Gün gibi ortada Çeviri İspanyolca
249 parallel translation
Bu gün gibi ortada, değil mi?
Eso es obvio, ¿ verdad?
Biliyorum, her şey gün gibi ortada.
Lo sé, lo veo más claro que el agua.
Oğlum, iki sanığı da idam sehpasına gönderiyorsun. Gün gibi ortada.
Pero mandará a los dos acusados a la horca, tan cierto como que la luna se pone.
Gün gibi ortada... suikastçiyi teslim ettirmek için bizi maşa olarak kullanmaya çalışıyorlar.
Está clarísimo. Que nos utilizan para llevarles al asesino.
Gün gibi ortada, değil mi?
Obvio, ¿ no?
Pekala, istediğin gibi çenemi kapatacağım. Ama gelir kaynağın gittiğine göre izleyebileceğin tek yolun bizimle eve dönmek olduğu gün gibi ortada.
Muy bien, cerraré el pico, como tú dices... pero es perfectamente obvio que sin tus ingresos... sólo te queda un camino :
Onun yaptığı gün gibi ortada.
Está claro que ha sido él.
Gün gibi ortada.
Está claro.
Her şey gün gibi ortada.
Eso lo aclara todo.
Bu, gün gibi ortada.
Es obvio.
Her şey gün gibi ortada.
No me gusta cómo pinta esto.
- Her şey gün gibi ortada.
- Es un caso abierto y cerrado.
Gün gibi ortada olduğunu görmüyor musun?
¿ No lo ves? Está bien claro, Griff.
Her şey, ekranda gün gibi ortada.
Es aquí. Es tan claro como nada en la pantalla.
Senin tarifini duydum. Onu görebildiğim gün gibi ortada.
Puedo verla en mi mente, simplemente con tu vívida descripción.
Bunu yaptığı da gün gibi ortada.
Y de hecho lo hizo una vez.
Ne istedikleri gün gibi ortada.
Está más claro que el agua, Jack.
Gün gibi ortada.
Tan claro como el día.
Gün gibi ortada, sonunda hidayete erdim.
Es obvio, ahora entiendo.
Ne yazık ki, Claudius'un durumu gün gibi ortada.
Por desgracia con Claudio está tan a la vista...
Gün gibi ortada ki para için.
Obviamente por el dinero.
- Gün gibi ortada.
- Se nota.
Gün gibi ortada işte herşey incelendi.
No hace falta decir que todo ha sido analizado.
Hayır, bana bakarak bir şey öğrenemeyeceğin gün gibi ortada.
El capitán cree que aún no está listo. O sea, mira a ese pobre viejo.
Gün gibi ortada, çocuğu öldürmeleri gerekmiyordu.
Está claro como el agua. No tenían por qué haber matado al chico.
Tabi, gün gibi ortada.
- Es evidente.
Durumun gün gibi ortada.
Adiós, señorita
Gün gibi ortada.
Es evidente.
Gün gibi ortada, peki gerçekten öyle mi? Belki doğru kişiyle tanıştım.
¿ Y si no es eso?
Onu görebiliyorum, gün gibi ortada.
Lo puedo ver tan claro como el día.
Bu gün gibi ortada. O müfrit katili kendileri için istiyorlardı.
Es obvio que querían al asesino perfecto.
Gün gibi ortada! Bir bak, Tanrı aşkına!
- ¡ Es claro como el agua!
Bu bombaları Centaurilerin yerleştirdiği gün gibi ortada.
Es obvio que son los Centauri quienes están poniendo estas bombas.
Aslında annesi herkimse, onu istemediği gün gibi ortada.
Bueno quienquiera que sea, obviamente no lo quiere.
Kanıtlar çok basit ve sonucu gün gibi ortada.
La evidencia es sencilla y la conclusión, más que obvia.
Yani bunun gün gibi ortada olduğunu mu söylüyorsun?
¿ Tanto se nota?
Kimin karlı çıktığı gün gibi ortada.
Está claro quién se beneficia de esto.
Bunun bir intihar olmadığı gün gibi ortada, tatlım.
Seguro que no fue un suicidio, cariño.
Bu Londra gezisi için ne giysisi ne de parası olmadığı gün gibi ortada ve bu konu hakkında daha fazla tartışmak da istemiyor.
Lo que está claro es que no tiene ni vestidos ni dinero para ese viaje a Londres, y no quiere que se le pregunte por el tema.
- Gün gibi ortada.
Las cosas se ven muy claras desde fuera, ¿ sabes?
Gün gibi ortada olan ne Eva?
¿ Pero qué es lo que ves tan claro desde fuera, Eva?
Gün gibi ortada, öyle değil mi?
No es, obvio?
- Gün gibi ortada.
- Es obvio.
- Gün gibi ortada.
Está bien documentado.
ABD sözcüğü gün gibi ortada.
Las palabras "United States" se pueden ver nítidas y claras.
Gün gibi ortada bu!
¡ Es obvio!
Demek istediğim, sana ihtiyacı olmadığı gün gibi ortada.
. Ella no te necesita, Viktor.
Gün gibi apaçık ortada.
Está claro como el agua.
Her şey gün gibi ortada.
Está tan claro.
Gün gibi ortada.
Tres veces di la vuelta alrededor del lago.
# Madem o burada Her şey gün gibi ortada #
* Repente sé Si ella está aquí *