Hıp Çeviri İspanyolca
2,396 parallel translation
Kısa kısa nefes alıp verişler, kalbin hıphızlı atıyor bu nefret kısmı.
Le falta el aire. Su corazón se acelera. Es la parte del odio.
Hırçın denizi yarıp buraya gelsin.
Que surca la mar embravecida
Sağlam yapılı ve gür bıyıklı Nietzsche birden faytona atlar ve kollarını atın boynuna dolayıp hıçkırarak ağlar. Komşuları Nietzsche'yi evine bırakır. İki gün boyunca bir divanda hareketsiz ve sessizce dinlenir Nietzsche.
el sólido y embigotado Nietzsche de repente salta al carro y abraza el cuello del caballo, sollozando su vecino lo lleva a casa, donde se recuesta en silencio por 2 dias en un div.an hasta que masculla sus ultimas palabras :
Sanırım şimdi biraz hızlanıp ilk adımı atmamız gerekiyor?
Supongo que deberíamos avanzar y comenzar ahora.
The Help. H-E-L-P.
Criadas y Señoras.
Sonra da koca bi hıyar alıp -
Y entonces Tome un pepino bastante grande. - Y luego se desliza sobre...
Evet. Kalıp sohbet etmek isterdim ama zaman hızla azalıyor.
Quisiera quedarme a charlar, pero se acaba el tiempo.
S-H-O-O-K U-P.
SOLO ESTA NOCHE ¡ SHOOK UP! S - H
Hızlıca yoldan aşağı doğru sürüyordum ve çıkan tekerlek yanımızdan sollayıp geçti. Elim kolum bağlıydı. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu çünkü ne fren vardı ne de direksiyon hâkimiyeti.
siguiendo el camino y la tapa de la rueda se nos adelantó y yo estaba solo viendo las cosas pasar, no podía hacer nada porque los frenos ni la dirección respondían y fue muy afortunado que la Van se haya desviado hacia el costado de la calle
Bu eski şeyleri kutulayıp saklama işinin daha hızlı olacağını sanıyordum.
Creí que tomaría menos tiempo archivar esas cosas viejas.
- Kıpırdamıyorum. Hıyar gibi hareketsizim.
Estoy como un pepino.
bu en hızlı zıp... sedece şanstı bıçakla nasılsın?
- Bueno es más rápido y... - O solo es simplemente suerte. ¿ Cómo eres con el cuchillo?
Maske ve silahla içeri gireceksin, hızlı davranıp kasayı değil vezneyi soyacaksın.
Entras, máscaras, pistolas, asaltas a los cajeros y dejas la bóveda en paz.
A, b, c, d, e, f, g, h, i, j, k, l, m, n, o, p, q, r, s, t, u, v, w, x, y, z.
a, b, c, d, e, f, g, h, i, j, k, l, m, n, o, p, q, r, s, t, u, v, w, x, y, z.
Pılımı pırtımı toplar, kızları da alırım. Öyle hızlı gelirim ki başın döner.
Liquido todo, busco a las niñas tan rápido que te dejo la cabeza dando vueltas.
L.I.L.Y. Laubalilik ile lakayıtlık yapmamalı.
H.E.P.S. "Haraganear es perder, sí".
Bana bir iyilik yapıp şunları da onkolojideki hırsızlara götürür müsün?
Y, ¿ te sientes como para hacerme un favor y llevar esto a los ladrones de oncología por mí?
Bekle H.P. Lovecraft mı?
Espera... ¿ H.P. Lovecraft?
Ama H.P. Lovecraft, adamın yazıları tam bir edebiyat eseri.
Pero H.P. Lovecraft... este tipo es literatura.
Muhteşem H.P. Lovecraft'ın evindeki geceden mi bahsetmemiş istiyorsun?
¿ Quieres saber sobre mi noche en la casa del gran H.P. Lovecraft?
Yani H.P. Lovecraft'ı sen öldürdün.
Así que mataste a H.P. Lovecraft.
Neden polisi arayıp hırsızlığı bildirmedi?
¿ Por qué no denunció el robo a la policía? Bien.
Neden seni zahmetten kurtarıp kendi süper hızımla buradan gitmiyorum.
Porque no te ahorró el problema y me voy con mi súper velocidad por mi cuenta.
Alexander'ın yarattıktan sonra kanımdaki DNA'mı kullanıp hızlı bölünmeyi durdurmaya çalışmış ve işe yaramış.
Después de que diseñó a Alexander, debe haber pensado que mi ADN detendría la mitosis acelerada y funcionó.
Ben bu muhteşem içkiyi çalıp kaçarken herkes hırsızın Bender olduğunu düşünecek.
Todos creerán que el ladrón es Bender mientras yo me bebo ese licor glorioso.
Ve Smash Williams topu alıp hızını sergileyerek, ve devre bitmeden takımına bir başka Touchdown daha kazandırıyor.
Y la coge Smash Williams y les enseña algo de velocidad y consigue otro touchdown antes de la mitad.
Ve içini açıp ne kadar hızlı gidebildiğine bakarız.
Y simplemente destaparlo y ver que tan rápido podemos...
Bir şehri baştan başa kat etmek için gerçek zamanlı uydu görüntüleme imkanına sahip olan birisinden destek alıp altınızda da çok ama çok süratli bir araç olmasından daha hızlı bir yolu yoktur.
Aún no hay un medio más rápido para cruzar la ciudad que ser guiado por alguien que tiene acceso a imágenes de satélite en tiempo real y conducir un auto muy, muy veloz.
Hırıltılı soluk almaya başlarsa bunu alıp iki kere basıyor...
Si empieza a respirar con dificultad, que tome dos inhalaciones de este...
Sanırım soluk alıp verme hızım bile değişti.
Creo que estoy hiperventilando.
"F-a-h-i-ş-e!"
"¡ P-e-r-r-a!"
- Yapma baba. - 15 yıldır o şerefsiz buna dahil değilken bir sorun yoktu.
Vamos, papá. Por 15 años hemos estado bien sin ese H.D.P.
Sizin gibi bir doktor, bu süreçte kendi spermini de işe katıp, süreci hızlandırır mı?
¿ Un médico como usted le ayudaría al proceso haciendo una pequeña donación propia?
Demek ki, Billy ile çok hızlı bir şekilde gidip, 20 papel alıp geleceksiniz!
entonces anda con Billy. y rápido tengras tus 20 grandes
Hızlı kurutma aracı. Kalıp çıkarmak için kullanılıyor.
Una sustancia utilizada para fabricar moldes de máscaras.
- Hımm, Rose'un dükkanı hatırlayıp da dönerse.
- En cuanto Rose vuelva y se encargue.
... bizon saldırıyı başka yöne çevirmekte çaresiz ; ... dişi aslan arkadan hızlıca saldırıp ölümcül darbeyi indirirken çok istekli,... çünkü yavrularının yemeğini çıkarıyor.
la búfalo, desesperada para desviar el ataque, la leona, dispuesta a regresar y asestar golpes rápidos y mortales, para obtener la comida para sus cachorros.
Aşağı bakıp ve sonraki hafta buradan 200 mili hızla geçeceğimi düşünürüm
Solo estaba mirando, pensando en la semana siguiente, en la carrera, Voy a pasar por ahí a más de 320 kilómetros por hora.
Biraz sakinleşip rahatlamaya başlarsın daha rahat ve hızlı sürmeye başlar düzenli nefes alıp su gibi akarsın
Entonces te acostumbras y empiezas a relajarte y te sientes más y más agusto con el circuito. Empiezas a ir más rápido ; empiezas suavemente, comienzas a respirar correctamente.
Ama biraz stresli gözüküyordu - ve hızlıca çıkıp gitti.
Pero sonaba un poco estresada y se fue bastante rápido.
Ordu hazır. Kavimler, intikam hırsıyla yanıp tutusuyor ama ben bekledim.
Aún cuando mi ejército estaba repuesto y las tribus exigían venganza, yo los contuve.
Eğer yetişkinlerin, kendilerine verilmiş bu dünyaya yaptıkları buysa o zaman çocukların eğitimlerini hızla başlatıp neler yapabileceklerini görelim.
Y si esto es lo que los adultos han hecho con el mundo que les fue entregado, entonces deberiamos empezar rapido esos campamentos para los chicos. y ver lo que ellos pueden hacer.
Ve aileler ve yetkililer hızlı bir şekilde toplanıp, hangi film olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Bu davranış bu tür bir nedene sebep oldu.
Padres y funcionarios rápidamente se reúnen para determinar qué película fue la causante de tal comportamiento.
Bebeği hırpalayıp öldürmüşler.
Síndrome de sacudida de bebé.
Bebeğini hırpaladığına dair çok sağlam bir adli tıp raporu mevcut.
El mayor juez de instrucción de este pais estaba diciéndome que este tio agredió a la pequeña.
Her ne kadar, bebekte görülen bulgular normal olsa da hırpalanma sonucu yaşamını yitiren çocuklar için adli tıp kurumunca, "Bakteri Testi" adı altında bir deneye daha ihtiyaç olduğu kanıtlanmış oldu. Ki, bu da bizlere, menenjit hastalığının ne kadar önemli olduğunu göstermiş oluyor.
Aunque el bebé tenía todos los síntomas clásicos del síndrome del bebé sacudido, la forense cometió una negligencia al hacer las pruebas denominadas "la tinción de Gram", que habrían llevado a un diagnóstico totalmente diferente :
Neyse, Haley de doğduğunda kıpır kıpır bir bebekmiş ninem onu kucağına aldığında sürekli de kıpırdanınca aynı Bob gibi inatçı ve hırçınmış demiş ve böylece adı Haley Bob kalmış.
En fin, cuando nació Haley, no paraba de retorcerse, y los doctores se la dieron a la abuela. y ella dijo, "No se quiere dejar tomar. Es fuerte y terca, como Bob".
Hızla kaçın. Motosikletlerle kamyoneti alıp, Upland parkına gidin.
Coged las bicicletas, coged el camión, os vais a Upland Park.
Hızlıca kararı çıkarttırıp kazanırım.
Si voy para sumario del juicio yo gano.
Astraeus motorları, kendi kendini besleyen manyetik alanlarla iyonları hızlandırıp itiş gücü oluşturur.
Los motores del Astraeus generan su impulso usando campos magnéticos autogenerados para acelerar los iones.
Oradan yeterince hızlı basıp gidemedim.
No veía la hora de salir de ahí.