Hassan Çeviri İspanyolca
1,311 parallel translation
Ama Bay Hassan, örnek bir öğrenci.
pero el Sr. Hassan, es un estudiante ejemplar.
Bay Allen, bu işin kapanmasını istiyorum, Ama sizi temin ederim, Bay Hassan ile ilgili bilgilerimiz doğru.
Quiero que acabe, pero le garantizo que las informaciones que tenemos sobre el Sr. Hassan, son precisas y correctas.
Bay Hassan ile beraber konuşuruz, olmaz mı?
Hablaremos ambos con el Sr. Hassan. Correcto?
Hasan! - Efendim.
- ¿ Hassan?
Hassan'a gerekenleri söyledim.
Le dije a Hassan lo que necesitarías.
Hassan bu merminin 3 kilometre gidebileceğini söylemişti.
Hassan dijo que la bala llegaba a tres km.
Hassan İbrahim?
¿ Hassan Ibrahim?
Yusuf arabalara ateş etti. Çünkü Hassan, mermi çok uzağa gider demişti.
Yussef les empezó a tirar a los coches para ver si llegaban las balas.
Bakan Hassan Hazal yaptığı açıklamada ülkemizdeki terörist hücrelerinin yok edildiğini ve yüzeysel değerlendirmelerle yorumlanan adi bir haydutluk olayının imajımız ya da ekonomimizi etkileyemeyeceğini söyledi.
El ministro Hassan Hazal dijo que las células terroristas han sido erradicadas de nuestro país y que un acto de bandidaje vulgar seguido de interpretaciones superficiales difundidas por EUA no puede dañar ni la imagen de nuestro país, ni su economía.
Tüfeği Fas'ta yaşayan Hassan İbrahim diye birine verdiğiniz doğru mu?
¿ Le dio ese rifle a un tal Sr. Hassan Ibrahim que vive en Marruecos?
Hassan İbrahim mi?
¿ Hassan Ibrahim?
Hassan mı? Evet iyi hatırlıyorum.
Sí, me acuerdo bien de él.
Peki Hassan? Bir şeyi yok ya?
¿ Está bien Hassan?
Hassan.
Hassan.
Hassan ve diğerleri.
Fue Hassan junto con otros.
İkisinin de Ghalib Hassan'la bağlantıları var.
Los dos tenían lazos con Ghalib Hassan.
Hassan, Fas'taki konsolosluğa karşı... bombalama eylemi planladı.
Hassan planeó el atentado a la embajada... de Marruecos. Lo recuerdo.
Herkesin yok edildiğini sandığı virüs örnekleri, karaborsada ortaya çıktı... ardından Hassan adlı bir teröristin eline geçti ve işte bu duruma düştük Jon.
Muestras que se creían destruidas, aparecieron en el mercado negro... y un terrorista llamado Hassan las atrapó, y bueno, aquí estamos, Jon.
Hassan'ın eline öylece düşüvermedi.
No cayó así de fácil en manos de Hassan.
Hassan için çalışıyor.
Ella trabaja para Hassan.
Şüpheli, Hassan'ın örgütünün bir üyesiymiş... ve Riyad'daki arabalı bombalar ile ilgili olarak aranıyormuş.
El sospechoso está con Hassan... y se lo busca por varios atentados con autos bomba en Riyadh.
Hassan hala serbest.
Hassan sigue suelto.
Hassan yaptı.
Fue Hassan.
Hassan, neden Sophie'nin bu kan örneklerine bakmasını engellemek istesin?
¿ Por qué trataría Hassan de impedir que Sophie viera esas muestras?
Hedefimiz hala Hassan.
Hassan sigue siendo el objetivo.
Hassan'a hepimizden fazla yaklaştı.
Estuvo más cerca de Hassan que cualquiera de nosotros.
Hassan'ın yerini bulduk.
Ubicamos positivamente a Hassan.
Hassan mı?
¿ Hassan?
Hassan nerede?
¿ Dónde está Hassan?
- Hassan öldü.
- Hassan está muerto.
Bu onun kanı.
Esta sangre es de Hassan.
Hassan virüslüydü.
ÉI tenía el virus.
Aaliyah Nadir... Kocası Hassan Nadir tarafından dövülüyor ve cinsel saldırıya uğruyordu.
Aaliyah Nadir sufría malos tratos y agresiones sexuales de parte de su marido, Hassan Nadir.
Aaliyah CIA'in hiç giremediği terörist organizasyonlar hakkında Summers'a istihbarat veriyordu. Kocası Hassan'ın para aktardığı terörist organizasyonlar hakkında.
Aaliyah informó a Summers sobre organizaciones terroristas en las que la CIA no podía penetrar y a las que Hassan, su marido, desviaba dinero.
Hassan da bir sızıntı olduğunu mu anladı?
- ¿ Y Hassan se enteró de ello?
Hassan ailesine ne olduğunu düşünüyordu?
¿ Y Hassan no extrañaba a su familia?
Gerçeği yalnızca CIA biliyordu, ama Hassan diplomatik görevle Washington'a gelince gerçeği öğrendi.
Sólo la CIA sabía que era un montaje hasta que Hassan vino con inmunidad diplomática.
Sadece bu bölümden birisi Hassan'a ailesi hakkındaki gerçeği söylemiş olabilir.
Sólo alguien de la Unidad pudo darle a Hassan información sobre su familia.
Hassan'a bilgi sızdıran ajanın, hayatında önemli bir olayla karılaştığını düşünüyoruz.
Creemos que el agente que está informando a Hassan sufrió un hecho traumático en su vida.
Hassan'ın karısının hayatta olduğunu bildiği için ABD'ye geldiğinden şüpheleniyordu.
Sospechaba que Hassan venía porque sabía que su mujer estaba viva.
Bu birimden birinin Hassan için çalıştığını biliyordu.
Y que alguien de esta agencia trabajaba para Hassan.
Bunun ne kadar alçakça bir şey olduğunun farkındayım,.. ... ama Hassan Nadir hâlâ dışarıda ve öldürmek için karısını arıyor ve bu birimdeki herkese ihtiyacım var.
Me hago cargo de la magnitud de esto pero Hassan Nadir sigue por ahí buscando a su mujer y necesito a todos los agentes.
Ne olduğunu, Hassan'ın arkadaşları bizi yenmeden bulsak iyi olacak.
Pues hay que averiguarlo antes de que lo haga el amigo que Hassan tiene aquí.
Olmaz. Çünkü Hassan'ın diplomatik dokunulmazlığı var ve bu görev resmiyet kazanamaz.
Hassan tiene inmunidad diplomática y esta misión no puede existir.
Hassan bizi geçmiş.
Hassan ha llegado antes.
Bütün bunlar planlarının bir parçasıydı,.. ... ve şimdi Hassan, Aaliyah'ı öldürmeye gidiyor.
Todo esto era parte de su plan y ahora Hassan va a matar a Aaliyah.
Hassan'ın hayatını daha sonra düşünürüz.
Luego nos ocuparemos de Hassan.
Ne yazık ki,.. ... Hassan öldüğü için hiç kanıtın yok.
Desgraciadamente, ahora que Hassan está muerto, no tienes pruebas.
Çünkü Ajan Gideon bana inanıyordu. Ayrıca Hassan gibi çok şey bilen bir adamı öldürmek için hiç bir neden yok.
Porque el agente Gideon creyó en mí y no hay razón para matar a alguien que sabe tanto como Hassan.
Bruno ve Hassan'ın, Summers'ı öldürmesiyle aynı neden.
La que hizo que Bruno y Hassan mataran a Summers.
Aslında, Hassan hayatta ve çok iyi. Yolda, buraya geliyor.
En realidad, Hassan está vivo y en camino.