Halifax Çeviri İspanyolca
178 parallel translation
Halifax Agro-Kimya.
Halifax Agro-Chem.
Falls Church'teki Halifax Agro-Kimya'da tutulduğunu düşünüyoruz.
- Dime. - Creemos que está retenida en Halifax Agro-Chem en Falls Church.
" Ben Edward Frederick Lindley, Viscount Halifax Majestelerinin Dışişleri Bakanı olarak vesaire, vesaire yetkili kişilerin bunu taşıyan kişinin hiç bir engelleme olmadan geçiş yapması..
" Yo, Edward Frederich Lindley, vizconde de Halifax,... Secretario de Estado de Su Majestad, etc.,... ruego a quien pueda interesar que le preste al portador...
"Halifax'te gözüpek bir yüzbaşı varmış"
" Un osado capitán de Halifax
Bu konuda bilgi vermemi isterseniz anlatayım. Ona verdiğiniz 60,000'i, Halifax ile Moose Jaw arasındaki trende üç gün süren pokerde kaybetti.
Si quiere saber de su vida,... perdió los 60.000 que le dio en una partida de póquer de 3 días,... en un viaje en tren de Halifax a Moose Jaw.
1923'te Halifax'te yalan ifadeden ötürü cezalandırıldınız mı?
¿ Fue condenado por fraude en Halifax en 1923?
1923'te Halifax'te şiddet nedeniyle suçlandınız mı?
¿ La primera por violencia en Halifax en 1923? Sí.
İngiltere'nin Norveç'e operasyon düzenlemesine dair Churchill planı aylarca masaya yatırılsa da, dışişleri bakanı Lord Halifax gibilerini ikna etmek oldukça güçtü.
Churchill llevaba meses discutiendo el plan para las acciones británicas en Noruega. por ejemplo, tratando de persuadir a Lord Halifax.
Geriye sadece Churchill ve Halifax kalmıştı.
Por lo tanto la elección se centraba en Churchill y Halifax
Lord Halifax, başbakan Chamberlain'in güvenilir bir çalışma arkadaşı ve aynı zamanda da halefiydi.
Lord Halifax era el sucesor obvio, era el colega de Chamberlain
İşte tüm bu sebeplerden dolayı, hükümet ve bürokrasi çevrelerindeki genel görüş Halifax'ın başbakanlığı yönündeydi.
Por eso creo que fue por cierto recelo hacia Churchill, por lo que el pensamiento de mucha gente del centro del gobierno y del centro del Ayuntamiento se volvió hacia Halifax
Halifax güvenilir ve zekiydi. Herkesle anlaşabilecek bir yapıya sahipti. Tarifsiz bir karizmaya ve oturaklı bir kişiliğe sahipti.
Halifax era seguro, era inteligente, era un miembro de la secta de todos los santos era un hombre de indiscutible atractivo e indudable integridad.
İşçi partisinden Hugh Dalton ve Herbert Morrison benimle Halifax hakkında fikir alışverişinde bulundular.
El Partido Laborista representado por Hugh Dalton y Herbert Morrison, se entrevisto conmigo
Onlara göre, Halifax'ın görevi devralmasının vakti gelmişti.
Ambos se manifestaron a favor de Halifax pues pensaban que debería asumir el cargo
Her ne kadar Halifax'ın görüşü alınmamış olsa da ; Churchill'in de Halifax hükümetinde görev alabileceğini öngörüyorlardı.
Sin embargo yo pienso que su idea seguía siendo que Churchill, llevara la guerra bajo la Jefatura de Halifax, una idea que no había pasado por la mente de Halifax.
Chamberlain, Halifax ve kendisine kabinede görev teklifinde bulunduğunda ; Churchill bana artık en kritik anlara girildiğini söylemişti.
Recuerdo que Churchill me contó que el momento crítico llegó, cuando Chamberlain pidió a Halifax y a El, que fueran con el al salón de reuniones.
Üçünün bir araya geldiği o gün ; Chamberlain'in hemen yanında oturan Halifax Churchill'e şu soruyu sormuş :
Allí estaban los tres. Halifax estaba sentado muy cerca de Chamberlain cuando repentinamente se volvió hacia Churchill y le dijo :
Chamberlain Lordlar kamarası üyesi Halifax'dan yana tavır koyabilir ve "Kral benim fikrimi soracak olursa ; ben de bu durumda Halifax'ı önerebilirim." diyebilir.
Chamberlain se volvería a Halifax y le diría, en este caso si el Rey solicita mi concejo quizá le pueda sugerir su nombre
Halifax, başbakanlığı canı gönülden isteyen Churchill varken başbakanlık makamına oturmak noktasında ısrarcı olmamaya karar vermişti.
la decisión pienso, la tomó en gran medida Halifax, quien dijo que una o dos horas antes de la reunión que tenía un gran dolor de estómago y que realmente no deseaba ser Primer Ministro. El hombre que realmente deseaba ser Primer Ministro, era Churchill.
Daha etkisiz Stirling ve Halifax uçaklarının sayısı azalıyordu.
Se estaba dejando de lado a los menos eficientes Stirling y Halifax.
1862'den bu yana, İngiliz birlikleri Halifax'ın Canadian kentinde konuşlanıyor, eski Fransızca konuşulan bölge olan Nova Scotia'nın başkentinde.
Desde 1862, hay tropas británicas en la ciudad canadiense de Halifax, capital de Nueva Escocia, la antigua Acadia francesa.
Evraklarınız olmadıkça Halifax'a girmenize izin veremeyiz.
Pero esto es Halifax, y no podemos dejarle entrar sin papeles.
- Hotel Hampstead mı, hanımefendi? - Evet.
- ¿ Al Hotel Halifax, señorita?
Halifax'ın dışında yalnızca Atlantic var ki çok daha pahalıdır.
El Halifax siempre está completo y el Atlantic es muy caro.
Ailem kesin bir dille karşı çıkmadı ama Amerika'daki sıkıntılar yüzünden Teğmen Pinson, alayıyla birlikte aniden Halifax'a gönderildi.
Nuestra familia no se opuso del todo, pero, debido a la guerra en América, el teniente Pinson debió embarcar repentinamente para Halifax.
Halifax'da bir kuzeniniz mi var? Evet.
- ¿ Tiene un primo en Halifax?
Halifax'ta hayat çok pahalı.
La vida en Halifax es muy cara.
Bu doğru değil. Halifax'ta olduğumu biliyorlar.
Saben que estoy en Halifax.
Her neyse, evlilik teklifinde bulunmaya gelmedim ama senden Halifax'ı terk etmeni istiyorum.
Además, no he venido a pedir tu mano, sino que te vayas de Halifax.
Halifax'ta, sizin kadar çok yazı yazan insan ender bulunur.
Poca gente en Halifax escribe tanto.
Neredeyse hiç param kalmadı, ayda 400 Frank'tan az parası olan Halifax'ta yaşayamaz ben de, kaldığım yerdeki insanlardan borç para almaya asla katlanamam.
Casi no tengo dinero. No se puede vivir aquí con menos de 400 francos al mes, y no quiero deber dinero a las personas con las que me alojo.
Halifax Bankası yoluyla 700 Frank gönderiyorum ek olarak, annenle benim sizin evlenmenize olan rızamızı da.
Te envío 700 francos al banco, más nuestro consentimiento a tu boda.
Adele, beni gerçekten seviyorsan Halifax'ı bırakıp Guernsey'e dönersin.
Si me quieres de verdad, te marcharás de Halifax y volverás a Guernsey.
Tören, Cumartesi günü Halifax'ta bir kilisede yapıldı.
La ceremonia se celebró en una iglesia de Halifax.
Madam Pinson, 33 North Street... Halifax, Nova Scotia.
Señora de Pinson, 33 North Street, Halifax, Nueva Escocia.
Sen burada, Halifax'ta talim ederken öteki çiftin uzaklarda, Paris'te Victor Hugo'nun kızıyla evleniyor.
Mientras hace maniobras aquí en Halifax, su doble está en París casándose con la hija de Victor Hugo.
Annen Halifax'a gitmeyi, seni alıp eve getirmeyi istedi.
Tu madre quería viajar a Halifax para traerte de regreso.
Ama, teğmen burada olduğu sürece hiçbir insanoğlunun gücü beni Halifax'tan ayıramaz.
Pero nada me hará dejar Halifax mientras esté aquí el teniente.
Yanlış anlamadıysam, bu kadının bütün yapması gereken Halifax'ı terk etmek... -... böylece dertleriniz sona erer.
Sólo tiene que marcharse y se acabarán sus problemas.
Bir köpek gibi peşinizden geliyor. Siz buradan ayrıldığınız güne dek Halifax'tan ayrılmaz.
Ya que le sigue como un perro, no se irá hasta que usted lo haga.
Halifax'ta kalmak için ısrar edersen bu parayı harçlığının avansı yerine sayacağım.
Si te obstinas en quedarte en Halifax, el dinero será un adelanto de tu pensión.
"Halifax'ta konuşlanmış olan, Onaltıncı Süvari Birliği..."
TRASLADO DE TROPAS BRITÁNICAS :
Halifax'ta olanlar burada olmamalı.
Lo que ocurrió en Halifax no debe repetirse aquí.
Sanırım Halifax'te.
Trabaja para el gobierno en Halifax.
İngiliz dostlarımız onları alacak ve Halifax'a götürecekler.
nuestros amigos británicos llevan a un transportista de Halifax.
Orada ki memur Halifax benim için isimlerinizi alacak.
Halifax me va a mandar una lista de nombres.
Tamam, Halifax, artık senin.
Bien, Halifax, son tuyos.
Halifax, hummalı bir telaş içindedir.
Reina en Halifax una especie de fiebre.
New York'ta olabilir, ama burası Halifax.
- Se los quedaron en Nueva York.
Onun Halifax'ta olduğundan haberim yoktu.
Es un buen cliente mío. - No sabía que estaba en Halifax.
"Öğrendim ki, sizin kızınızmış..." "... Halifax'a, sonra da buraya, Barbados'a kadar peşinde dolaştığı... "
"Supe que era su hija, abandonada por un oficial al que siguió a Halifax y luego aquí, a Barbados".