Hacia Çeviri İspanyolca
67,809 parallel translation
Gözlerim aşağı kayıp duruyordu.
No resistía mirar hacia abajo.
Green Door filmine seçildiğimde, sanki ayağım takıldı da düşüyor gibi oldum.
Cuando llegue a "La Puerta Verde", cuando pase "La Puerta Verde", me tropecé y caí hacia atras, ¿ sabes?
Kadına bakakalmıştım, gözlerinin akı gözüküyordu.
Y me quedo mirandola, sus ojos se iban hacia atrás.
Şimdi içinden çık ve tekrar yeşil kapıya doğru yürü. " dediler.
"salí de su vagina, y camina hacia" La Puerta Verde ".
Bir kaç sene emeklilik yaşadım, bir yönetmen beni aradı, emekli olduğumu bilmiyordu.
Me había retirado hacia muchos años. Y un director me contactó. Sin saber que me había retirado.
"Kıçım diyorum, sanırım içi dışına çıktı."
"No, hay realmente algo, como... que se me ha salido hacia afuera... Respondo : Oh, sí".
Her şey boğazınıza bedavaya tıkılırken hiçbir şey için ekstra bir kuruş harcamaya gerek yok.
No hay necesidad de pagar por nada. Está siendo empujado hacia abajo, de forma gratuíta.
Asla arkama bakmadım.
Nunca miré hacia atrás.
Başını çevirsen iyi olur.
Querrás mirar hacia otro lado.
Fen bölümü hangi tarafta?
¿ Hacia dónde es el ala de ciencias?
Tut, kendini yukarı çek.
Agárralo e impúlsate hacia arriba.
Yani sence o yolda mı ilerliyorlar?
Entonces ¿ cree que hacia allá vamos?
Zach, tuvalet ne taraftaydı?
Oye, Zach, recuérdame hacia dónde está el baño.
Ve geriye bakıp da her şeyin nasıl olduğunu nihayet anladığımda bir daha kimsenin beni incitemeyeceğine karar verdim.
Y una vez que miré hacia atrás y finalmente entendí cómo sucedió todo decidí que nadie volvería a lastimarme.
Gelişim olduğu müddetçe arkasında insanlardan oluşan bir çöp yığını kalır. Dışarıdan öylece bakarlar.
Y mientras haya progreso, siempre dejará desechos humanos a su paso, en el exterior mirando hacia dentro.
Kuşkularım giderilene değin sandığa doğru tek bir adım bile atmayacağız.
No daré otro paso hacia ese cofre hasta que tenga la certeza de que estoy equivocado sobre lo que sospecho que ha de suceder aquí.
Bu ormandan dışarıya hayatta adımımı atmam ta ki son bulacağını bilmedikçe.
Y no puedo dar un simple paso hacia abandonar esta selva... hasta que sepa que ha acabado.
Gün ışığına alışınca ve dünyayı gözlerini kapatmadan önce olduğu gibi görmeye başlayınca kabusların anısı silinmeye başladı.
Volviendo a orientarse hacia la luz del día y hacia el mundo tal como existía antes de que cerrara los ojos por primera vez... permitiendo que los recuerdos de su pesadilla se desvanecieran.
Krallığa giden bir yol varmış ve o yolda da bir kaya varmış.
Había un camino hacia un reino y había una roca en ese camino.
Hayatta kalamayan ben olursam diğerlerine yol göstermek zorundasın çünkü bunu ancak sen yapabilirsin.
Y si soy yo quien no sobreviva, tú tendrás que guiar hacia adelante a los otros porque eres la única que puede hacerlo.
Şuradaki binaya doğru ilerleyin.
Movámonos hacia el edificio de por allá.
Şu binaya doğru ilerleyelim.
Movámonos hacia el edificio.
Abraham gibi bir mücadeleci olabileceğimi düşünmüştüm. O karavanı gün batımına doğru sürmek varlığımın en güzel 37 dakikasıydı.
, creí que podría ser valiente, que podría ser un sobreviviente como lo fue Abraham y conducir esa camioneta hacia el atardecer fueron... los mejores 37 minutos de mi existencia.
Önce ikinizle başladı sonra büyüdü. Bizlere kadar ulaştı. Birbirimiz için fedakârlıkta bulunmak acı çekip direnmek birlikte yas tutup verici olmak sevip yaşamak ve birbirimiz adına mücadele etmek için.
Empezó con ambos y solo creció... hacia todos nosotros... sacrificarse el uno por el otro... sufrir y resistir, preocuparse, dar, amar, vivir... luchar por los demás.
- Hemen eve ışınlansak olmuyor mu?
¿ No podemos hacer un portal hacia casa?
Kaçmak için şansı vardı, ama arkasına baktı ki bunu yapmamalıyız bu yüzden anıları da biblolara ya da sembollere ev hediyelerine inanmalıyım ama baba, sana bunu arkana bakmamanı hatırlatsın diye getirdim.
Tuvo una oportunidad de escapar, pero miro hacia atrás, que es algo que no deberiamos hacer, y por eso no debería creer en souvenirs o símbolos, o regalos de bienvenida, pero, papá, quería darte esto para recordarte que no mires atrás.
Underhill çiftliğine doğru 1 saat içinde yola çıkacağız karanlık basmadan varacağız, doğudan yaklaşıp, göze çarpmayacağız ana evi kontrolümüz altına alıp Billy'nin planını uygulayabileceğimiz bir kamp kuracağız.
Saldremos hacia la plantación Underhill en el momento, llegaremos justo antes de anochecer, nos acercaremos desde el este, eliminaremos los capataces, aseguraremos el edificio principal, y con ello estableceremos un campamento apto para el plan de Billy.
Bu uğurda beraber çalışmayı sabırsızlıkla bekliyorum.
Espero con ansias el poder trabajar contigo hacia ese objetivo.
Geri çekiliyoruz...
- Vamos a retroceder hacia...
Sadece senin görebildiğin yolda sadece senin tanımlayabildiğin zafere doğru peşinden gelmiyorum artık.
Estoy harto de seguirte por un camino que solo tú pareces ser capaz de ver. Hacia una victoria que solo tú pareces ser capaz de definir.
Mısır tarlasına geri çekilin!
¡ Retrocedan hacia el campo de maíz!
Ama bir tarafım o anda sözlerinin tanıdığım başka birininkine çok benzediğinin farkına vardı. Bir zamanlar ikimizin de tanıdığı biri. Anne'in gibi duygusallığa güvenmeyen biri.
Pero una parte de mí no pudo evitar sentir en ese momento que se parecía mucho a alguien que una vez conocí, alguien que tú y yo conocimos una vez que compartía... el recelo de Anne hacia el sentimentalismo.
Kaptan Berringer daha yeni enkazda gizlenen Uzun John Silver'ın yakalanması emrini verdi.
Un destacamento acaba de partir hacia los restos del naufragio bajo las órdenes del Cap. Berringer de localizar y arrestar a Long John Silver.
Philadelphia yolculuğunu ertelettiğim için özür dilerim.
Y ahora, me disculpo por el retraso en su transporte hacia Filadelfia.
Sanki bir mil uzaktaymış ve yolu yarılamış gibiydim.
Estaba a unos dos kilómetros y medios hacia allí.
uyumayı bırak işine bak yoksa patron seni kapı dışarı edecek!
Comportese o el jefe arrojará hacia fuera. ¡ Dejé de dormir!
Hizmetçilerle birlikte olmak istiyorsun öylemi böylece çocukları olacak ve burada bırakacak.
Solo quieres tener tu camino hacia las criadas... así el Maestro dejará decenas de los niños aquí.
Şimdi usta akıllandı ve Felicity'yi bir cariye olmayı reddediyor, hadi mutlu bir sonla bitirelim bunu.
Ahora que el Maestro ha decidido... y Felicitas no acepta ser una concubina, avancemos hacia un final feliz.
Kalbini takip ediyorsun yüce bilgelik için kendi yolum bu.
Estás siguiendo a tu corazón... por tu propio camino hacia la Suprema Sabiduría.
Bunun hala öndeyken bırakmanın yolu olduğu konusunda anlaştık.
Ambos estamos preparados. Acordamos que fuera el camino hacia... Dejarlo mientras tenemos ventaja.
Kuzeye, Watab'a doğru gidiyorduk.
Íbamos hacia el norte, en dirección a Watab.
BMD komutanlığı MKCD Scirocco'nun Nathan Hale'in tam yol ileri Phoebe'ye ilerleyişine yanıt olarak beş füze ateşlediğini doğruladı.
El comando de la ONU confirma que la Scirocco del ERCM disparó cinco misiles es respuesta a la aceleración de la Nathan Hale hacia Phoebe.
Yaylım ateşi altında buz ay kırıldı. Parçalar dönerek Satürn'e gitti.
La luna de hielo se fracturó por el bombardeo y los fragmentos cayeron en espiral hacia Saturno.
Güneş kadar kızgın da olsalar istilaya hazırlandıklarını göstermez bu.
Que vayan a toda máquina hacia el sol no significa que se estén preparando para una invasión.
Vadiye gittin.
Te fuiste hacia el valle.
Ofisinizin camından uçak girdi.
Un avión iba directo hacia su ventana.
Siz nereye kaçtınız?
¿ Hacia dónde huyeron?
250 yıldır bu ülke aydınlığa, adalete doğru ilerliyor.
Doscientos cincuenta años de avanzar hacia la luz en este país, hacia la justicia.
Blokun yarasında karşıya geç.
Hacia la mitad de la manzana, cruza la calle ".
Bazıları çatışmaya doğru koşarken Andrew Keane kaçıp gitti.
Algunos hombres corrieron hacia la lucha. Andrew Keane huyó.
Seni bana getirecek, önemli bir mesele.
Te traerá hacia mí. Es importante.