Imperial Çeviri İspanyolca
1,503 parallel translation
- Gri bir İmperial.
- Un Imperial verde,
1997 yazında, Alman Ordusu Ypres'in Üçüncü Savaş'ı olarak bilinen feci saldırıyı kaybetti.
En el verano de 1917 el ejército imperial alemán perdió la desastrosa ofensiva en la Tercera Batalla de Ypres.
İmparatorluk ordusu ve donanması 8 Aralık günü şafaktan önce, Batı Pasifik'teki ABD ve İngiliz güçleriyle savaşa girdi.
El ejército y la marina imperial, antes del amanecer del 8 de diciembre han entrado en guerra con EE.UU y las fuerzas británicas en el Pacífico.
Sevgili Clemmie, Hindistan'ı Bay Gandhi'den kurtarmaya çalışıyorum. Onun yıkıcı eylemlerde bulunan... herkes içi utanç kaynağı... o Hindu çetesinden de tabi.
Mi querida Clemmie, intento salvar a India del Sr. Gandhi... y de sus amigos hindúes subversivos, para salvar el poder imperial británico... de una trágica caída y salvar al Partido Conservador... de un acto de vergüenza y deshonra.
Napolyon ile savaştık, impartorluk tarzıyla değil.
Luchamos con Napoleon, no con el estilo Imperial.
Hazların en büyüğü ile yüce majestelerinin huzurunda duruyorum.
Con la más grande de las alegrías, me presento ante vos... Vuestra Majestad Imperial.
Hükümdarınızın erdemli ricasını ve açıklamalarınızı söylerken mükemmel ağırlanmanız bana Sayın İmparator Hazretleri'nin emridir.
Su Majestad Imperial... me ordena que le confirme a Vuestra Excelencia... su placer por escuchar su explicación... así como por la honesta aflicción... de vuestro soberano.
Ayrıca İmparatorun bir askeri olduğunu da unutmayın. Vatanı için kahramanca savaştı o.
No olvidemos que es un soldado imperial que combatió con honor por nuestra patria.
Biz, İmparatorluk Ordusuyuz!
¡ Somos el Ejercito Imperial!
Asi askerleri, İmparatorluk Ordusu'na bildirin!
¡ Informen de todo soldado rebelde... al Ejército Imperial!
Asla İmparatorluk ordusu olmamalıydılar!
¡ Ellos nunca deben convertirse en el Ejército Imperial!
Canard Royal, souffle de fromage imperial ve tarte framboise a la reine.
Canard Royal, Souffle de formage Imperial y Tarte framboise a la Reine.
Çin lokantasının mutfağını dikizlediğimde olduğum gibi oldum.
Es como aquella vez que espié en la cocina del "Imperial Hunan".
Bir zamanlar evrenin çorak bölgeleriydi... şimdi ise imparatorluk başkenti.
Una vez, el páramo del universo... ahora, una capital imperial.
Uzay Loncası ile Bene Gesserit ajanlarını saymaya gerek bile yok... ve önceki kraliyet ailesini.
Además de agentes de la Cofradía Espacial, de las Bene Gesserit... y de la ex familia imperial.
Ve ben işte bu yüzden bu egemenliğe bir son vermek... ve kraliyet tacını Kaitain gezegenine götürmek istiyorum... Onun gerçek yeri Corrino Hanedanının yanıdır.
Y por eso es mi intención destruir esa dominación... y regresar el trono imperial al planeta Kaitain... y a la familia Corrino, donde le corresponde estar.
Bencilliğin, imparatorluk soyuna annelik yapma girişimlerin... aslında Chani'nin ömrünü uzattı.
Tus intentos egoístas y torpes de dar a luz un heredero imperial... prolongaron la vida de Chani.
Kraliyet naibi, Leydim.
La Regente Imperial, mi señora.
İmparatorun vekilini öldürmek ve Muad'Dib annesini kaçırmak için... ihanet edenler acımasızca yok edilecekler.
La conspiración para asesinar a la Regente Imperial... y secuestrar a la madre de Muad'dib debe aplastarse sin piedad.
Bu siyeçin naibi olarak... Ghanima'yı kraliyet naibine sadece bir şekilde verebilirim- -
Como naib de este sietch... le entrego a Ghanima a la Regente Imperial... con una condición :
Eğer prenseslerden birine bir zarar gelirse... ya da kraliyet varisine... bu kabilenin tarafsızlığı biter... ve kraliyet tacına olan bağlılığını da... reddeder.
Si les pasa algo a la Princesa... o a la heredera real... la neutralidad de esta tribu se perderá... y renegaremos de la lealtad... al trono imperial.
İmparatorluk Savunma Komitesi Sekreteri Maurice Hankey İmparatorluk olmanın İngiltere'nin zayıf karnı olduğunu anlamış ve Almanya'nın, İngiltere'nin savaş gücünü bölme planına karşı uyarmıştı ;
Maurice Hankey, Secretario del Comité para la Defensa Imperial, se dio cuenta de que el Imperio era el talón de Aquiles británico, y advirtió que no dejaran a los alemanes que lo usaran para distraerles de la guerra.
George von Muller, Almanya İmparatorluk Deniz Kabinesi başkanıydı.
George von Muller era el Jefe del Gabinete Imperial Naval de Alemania.
İmparatorluk Savunma Komitesi üyesi Maurice Hankey'in parlak fikri olan abluka çok acımasız gözüküyordu.
El bloqueo era una visión brutal, ideada por la mente de Maurice Hankey, del Comité Imperial de Defensa.
Sadece bayıldığını düşündüm sonra ekselanslarının şöyle söylediğini duydum :
Pensé que simplemente se había desmayado. Entonces oí a Su Alteza Imperial decir,
Kraliyet naibi, leydim.
La Regente Imperial, mi señora.
Eğer prenseslerde birine bir zarar gelirse... ya da kraliyet varisine... bu kabilenin tarafsızlığı biter... ve kraliyet tacına olan bağlılığını da... reddeder.
Si les pasa algo a la Princesa... o a la heredera real... la neutralidad de esta tribu se perderá... y renegaremos de la lealtad... al trono imperial.
İmparatorluk Mührüne bakman yasak.
Está prohibido contemplar el Sello Imperial.
İmparatorluk Mührünün Muhafızı.
El guardián del Sello Imperial.
Baban İmparator Muhafızı mıydı?
¿ Qué hacía tu padre? ¿ Era guardia imperial?
İmparator Mührünün Muhafızıydı.
Era el guardián del Sello Imperial.
Mühür Cengiz Han'dan bu yana imparatorun gücünü simgeler.
El sello ha sido el símbolo del poder imperial desde Genghis Khan.
Henüz İmparatorluk Mührünü görmedim.
Desde que regresaste, no he visto el Sello Imperial.
İmparatorluk Mührünü çalmaya yeltendiği için sürüldü.
Fue expulsado de la Ciudad Prohibida por intentar robar el Sello Imperial.
Mühür imparatorluk gücünü temsil ediyor.
El sello representa el poder imperial.
Kraliçe İmparatorluk Mührünü Çin'e teslim etmemi istedi.
La reina me pidió que viaje a China con el Sello Imperial.
İmparator saray erkanını yanında getirmişti.
En Longwood, Napoleón instauró el ceremonial de la corte imperial.
İmparatorun maiyeti, İmparator ve bu muhafız arasında gerçek bir siper görevi görüyordu.
La Corte Imperial era un filtro entre el Emperador y sus carceleros.
- Neden bahsediyorsun? - Şu kraliyet yazıları canım.
¿ Su mujer no sirve de tintero a la pluma imperial?
Tüm adanın bundan bahsetmesini sağlayacağım.
Que no se distinga el águila imperial.
Ona eşlik etmeleri için, bizzat ben imparatorluk muhafızları göndereceğim.
Yo mismo enviaré una guardia imperial para acompañarlo.
Efendim Japon İmparatorluk Ordusu teslim olmanızı talep ediyor.
Señor, el ejército imperial exige su rendición.
Hanımefendi, sizin için.. .. Kraliyet Dairesi. Bu harika yatakta..
Bien, señora, le hemos preparado la suite imperial, puede tumbarse en este magnífico jergón.
Gizli bir görev için imparatorluğun ajanlığını yapıyordu.
Era un agente imperial a cargo de una misión secreta.
İmparator ona kılıcı verdi, beraberinde de yaşam ve ölümden üstün o gücünü.
El emperador le confirió la espada imperial y con ella, el poder sobre la vida y la muerte.
Sen bir imparatorluk ajanısın.
Ud. es un agente imperial.
- Sen de imparatorluk ajanı olmalısın.
- Y Ud. debe ser el agente imperial.
Bir "Newton imperial".
Cochería Swan Point Un imperial Newton.
İmparator buraya gelmeden önce bir han gibi kullanılıyormuş.
Longwood era un granero para ganado antes de postularse a celda imperial.
Hafızam 1821'de kalmış.
¿ Una jornada imperial, bajo la monarquía de julio?
Haklısın. - Bize daha başka ne yapılabilir?
¡ A ellos les está prohibido entrar a la ciudad imperial de Milosevic!