Hasıl Çeviri İspanyolca
10,000 parallel translation
- Senin nasıl gidiyor?
- ¿ Cómo has estado tú?
- Sen nasıl oldu da duydun?
- ¿ Y cómo te has enterado?
Son iki yılın e-maillerini okudun mu?
¿ Has leído los correos de los dos últimos años?
Bir cinayet suçu üstüne atılıyor.
Has sido incriminado por asesinato.
- Buraya nasıl girdin?
¿ Cómo has entrado?
Nasıl yaptın...?
¿ Cómo has...
Oyun bağımlılığın sağ olsun, senin yapmadığını biliyoruz. Kirsten'la ben de sızdırmadık. O yüzden...
Y gracias a tu adicción al juego sabemos que no has sido tú, y que no fuimos ni nuestra Kirsten ni yo, así que...
Çünkü bir yıl içinde en kârlı yoga stüdyolarından birinin işletmeciliğinden YMCA'yde yaşlılara ders vermeye gerilediniz.
Porque en cosa de un año, has pasado de dirigir uno de los más rentables estudios de yoga a enseñar a ancianos en la YMCA.
Nasıl böyle aptal olabilirsin?
¿ Cómo has podido ser tan estúpido?
Nasıl ulaşacağımızı bilmiyorduk sadece. Şimdiye dek.
Escuchar, Harold, has hecho lo suficiente, hombre.
Sen hiç dağılıyorsun gibi hissettin mi?
¿ Alguna vez has sentido que tienes una crisis nerviosa?
Annemin telefonu nasıl geldi sana?
¿ Cómo has conseguido su teléfono?
Sen bunları nasıl aldın?
¿ Cómo las has conseguido?
- Buraya nasıl geldin?
¿ Cómo has llegado hasta aquí?
Son iki saattir füzelerden kaçıp dayanıklılığını zorluyorsun.
Oye, has estado esquivando misiles y esforzándote en tu resistencia por las últimas dos horas.
Nasıl yaptın bunu?
¿ Cómo lo has hecho?
Nasıl yaptın?
¿ Cómo lo has hecho?
Zor bir yıl geçirdin.
Has tenido un año muy duro.
- Amforo'dan birini nasıl elde edersin?
¿ Cómo has conseguido una de las Ánforas?
- Beni nasıl buldun?
¿ Cómo me has encontrado?
Beni nasıl buldun?
¿ Cómo me has encontrado?
Sen Amerika'da onun hayatının nasıl olacağına ilişkin bir fantezi yarattın.
Te has creado una fantasía sobre la vida que tendría en los Estados Unidos.
Carolyn, olağandışı olan zor bir yıl geçirdin, ve ziyadesiyle iyi bir şekilde üstesinden geldin.
Carolyn, has tenido un año extraordinariamente difícil, y lo has manejado extremadamente bien.
- Beni nasıl buldun?
- ¿ Cómo me has encontrado?
Unuttuğun nokta şu, Hainler asılır.
Por si lo has olvidado, traidores colgados.
Ülkeye nasıl girdiğinle başlayalım.
Podrías empezar por cómo has entrado en el país.
Göz tarayıcıyı nasıl geçtiğini gördün mü?
¿ Te has fijado cómo ha pasado el escáner de retina?
Kaybettiğin her bir cana karşılık kaç tanesinin hayatını kurtardın?
¿ Por cada uno que has perdido, a cuántos has salvado?
Bomba yapıyor. Luke'un ailesini nasıl soğukkanlılıkla öldürdüğünü sen de gördün.
Construye bombas y has visto con tus propios ojos cómo asesinaba a sangre fría a los padres de Luke.
10 yılı geçkin süredir kardeşini görmedin.
No has visto a tu hermano en más de diez años.
Bunu benden nasıl sakladın?
¿ Cómo has podido ocultármelo?
Nasıl yaralandın?
¿ Cómo te has hecho daño?
Anne, nasıl...
- ¿ No? - Mamá, ¿ cómo has...?
Nasıl çıktın dışarı?
¿ Cómo te has escapado?
Bunu nasıl yaptın?
¿ Cómo lo has hecho?
Nasıl çok çalıştığın her şeyi riske atabildin?
¿ Cómo se te ocurre arriesgar así todo por lo que has trabajado?
Nick, onu nasıl bir belaya soktuğunu biliyor mu?
¿ Tiene Nick alguna idea de por qué le has metido en esto?
Nasıl buldun?
¿ Cómo has estado?
Hiç S.H.I.E.L.D.'ı duydun mu çirkin şey?
¿ Has oído de S.H.I.E.L.D., monstruo?
Şu askerlik bürosuna girmesen hayatın nasıl olurdu düşündün mü hiç?
¿ Alguna vez te has preguntado cómo sería de distinta tu vida si nunca hubieses entrado en la oficina de aquel reclutador?
- Nasıl aldın bunu?
¿ Cómo has conseguido esto?
Sanırım asıl önemli olan şey gerçeği bulmuş olman baba ve iyi haber ise bu olay senin en kötü senaryolarındaki gibi bir şeye dönüşmemiş.
Supongo que lo que realmente importa es, has encontrado la verdad, papá, y la buena noticia es, que no se trata de tus peores temores.
Nasıl unutmadın?
¿ No has olvidado cómo?
- Dediğin gibi, tatlı bir hareket sayılır.
Como has dicho, ya sabes, una especie de dulce.
- Buraya nasıl girdin?
- ¿ Cómo has entrado aquí?
Geri dönmeye nasıl karar verdiniz?
¿ Cómo es que has decidido volver?
Bu kadar aptal olmana rağmen nasıl hayatta kaldın?
¿ Cómo has sobrevivido tanto tiempo siendo estúpido?
Çünkü farkettim ki nasıl olursa olsun, bu yerlerde buldum babanla aşkın zirvesini burada yaşadım, veya bana verdiğin sevinci burda buldum.
Porque me di cuenta que no importa cuán emocionantes habrían sido esos lugares, nunca hubiera superado el amor que tenía con tu padre aquí, o la alegría que me has dado.
İçeri nasıl girdin?
¿ Cómo has entrado?
Sonunun nasıl olacağını görmedin mi zaten?
¿ No has visto cómo será tu destino?
En kötü kısmını atlattın sayılır.
Casi has pasado lo peor.