Gate Çeviri İspanyolca
457 parallel translation
Altın kapı.
El Golden Gate.
Burada, San Francisco'da doğdum ve delikanlı olduğumda buradaki altın köprü hakkında söylediklerini düşünüyordum.
Yo nací aquí, en San Francisco, y cuando era un chiquillo, creía que la canción iba sobre este Golden Gate.
O komik kafanı Londra Kapısı'na asar.
Clavará vuestra cabeza en London Gate.
Golden Gate köprüsünde kaynakçıydım.
Fui remachador en el Golden Gate.
Bangor'un çamlı tepelerinden Golden Gate'e kadar Pittsburgh ve Chicago da var...
Y regados desde las colinas de Bangor hasta el Golden Gate con paradas en Pittsburgh, Chicago...
Sonra aniden bir gece ürkütücü Blue Gate Fields'e gitti.
De repente, alguna noche, bajaba a horribles lugares cerca de Bluegate Fields y se quedaba varios días.
Blue Gate Fields.
- ¿ Adónde, señor? - Bluegate Fields.
Golden Gate Köprüsü'ne giden tüneldeyiz.
En el túnel que lleva al puente Golden Gate.
Golden Gate Park'tayım.
Estoy en el Parque Puerta de Oro.
Dinle bak, bir zamanlar iki adam, Golden Gate Köprüsü'nün ortasında durmuştu.
Escucha. Una vez dos hombres permanecieron en el medio del puente Golden Gate.
Şimdi onur konuğumuzu takdim ediyorum, bu adam kayalık Maine sahillerinden Kaliforniya'daki Golden Gate'e kadar adını duyurdu.
Y ahora, para presentar a nuestro invitado de honor, escucharemos a un hombre... conocido desde la rocosa costa de Maine hasta el Golden Gate de California.
Her hafta Boston'dan Golden Gate'e gemiler kalkıyor.
Todas las semanas zarpan barcos de Boston hacia el golden Gate.
- Bu mu? Nereden başlamamı istersin, Golden Gate Köprüsü mü? Seyret.
¿ Quieres que empiece con el puente Golden Gate?
Arabaya bindi ve 8 km uzaklıktaki Golden Gate Parkı'na doğru gitti.
Se subió al auto y condujo hasta el parque Golden Gate, 8 kilómetros.
Golden Gate Parkı'na gittiğini ve gölün kenarında oturduğunu söyledi, hepsi bu kadar.
Dijo que había conducido hasta el parque Golden Gate y se había sentado junto al lago, eso es todo.
Gate End Bölge Karakolu'ndan. Bu da Bay Cummings. Berger'da çalışıyor.
Su nombre es Cummings, trabaja en Berguer.
Müfettiş Thomas. Gate End Karakolu'ndan.
Soy el Inspector Thomas de la comisaría de Gate End.
Doğu Kapısına kadar atını sürdü.
Iba hacia East Gate.
Çok uzun. Çok basit. "Hawaii'li Gate'ler."
Es muy largo, tiene que ser más sencillo : "Gates de Hawai".
- Gate'ler çoğuldur.
- Gates es plural.
- Bay Gate hatta sizi bekliyor.
- El Sr. Gate al teléfono.
Her şey yolunda Bay Gate.
No se preocupe, Sr. Gate.
Bayan Gate sadece uyuyor, s'il vous plait.
La señora está echando una siesta.
"Ünlü Golden Gate Köprüsü'nün altından geçecek..." "... ve insanlığın diktiği en çarpıcı yapılardan biri olduğunu düşüneceksiniz. "
Pasarán bajo el famoso puente Golden Gate, considerada como una de las estructuras más asombrosas jamás construidas.
Batı'da yeni kurulan kasabalar, bir zamanların çetelerle dolu Altın Kapılı şehir kadar gelişmiş olmanın rüyasını kurmaya başlamıştı.
Y las crudas ciudades que surgieron en el oeste comenzaron a soñar en ser tan refinadas como la antes bandida junto al Golden Gate.
Eğer eğitim alabilseydim, San Francisco Körfezi'ndeki Golden Gate Köprüsü'nde çalışan bir mimar ya da mühendis olabilirdim.
Tal vez si hubiera tenido educacion, quiza habria sido arquitecto o ingeniero tal vez hubiera construido el Golden Gate de la bahia de San Francisco.
GATE OF FLESH Çeviren :
GATE OF FLESH ( LA PUERTA DE LA CARNE )
- Sen işine bak, Gate.
- Adelante, Gate.
Bir fincan kahve ile Golden Gate'e bilet alacağız.
Nos darán una taza de café y un pasaje al Golden Gate.
Tüm kanıtlar onların denizin yükselmesiyle Golden Gate'den sudan bir mezara sürüklendiklerini işaret etmektedir.
... nunca más se escuchó. Todo indica que la corriente los arrastró pasando el "Golden Gate" a su tumba marina.
Golden Gate'den en son Frances öldüğünde geçmiştim. Eve acil izinle gelmiştim.
Tuve el mismo dilema cuando Frances murió y volví a casa con permiso de emergencia.
Powis Meydanı, Notting Hill Girişi.
Powis Square, Notting Hill Gate.
81 Powis Meydanı, Nothing Hill Girişi.
Powis Square 81, Notting Hill Gate.
Bomba imha ekibi bu sabah Golden Gate Parkı'nda şüpheli bir cisim olduğuna dair ihbar almış.
Recibí una llamada del escuadrón de bombas. Objeto Sospechoso en el parque Golden Gate.
G. Gate Parkında şüpheli eşya bulundu.
Algo sospechoso en Golden Gate Park.
Sydney'den gelen Air France uçuş no : 704, kapı 17.
Arrival from Sidney, Air France flight 704, gate 17.
- Kıçını kaldırıp şuraya gel, Gate.
- Ven aquí, Gate.
Gate veya çocuklardan biri onu görmüş olabilir diye düşünüyorum.
Pensé que alguno podría haberlo visto.
Gate, Black Harris ve Sut Cole şehrin dışında bir delikte saklanıyor.
Gate estuvo fuera de la ciudad con Black Harris, Sut Cole y el resto.
Golden Gate Parkı'ndayım.
Estoy en el Golden Gate Park.
Alçak Geçit'i geçtik.
Hemos pasado Low Gate.
Lombard altın köprü üzerinde.
Lombard en el Golden Gate.
Golden Gate'ti görmelisin.
¡ El Golden Gate lo dejará pasmado!
- Golden Gate.
- El Golden Gate.
- Golden Gate.
- ¡ El Golden Gate!
Gate 4z.
Puerta 4z. "
Baska bir zaman boyutunda bir Madeline icat etmisti... Golden Gate köprüsünde, onu San Francisco körfezinden çikardigi yerde baslayan müphem hikayenin esrar perdesini kaldirabilecegi, sadece kendisine ait o bölgede ölümden kurtardiktan sonra onu tekrar ölüme atmadan önce...
Inventando una doble Madeline en otra dimensión temporal, en una "zona" que sólo le pertenecía a él, y desde la que podía descifrar la indescifrable historia que había comenzado en el Golden Gate, cuando había alejado a Madeline de la Bahía de San Francisco,
Golden Gate Parkı'na haftada bir ata binmeye gider.
Cabalga una vez por semana en el Parque del Golden Gate.
Benim adım Thomas.
Soy el inspector Thomas de Gate End.
Gate End Karakolu'nda. Konuşmadı.
Han detenido a un amigo y se lo han llevado a Gate End.
Münih'ten gelen Lufthansa uçuş no 320, kapı 12.
Arrival from Munich, Lufthansa flight 320, gate 12.