Gelemedi Çeviri İspanyolca
750 parallel translation
Sen terk ettiğinden beri kendisine gelemedi.
No ha sido capaz de salir adelante después de que terminaste con él.
Kendisi gelemedi, biletini bana verdi.
No pudo venir y me dio su boleto.
Büyük bir anlaşma peşinde. Bırakıp gelemedi.
Ocupado en un negocio que no puede dejar.
Bakan bey gelemedi ancak, en derin hayranlığını ve tebriklerini sunduğunu size iletmemi istedi.
El ministro no ha podido venir pero le expresa toda su admiración y le envía calurosas felicitaciones.
- Gelemedi.
- No ha podido.
Sinemaya gelemedi çünkü kayınvalidesine gitmesi gerekiyordu.
No podía venir al cine.
- Bu sefer gelemedi, Louise.
- No pudo venir, Louise.
Annem seni karşılamaya gelemedi o yüzden de onun yerine ben geldim.
Mi madre no pudo venir a buscarte, así que vine yo.
Gelemedi. Karnı burnundadır. Yedi aylık.
- No pudo ir porque está embarazada, con una barriga enorme, de 7 meses.
Evet, Bayan Wilkins gelemedi.
Mi querido señor, ¿ Cómo está?
Yedi haftadır doğuya hiçbir posta gidemedi ve gelemedi.
Desde hace siete semanas ni sale ni entra correo del este.
Edward Owen. Bu gece gelemedi ama onunla yarın görüşeceğim.
Y para empeorar la cosa, llovía a cántaros.
- Bu gece gelemedi mi? - Öyle. Harika.
Y como conocéis a todos nuestros parientes, deberéis indicarles sus asientos.
- Yine pek iyi değil. Bu yüzden gelemedi.
Pues no anda muy bien, por eso no ha podido venir.
Kendisi gelemedi.
Ella no podía viajar.
Ancak gerçek şu ki, güvenini yitirdi... ve güvensizliğin üstesinden gelemedi.
Mira, la verdad es que había perdido la fe. Y estaba desconsolado.
Asla eski haline gelemedi.
No llegó a ser viejo.
- Gelemedi. Yazık.
- No ha podido venir.
Grace nerede? O gelemedi mi?
¿ Qué es de Grace?
O neden gelemedi?
¿ Por qué no ha podido venir?
Fujiko'nun ailesi çok fakir o yüzden gelemedi.
Fujiko es demasiado pobre, así que no ha podido venir.
- O gelemedi.
- ¿ No pudo venir?
Ameliyat masasında öldü. Hiç kendine gelemedi.
Murió en el quirófano.
Yazık ki Majesteleri benimle gelemedi.
Pena que el Emperador no vino.
Neyse, bir şeyler oldu, biliyorsun. Oraya gelemedi. Ve Irene orada, ortada kaldı.
A él le surgió algo y no pudo ir... e Irene se quedó sin pareja.
Babam gelemedi, bu yüzden...
Mi padre no pudo venir.
Üzgünüm Sinyora Bombonetta Benimle gelemedi. Uçurumdan düştü düştü.
Hombre, el gracioso, ¿ desfilamos este año con los niños?
Bu nedenle dünyaya gelemedi, kanalizasyona akıp gitti sadece. Ya da bilimsel amaçlarla bir kavanoza kondu.
Por eso no podía nacer, así que se fue por la cañería o lo metieron en un frasco con fines científicos...
Gelemedi.
No pudo venir.
İki gün önce bir baygınlık geçirdi ve bir daha kendine gelemedi.
Entró en coma hace dos días y no recupera la consciencia.
Tiyatroya saygısından, etik değerlerinden gelemedi...
Tenía un deber moral para con el teatro.
Korkarlm babanlz gelemedi.
Me temo que su padre no pudo venir.
Kaybedince onu gelemedi kendine bir daha
y alguna se creía que iba a ser suya.
Mağazayı kapatamazdık, ondan gelemedi dersin.
La gente de Loudéac como pasan todos los días por aquí...
Rowton yaptı sonra kolay yolu seçti - bu baskıya gelemedi.
Lo hizo Rowton y luego tomó lo que se conoce como la vía rápida. No pudo soportar la tensión.
Amiral Palmer gelemedi. ona daha sonra açıklamada bulunacağım.
Hablaré luego con el almirante Palmer.
- Bayan Haynes gelemedi.
- La srta. Haynes no ha podido venir.
- Stevens bu gece gelemedi.
- Stevens no podía venir esta noche.
Kaptan selamlarını söylüyor gemi işleri yüzünden öğle yemeğine gelemedi.
Soy Willie Schumann, el médico de abordo. El capitán les envía sus disculpas.
Andres, geçen perşembe akşamı saat 6 : 00'da Botanik Bahçeleri'ne gelemedi.
El pasado jueves a las 18 : 00... Andrés no vino a la cita en los Jardines Botánicos.
Bizimle gelemedi, çünkü bir balkabağı tarlasında oturup Büyük Balkabağı'nı bekliyor.
No pudo acompañarnos porque está sentado en una parcela de calabazas esperando a la Gran Calabaza.
- Doktor Kaarna gelemedi.
- El Dr. Kaarna no ha podido venir.
Bay Henderson kendisi gelemedi mi?
¿ No pudo venir el señor Henderson en persona?
Gerginliğe gelemedi.
No ha aguantado más.
Avukatınız gelemedi.
Su abogado no podía venir.
Bugün gelemedi.
Hoy no ha podido venir.
- Telefona bile gelemedi. - Onu birkaç gün içinde tekrar göreceğim.
- Ni siquiera pudo ponerse al teléfono.
- Hala kendine gelemedi.
- Todavía inconsciente.
Rick nerede? Gelemedi.
No pudo venir.
Bize bu koltukları o aldı ama kendisi gelemedi.
No pudo venir.
- Gelemedi mi?
¿ No podía venir el nieto?