Icus Çeviri İspanyolca
37 parallel translation
- Icus, bana kendisi anlattı.
- Icus, él mismo me lo dijo.
- Icus!
- ¡ Icus!
- Bana Icus'u alamadığınızı mı söylüyorsun?
Me estás diciendo que ustedes no tienen a Icus.
Şimdi sadece bize Icus'ı verin ve yolunuza gidin.
Ahora, sólo danos a Icus, y sigue tu camino.
- Icus sizde mi?
¿ Tienes a Icus?
Yol gösterilmesi için dua edeceğim, ama onu alana kadar daha fazla şiddet olmayacak... hiçbir türden.
Porque hasta que no lo haga, Icus se queda conmigo. Se irá sin ser lastimada. Rezaré para que me guíen, pero hasta entonces, no habrá más violencia de ninguna clase.
Ama lütfen, dualarımı duy. Oğlum Icus'ı koru.
Protege a mi hijo, Icus.
Endişelenmeyin. Icus güvende.
No te preocupes, Icus está a salvo.
Bunu halledene kadar Icus benimle ve bir arkadaşla birlikte kalacak.
Icus está conmigo y una amiga hasta que podamos aclarar las cosas.
Onun Tanrıları'nın Icus'u öldürmek istediğini görünce, bu zor bir karar değil.
No es una elección dura, visto que su Dios quiere matar a Icus.
Ve daha da garip olan şey, iki ay kadar önce bizim En Yüce olanımız... Anteus'a geleneği bozmasını ve büyük oğlumuz Maell'i değil, Icus'u sonraki liderimiz yapmasını söyledi.
Y lo que es más extraño, no hace dos meses cuando nuestro Supremo le pidió a Anteus que rompiera la tradición e hiciera a Icus nuestro próximo líder en lugar de nuestro hijo mayor, Mael.
- Bekleyin, bekleyin, biraz daha yemiş ekmeğim var. Onu Icus'a götürür müsün?
Tengo un poco más de pan de nuez. ¿ Se lo llevarías a Icus?
Genede biraz Icus'a vermemi umursayacağını sanmıyorum, sence de öyle değil mi?
Aún así, pienso que no le importará si le doy algo a Icus, ¿ no crees?
Bu Icus'la ilgili.
Se trata de Icus.
- Icus'ı hatırlıyorsun, değil mi?
Recuerdas a Icus, ¿ verdad?
- Elbette Icus'ı hatırlıyorum.
Por supuesto que recuerdo a Icus.
- Icus nerede?
¿ Dónde está Icus?
Icus'ı kaybettim.
¡ Perdí a Icus!
Icus'ı kaybettim!
¡ Perdí a Icus!
- Bu arada Icus ne kadar yemiş ekmeği yedi?
A propósito, ¿ cuánto pan de nuez comió Icus? ¡ Nada!
Ve o aç olmadığını söyledi... ve sonra, sonraki bildiğim şey, onun sadece... gittiğiydi!
Él dijo que no tenía hambre. Y entonces lo siguiente que supe, fue que había desaparecido. ¡ Como Icus!
Ben gidip Icus'ı getireceğim, sen ve... diğerleri şeyi denerken...
Yo iré a buscar a Icus, mientras tú y los otros tratan de- -
Icus, duyuyor musun?
¿ Icus, estás aquí?
Partizanlar Icus'ı aldı, onları durdurmalısın.
Los fanáticos se llevaron a Icus. Tienes que detenerlos.
- Lütfen... Icus'ı alma.
Por favor no te lleves a Icus.
Ya Icus'ı bir dahaki güneş doğuşundan önce kurban edersin... ya da sana ve insanlarına yüzümü çevireceğim... sonsuza kadar!
O sacrificas a Icus antes de que salga el próximo sol o te daré la espalda a ti y a tu pueblo para siempre.
- Icus! Güvendesin!
- ¡ Icus, estás a salvo!
Ne oldu, Icus?
¿ Qué sucede, Icus?
- Icus bekle! - Baba, ne oldu?
¡ Icus, espera!
Hala Icus'ı daha fazla seviyorsun.
Aunque amas a Icus más.
- Icus'ın gitmesine izin vermesini sağla.
Haz que deje libre a Icus.
- Icus'ı öldürmek hiçbir Tanrı'nın isteği değil.
Matar a Icus no es voluntad de ningún dios.
Görüyorsun, Icus'ın gitmesiyle babam beni lider yapmak zorunda kalacak.
Verás, cuando Icus se haya ido, mi padre tendrá que hacerme líder.
Icus!
¡ Icus!
Icus, biraz yer elmasına da ihtiyacım var.
Icus, necesito algunos heliantos.
- O gitmiş!
¡ Se fue! ¡ Icus se fue!
İnançla ilgili ne söylediğimi biliyorum ama... bu çok zor.
No puedo hacer esto, Icus.