremos más.
- Hazırım, Elder.
Listo, Elder.
Baya tehlikeliymiş, değil mi, Elder?
Es peligroso, ¿ no, Elder?
Elder Wiggs, sıradaki geçiş hakkının benim arabama verilmesini talep ediyorum.
Elder Wiggs, demando el derecho de pasar con mi carreta.
- Güzel, Elder.
- Bien, Elder.
Vedalaşmaya geldik, Elder.
Nos despedimos, Elder.
Senden alıntı yaptım, Elder.
Usted lo dijo, Elder.
Elder, çık oraya.
Elder, suba ahí.
Elder Vadisi'ne gideceğiz.
Iremos al desfiladero Elder.
Jimmy, Sylvus, Elder, buraya gelin.
Jimmy, Sylvus, Elder, acercaos.
Ve en sondaki de Elder.
Y a su lado está Elder.
- John Elder adında birini tanıyor musun?
- ¿ Conoce a un tal John Elder?
John Elder'ın buralarda olduğunu bile bilmiyordum.
No sabía siquiera que John Elder estuviera por estos lares.
John Elder'ı hatırlayamayacak kadar gençsin.
Eres demasiado joven para acordarte de John Elder.
- Elder'ların bizimle ne ilgisi var?
- ¿ Qué tienen que ver los Elder?
- Elder'lar değil, sadece John.
- La familia no, sólo John.
John Elder trende değildi ki.
John Elder no se bajó del tren.
Ben, John Elder burada herhangi birşey için aranmıyor.
Ben, a John Elder no se le busca por nada por aquí.
Tamamdır, Elder.
- Bien.