Eté Çeviri İspanyolca
510 parallel translation
Eté, André. 25 Mayıs 1903, Marbouie, Eure-et-Loir doğumluyum.
nací el 25 de mayo de 1903 en Marbovie.
Kız kardeşimi görmeye gidiyorum ve... ona ordudan atıldığımı söylersem çok...
Je vais voir ma soeur. Si elle se doutait que j ´ ai été chassé de I ´ armée ce serait pour elle un tel chagrin...
Küçük hanım bana çok yardımcı oldu.
Mademoiselle a été très bonne pour moi.
Bay Byam, şu ete bakın efendim.
Sr. Byam, mire este pedazo de carne, señor.
"KAŞER ETE KARŞI SAVAŞ" "Haham Englebert'in Muhalif Çalışması..."
LA BATALLA CONTRA LA CARNE KOSHER
Savaş bittiği için Doğu'nun ete ne kadar ihtiyacı olduğunu bilmiyorsunuz.
No os dais cuenta de la carne que necesita el este después de la guerra.
Üstelik kıskançlık ete-kemiğe bürünenlerin hastalığı.
Además, los celos son una enfermedad de la carne.
Sonra da... bir zamanlar o kadar sevdiğin ete elini bile süremezsin.
Y luego... la carne que siempre te ha gustado te parece totalmente incomible.
Çengel ete girdiğinde kan akabilir.
El gancho puede penetrar en la carne y podría sangrar.
Ete ihtiyacımız yok.
No necesitamos carne.
Dr. Meacham'ın meslektaşlarını ete kemiğe büründüreceğime söz verdiğimi hatırladım da.
Estaba recordándole al Dr. Meacham mi promesa de que vería aquí a algunos de sus colegas en carne y hueso.
Taze ete ihtiyacımız var.
Necesitamos carne fresca.
Hadi git buradan, bir daha da gelme.
Ete y no vuelvas.
"Köpeğiniz her zamanki konserve ete ve kuru mamaya... " burun mu kıvırıyor?
" ¿ Su perro está cansado de comer siempre Io mismo?
Anne, ortada asılı ete ne oldu?
Mamá, ¿ qué ha pasado con la carne?
Ete o kadar çok ihtiyacın var ki ağzın sulanıyor.
Necesitas tanto a las vacas que babeas.
Balık yediklerinde ete el sürmemeye dikkat ederler, eğer sürerlerse koruyucu ruhların öfkesini uyandıracaklardır.
Se abstienen de tocar carne cuando comen pescado porque si no desencadenarían la cólera de los espíritus protectores.
Fakat bir çok beyaz adam eski ete düşkün değildir.
A muchos hombres blancos no les gusta la carne podrida.
Bay John Rhoades'un çıkış öyküsü evvelce aynada bir yansımadan ibaretken bir başkasının vicdan kırıntısıyken camdan yapılma arzulu bir filozofken şimdi ete bürünüp kendi yoluyla erkeklerin dünyasına katılıyor.
Sale John Rhoades, la imagen de un espejo. Un cambio en la conciencia de una persona. Las frágiles ilusiones que han tomado cuerpo y van a buscar la compañía de otras personas.
Ete ve sebzeye ihtiyacımız var.
Necesitamos carne y verduras.
Küçük yeni bir icat. Sivri uçları var, ete batırıp ağıza götürmek için. Parmaklarınızı kirlenmekten kurtarıyor.
Un pequeño y nuevo invento, sirve para pinchar la carne y llevarla a la boca, evitándole a uno ensuciarse los dedos.
Ete ihtiyaçları vardı.
Necesitaban la carne, seguramente.
Orağımı göğsüne saplayacağım. Ete kanca takar gibi.
Le hundiré la hoz en el pecho como un gancho en la carne podrida.
... gardiyan Simmons ve Reeves'in kaçtığını ofisime haber verdiği zaman derhal harek ete geçtik.
Cuando el alcaide nos informó... de la fuga de Simmons y Reeves. Entramos en acción inmediatamente.
Eserin adı, Yedi Ayinin Savunusu idi. Bu sayede Papa Hazretleri Krala "İmanın Savunucusu" unvanını verdi.
Se llamaba Defensa de los S ¡ ete Sacramentos, por lo cual fue nombrado "Defensor de la Fe" por su santidad, el Papa.
Birazcık ete ve kana büründün ve sonsuz evrende gitmektesin.
Un poco de carne y sangre en un universo infinito.
Dün, biliyordum bugün beni yiyeceklerdi, Bu yüzden onları epey doyurdum Çiğ ete bayılıyorlar!
Ayer, sabiendo que hoy iba a ser comido, les di tanto de comer que ver carne cruda ahora les da asco.
"Belirsizliğin Yedi Türü"
SI ETE TI POS DE AMBIGÜEDAD
"çevresine bakacak, önündeki ete ye da uzattığınız yumruğa aldırmayacaktır."
"Se quedará mirando alrededor e ignorando la carne y el puño frente a él".
Ete doğru sıçramaya başladı.
Empezó a saltar por la comida.
İkiniz bir ete bürünürsünüz ve o et sensindir.
Los dos se convierten en una persona, y esa persona eres tú.
Her ay sadece ete ne kadar para verdiğimi düşün 100,000 frank.
¿ Sabes lo que pago al mes solo por carne? 100.000 francos.
Hayatta kalmak için insan bir parça ete muhtaçtı.
Uno necesitaba un poco de carne para sobrevivir.
Paralarını alır almaz, tamamını süt, çay, şeker ve kedileri için konserve ete harcıyorlar.
En cuanto la tienen, revientan el lugar de leche, té, azúcar, una lata de carne para el gato.
Ete ihtiyacımız var.
Necesitamos la carne.
Tadı ete benziyor.
Sabe a carne.
Katiyen, konuştuğunuz bu devlerin bu dünyanın gerçek ete kemiğe bürünmüş insanları olduğuna kanmayın.
No debe prevalecer en tu mente que estos gigantes que mencionas jamás fueron verdaderos hombres de este mundo de substancial carne y hueso.
Tanrım, verdiğin ete layık değilim, ben. verdiğin kana da..
Señor, no soy digno de comer tu carne... ni de beber tu sangre.
Biraz taze ete aç.
Él tiene hambre para algunos la carne fresca.
Etinin sertliğini, patatesinin yağlılığını şarabının sirkevari tadını, ilk başta aşevlerini çağrıştıran bu küçültücü sıfatların ve onlarla birlikte anımsanan üzüntü, sefalet, fukaralık, ihtiyaç utancın yavaş yavaş anlamlarını yitirmesi patates kızartmasına dönüşen yağın, ete dönüşen sert şeyin şaraba dönüşen bu sirkevariliğin seni etkilemeyi bırakması üzerindeki etkisini yitirmesi biraz zaman aldı.
has necesitado algún tiempo para que la carne deje de ser correosa, las patatas aceitosas, el vino ácido, para que esos adjetivos que evocan comidas pobres y sopas de caridad... pierdan poco a poco su sustancia, y para que la tristeza, la pobreza, la penuria, la necesidad, la vergüenza, adheridas a esa grasa hacha patata, a esa dureza hecha carne, a esa acidez hecha vino, cesen de marcarte, cesen de gravitar sobre ti.
Devam et... Kadın senin.
Pues v enga, muév ete.
Milo Venüsü'nün ete bürünmüş hali. Siyah Kadife değilse.
La Venus de Milo en carne y hueso, o mejor de Guinness y champán.
- Adamlarım kızarmış ete döndü.
- Y convirtió a mis hombres en carne frita.
Kusbasï ete dönerdim.
Me convertiría en picadillo.
Ete vurdum ve bu hoşuma gitti.
Le pegué a la carne y me gustó.
Nasıl oluyolda hep kötü ete talim ediyolum!
¡ Cómo deseo un poco de carne humana!
Bu tip ete talep azaldığından beri sadece küçük bir yüzdelik hala bu modayı uyguluyor.
En vista de que la demanda por la carne "kasher" es limitada, solamente se mata un pequeño porcentaje de animales así.
7 yıl sonra.
SI ETE AÑOS DESPUÉS
Kış için ete ihtiyacımız var.
Para el invierno, necesitamos carne.
Hepsi ete benzeyen taç yapraklarına sahip.
Me pareció escuchar motocicletas rondando
Ailenin ete ihtiyacı olunca av cı okunu, uyuşturucu etkisi veren bir maddeye batırır.
Cuando necesitan carne el cazador unta a su flecha un sedante.