Fren Çeviri İspanyolca
1,175 parallel translation
Ne düdüğe, ne de fren sesine tepki vermiş öylece yürümeye devam etmiş.
No reaccionó al pitido ni a los chirriantes frenos, simplemente siguió adelante...
Eninde sonunda trene fren yaptırmayı akıl edecektir. Ve o zaman bu şirin yolculuğumuz son bulacak.
Cuando Patterson traté de activar los frenos, este paseo se nos va a terminar.
Rebecca, fren yap! Şelaleye yaklaşıyorsun!
- ¡ Frena!
Sevgili dostum, işte yeni fren yastığı bölümümüz... ve Callahan Oto'nun geleceği.
Éste, amigo, es nuestro nuevo sector de pastillas de freno... y el futuro de la firma Callahan Auto.
Bu fren yastıkları sanayide devrim mi yaratacak yani?
¿ Estas pastillas de freno van a revolucionar la industria?
FREN YASTIĞI
pastillas DE FRENO
Tom fren yastığı bölümünü kurarken fazla açılmıştı.
Tom gastó demasiado en el nuevo sector de pastillas de freno.
Eğer fren yastığı işine yardımı olacaksa, evet.
Exacto. Si eso ayuda al negocio de las pastillas de freno.
Darılma ama Tommy, sen fren yastığından anlamazsın.
Disculpa, Tommy, pero tú no sabes nada acerca de pastillas de freno.
Doğru. Richard buradaki herkesten daha fazla fren yastığından anlar.
Richard sabe mucho más sobre esas pastillas que todos ustedes.
Callahan fren yastıklarının üç düzeyi nelerdir?
Primero, dime los tres tipos de pastillas de freno Callahan.
Arkadaşımın söylemek istediği şu... bizim fren yastığımız en iyisidir.
Lo que mi socio intenta decir es que... nuestra nuevas pastillas de freno son buenas. No lo va a poder creer.
Yani, önümüzdeki on gün içinde... yarım milyon fren yastığı satmalıyız.
Por lo que habrá que vender... medio millón de pastillas de freno en estos 1 0 días.
İnsanlar sadece fren yastıklarına değil, sana da inanıyor.
En cierto modo, la gente te compra a ti, no sólo pastillas de freno.
Bizim fren yastıklarımız, paslanmaz poliplat...
Nuestras pastillas tienen un enchapado anticorrosivo...
Evet, ondan fren yastığı alıyorum.
Sí, le compro pastillas de freno.
Mağazalarında satılmak üzere, Amerikan işçisinin... Amerikan işçisi için yaptığı... yarım milyonluk Callahan fren yatağı siparişi.
Un pedido por medio millón de pastillas Callahan... para vender en sus locales... fabricadas por trabajadores americanos para trabajadores americanos.
Tommy yarım milyon fren yastığı sattı.
Tommy vendió medio millón de pastillas de freno.
Tommy az önce yarım milyon fren yastığı sattı!
¡ Tommy vendió medio millón de pastillas de freno!
Unutmayın, Callahan Oto fren yastığını, Kuzey Amerika'nın her köşesindeki... Zalinsky Oto Yedek Parça mağazalarında bulabilirsiniz.
Y recuerden, pueden adquirir estas excelentes pastillas Callahan... en los puestos de venta de las autopartes Zalinsky de todo el país.
Marty, fren yastıkları için Callahan Oto'ya çek yaz.
Dale un cheque a Callahan por las pastillas de freno.
"Fren, sol. Gaz, sağ mı? !"
¿ "Freno a la izquierda, encender a la derecha"?
Fren yaptı ve beni kavradı.
Dio un frenazo y trató de agarrarme.
Fren mi yaptı?
¿ Dio un frenazo?
- Fren yapmış.
- Anda frenando.
Eşimle arabadayken fren yapmış.
Dio un frenazo en su auto con mi mujer.
Herkese anlatmıştım. Herkes fren yaptığımı bilir.
Todo el mundo lo conoce doy un frenazo.
Fren yapmak mı? Güzel bir hamle.
Ése es un buen truco.
Nasıl eşimleyken fren yaparsın?
¡ Deja de dar frenazos con mi mujer!
Gaz, fren korna.
Acelerar, frenar, tocar el claxon.
Video oyunları, fren sistemleri.
Videojuegos, sistemas de freno.
- Fren nerede? Ben..?
- ¿ Dónde está el freno?
Unutmayın, diğer arabaya çarpmak, yoldan çıkmak... ve fren yapmak yasak.
Ahora recuerden, no se desvien ni se crucen... y principalmente, no usen los frenos.
Şahitlerimiz var ve fren izleri bunu kanıtlıyor.
Tenemos testigos... y la marca de frenado confirma eso.
Vücut tekrar yumuşamaya başlayınca fren devreden çıktı.
Es un problema si olvidas mi nombre.
Engebeli yolda sürerken, otel sahibinin ayağı fren pedalından kaymış olmalı.
Kazuyo-san era famosa por intentar ser nominada en el puesto Nº 1 pero este tipo desde algún tempo atrás quería que la nominación cambiara a Kumi-chan.
"Tümörleri kurtarın" ya da "Cilt kanseri için fren yaparım".
Salven a los tumores. Luchemos por el melanoma avanzado.
O fren uyarı lambası yanarken iki, üç hafta kullandın mı?
¿ Estuviste 2 ó 3 semanas conduciendo con la luz de freno encendida?
Fren bozulana kadar harikaydı.
Iba bien hasta que se rompió el acelerador.
" ve, efendim, fren kontrolü, efendim.'
"'y, señor, chequeando las gomas, señor.'
Fren yağı içtiğinde 4. aşamaya kadar yükselmişti.
Bueno, llegó hasta la fase cuatro después de beber ese líquido de frenos.
Hangi pedalın gaz hangisinin fren olduğunu gösteren bir el kitabı vardır muhakkak, değil mi?
El manual me indicará qué palanca es el "velocificador" y cuál el "desacelerador".
Aniden fren yaptınız ve herkes yere düştü.
De pronto frenó y todo el mundo se cayó.
Fren tutmuyor.
El freno no responde.
- Lanet fren çalışmıyor.
¡ El freno no funciona!
Fren nerede?
¿ Cómo paro?
- Bentley'nin fren mekanizması böyle değil.
- EI Bentley no es sincronizado.
- Fren yok ki.
¡ No tiene frenos!
Çünkü o fren telini kesti.
Porque el tipo, cortó los cables del freno.
Fren yağı değil herhalde.
1, 2, 3... 1, 2, 3... 1, 2, 3... No es el líquido de frenos.
Fren yap!
Frena!