English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ K ] / Kalına

Kalına Çeviri İspanyolca

3,488 parallel translation
Bu arabayı garajına park etmekten utandığın için, çadırda yaşamak zorunda kalıyorsun.
'La causa que usted es hecho pasar vergüenza Para estacionar esto adentro su camino de acceso, Así es que usted tiene que vivir en la tienda de campaña.
Myrtle'de kalıp bir adam olmak istiyorsan, o zaman bir adamın suda eğlence aracına ihtiyacı olacağına adın gibi emin olabilirsin.
Si te vas a quedar en Myrtle, y convertirte en un hombre, por huevos vas a necesitar un vehículo acuático para entretenerte.
"Ava'nın Kalın Bağırsağına Yolculuk" programını hatırlıyor musun?
¿ Te acuerdas de tu espectáculo El Viaje por el Intestino Grueso de Ava?
Sahaya çıkıp, muhbirleri kendi safına çekip tehlike anında sakin kalıp, silahını kullanıp, öldürebilir?
ir al campo, convertir los activos, mantener la calma en peligro real, usar un arma, usarla para matar
Sonra kendisine yüklü miktar bir para miras kalınca, Oregon Otters'ı satın almış. Ve takımın gelirini üç katına çıkarmış.
Y luego heredó un montón de dinero, compró a los Nutrias de Oregon, y acaba triplicando los ingresos del equipo.
Başkan Kim kalp rahatsızlığı tedavisi için Amerika'ya gidecekti. İki gün önce yurtdışına çıkma yasağı uygulandığı için Seul'deki bir hastanede kalıyordu.
Estaba programado que Kim viajara a EE.UU. para tratar su condición... cuando una prohibición de salida del país le fue impuesta hace dos días... y se ha estado quedando en un hospital de Seúl.
Birisi boruyu buradan tutup, takım arkadaşının kafasına vurursa, o kişinin avucu yırtıIır ve tam orada kan izleri kalır.
Ahora, si alguien hubiera puesto su mano alrededor y hubiera golpeado a su compañero de equipo en la cabeza con él, se hubiera hecho pedazos la palma de la mano y dejado rastros de su sangre justo ahí.
Kimin aklına geldiyse, ki bence güzel bir düşünmüş polis William'ın tırnaklarının altında deri kalıntısı bulmuş.
Quienquiera que tuvo la idea, creo que fue buena, porque la policía encontró piel debajo de las uñas de William.
Aslına bakarsak Mandy'nin bluzunda kendisine sürdüğünden daha açık bir tonda makyaj kalıntısı buldum.
De hecho sí, encontré maquillaje en la blusa de Mandy más suave que la sombra que ella usa.
Birisinin burada kalıp kalamayacağımızı babasına sormayı unutması dışında, öyle.
Más o menos, excepto que alguien olvidó preguntarle si nos podíamos quedar.
Hepimiz programa bağlı kalırsak bunun icabına bakılacak.
Todo esto se resolverá si nos mantenemos dentro del programa.
Bana kalırsa o bizi aradığına göre, ufak da olsa avantajlıyız.
Espera, sabes, parece que si nos está buscando tenemos algo de ventaja.
Sonra sanırım sen bizim ofiste kalıyordun ve Cathy, Harry'ye kocaman gülümsediği bir fotoğrafını vermişti ben de onu masasına koymuştum.
Y luego creo que te estabas quedando en nuestra oficina, y Cathy le había dado a Harry una foto de ella con una gran sonrisa, y yo la había puesto en el escritorio de él.
eğer kendine karşı dürüst kalırsan.. .. karın ve çocuklarının.. .. korkmalarına gerek kalmaz.
Tu esposa y tus hijos no tienen nada que temer... si te mantienes fiel a ti mismo.
Rahmin kalınlaşmasına ve ceninin boyuna bakılırsa, on haftalık olduğu söyleyebilirim.
Basándome en el engrosamiento del útero y el tamaño del feto, diría que de unas diez semanas.
Yan odamızda kim kalıyorsa onlar adına üzüldüm.
Me siento realmente mal por quienquiera que estuviera en la habitación contigua.
Eminim başlarına çok kötü şeyler geleceğini düşünüyordur. O yüzden burada kötü bir şey olursa delirdiğini ve seni yatıştırmak zorunda kaldığımızı söylemek zorunda kalırım.
Él piensa que les ocurren cosas horribles, y yo estoy de acuerdo, así que si algo mal ha de pasar aquí, me veré obligado a decir que te volviste loco y tuvimos que contenerte.
İntikam almaya kalkışırsan orada bir başına kalırsın.
Si intentas vengarte, estarás sola.
Kriket maçına kalıp, ertesi gün de kuzeye yola çıkacaksın.
Te quedas para el partido de cricket y te diriges al norte al día siguiente.
Lord Hazretleri gittiğinde yanına sadece Bay Bates'i alıyor,... ve kulüpte kalıyor, benim hiç işime yaramıyor yani.
Cuando Su Señoría va allí, sólo lleva al Sr. Bates con él, y se queda en su club, lo cual no me sirve.
Burası pekala alıcılar ile dolu, ama ışın boruları tam merkeze doğru geliyor, neredeyse ışık hızında giden parçacıklar burada kafa kafaya çarpışıyor, ve yapacaklarını yaptıktan sonra ortaya çıkan tüm kalıntılar detektör katmanlarına doğru uçuyor..
Esto, por supuesto, se llenó con detectores, pero el haz de tubos atravesaría justo el centro y las partículas, que son viajando en vacío a casi la velocidad de la luz, chocan de frente justo aquí, y hacer sus cosas y entonces todos los escombros sale volando
Ne zaman buraya ekipman odasına gelsem, bakıyorum, hayran kalıyorum ve geri gidip bilgisayarın karşısında veya kalem kağıdımı alıp matematiğini yapmaya başIıyorum.
Así que cuando vengo aquí me voy al equipo, yo lo veo, La admiro y luego vuelvo y se sientan detrás de una computadora o tomar mi pluma y papel y empezar a hacer las matemáticas.
Katil, Howard'tan çaldığı kalıpların bir başına işe yaramayacağını biliyordu.
El asesino sabía que los moldes que le robó a Howard eran inservibles sin ese material.
Jesse de Howard'ı öldürdü, kalıplarına el koydu, sonra da fişleri soygun için yapmaya başladı.
Así que Jesse mató a Howard, tomó sus moldes, y comenzó la fabricación de las fichas para el atraco.
Şimdi, çok az insan bilir 1928 yılına kadar hortumumuz yoktu ve alevlere karşı çıplak elle mücadele etmek zorunda kalıyorduk.
Poca gente sabe que hasta 1928 no hubo mangueras y se tenían que combatir los incendios con las manos desnudas.
Ve düşündüm ki, bir kadın nasıl bu kadar çaresiz, umutsuz kalıp hapları ezerek onların sıcak çikolatalarına koyarak kendi çocuklarına verebilir?
Y yo pensé, ¿ cómo puede una mujer estar tan desesperada, tan desmoralizada, para poder machacar unas pastillas, ponerlas en un chocolate caliente, y dárselo a sus hijos?
Ve siz sabah akşam onların kalıntılarına uğrar geçersiniz. "
"En verdad, se pasa por sus sitios de día como de noche."
Çantanın yerini söylemezsen, taşakların minik kıllı buz kalıplarına dönüşecek.
Las bolas te van a quedar como cubitos de hielo peludos a menos que me digas dónde está ese maletín.
Ama hükümetten intikam almak için, başkalarına zarar verecek kirli işler çevirseydim, onlardan ne farkım kalırdı!
Shishio y su grupo aplican los mismos métodos sucios... involucrando a personas inocentes. Ellos son la misma clase de escoria.
Hemen işinin başına dönüyorsun çünkü Jane Powell'a tavuksuz, yeşilliksiz ve sossuz bir Çin salatası daha almak zorunda kalırsam çığlık atacağım.
- Vas a volver al trabajo, porque si tengo que traerle a Jane Powell otra ensalada de pollo china sin crocante, ni pollo, y con vinagreta, voy a ponerme a gritar.
Mahkemeye gidersek hükümetin avukat ordusuna ve sınırsız kaynaklarına karşı savaşmak zorunda kalırız ve hapse gireriz.
Podemos discutir esto en el juzgado, y luchar contra todo el poder judicial del gobierno federal. Ejércitos de abogados, recursos ilimitados.
Seyirci kalıp bunun başkalarının Lexie'lerine ve Mark'larına olmasına izin veremeyiz.
No podemos mantenernos al margen y dejar que esto le pase a otras personas... Lexies y Marks.
Leon'un annem üzerinden kazanması gayet kötü babamın şaraplarına kalın küçük ellerini sürmesinin hiçbir yolu yok!
Ya tengo bastante con que Leon le haya comido la cabeza a mi madre, de ninguna manera va a poner sus pequeñas y sucias manos en el vino de mi padre.
Kalıpların dışına çıkalım.
Seamos creativos.
Kalıpların dışına çıkmak için mi?
¿ Porque es creativo?
Siz farkına varmadan, çocuğun dişleri çıksın diye dua ederken, uykusuz kalıyor olacaksınız.
Antes que te des cuenta, serás privado del sueño. y tratando de sacarlo los dientes a tu hijo de la cola del gato.
eğer bu adam Gece yarısına kadar ölmezse, Aynı şeyleri Yarın da yapmak zorunda kalırız. O yüzden yerine dön Ve işini yap.
Si este tipo sigue vivo a la medianoche... tendremos que recomenzar mañana a la noche... así que haga su trabajo.
Ve bir çatı ustasına, kalıpçıya ve ilaçlama yapacak birine.
Y alguien que repare el techo y el moho y un exterminador.
Eğer dünyanın sonu gelirse yalnızca Seol Han Na ve hamamböcekleri hayatta kalır.
incluso si la tierra se autodestruye, solo Seol Han Na y las cucarachas sobrevivirán.
Doktor Bedrosian Gruber Eczacılık'ın sektörde öncü olan ilaçları Kurbağa Gölü'ne sızsa bile su samurlarının tüylerinin daha kalın çıkmasına yardımcı olur diyorsunuz demek.
Así que, doctor Bedrosian, ¿ está diciendo que incluso aunque Farmacéuticas Gruber hubiese vertido sus medicinas líderes en la industria en el lago Frog, éstas podrían haber ayudado a la población de nutrias a desarrollar abrigos de piel más gruesos?
Jane-başı'na sağdık kal!
¡ Comprométete con la Jane-dad!
Wendigo'nun insan kalıntılarıyla dolu cinayetleri ve yamyamsal eylemlerini gerçekleştirdiği mağarasına denk geldim.
Me encontré con la cueva del Wendigo, plagada de restos humanos, había sido la escena de muchos asesinatos y actos caníbales.
Fakat Abby, patlayıcı kalıntılarına göre Kersey'nin iki adet el yapımı bombası olduğunu söyledi.
Pero dice que los restos de explosivos indican que es muy posible que Kersey tenga dos bombas.
Bazı meraklılarımız keyfi olarak kaza kalıntılarına çok yaklaşıyorlar.
Alguno de nuestros mirones se está acercando demasiado.
Demek istediğim her zaman söylerdin- - evda kalıp anne olma şansına sahip olmayı, ve şimdi olabilirsin.
Me refiero a que tú siempre estás diciendo que... quieres aprovechar la oportunidad de ser madre y estar en casa y ahora puedes hacerlo.
Sponsor ise kalıcı olacak. Kendi bağımlılığında çektiği acılardan sana tavsiye verebilecek, ihitiyacına karşılık orada olabilecek birisi olacak.
Un padrino es permanente, alguien que... luchó contra sus propias adicciones y va a ofrecerte consejo y apoyo toda la vida, que es lo que necesitas.
Bir dakıkalığına gelebilirsen, Kral'ın söyleyecekleri var.
Si tienes un momento, al Rey le gustaría hablar.
Katılımcılar bir dövüşü kazandıklarında sınıf atlayıp uygun bir ödüle konabilirler. 100. kata vardıktan sonra ise kendilerine ayrılmış bir odaya sahip olabilirler. 200. kata vardıktan sonra ise en güçlü dövüşçülere yani Kat Efendileri'ne ölüm kalım mücadelesi için meydan okuma hakkına sahip olurlar.
puede avanzar una categoría y recibir la recompensa correspondiente. se consigue una habitación privada. en una intensa batalla de supervivencia.
Korunman yokken Nen saldırısına maruz kalırsan ayvayı yersin!
acabarás malherido!
- Dinle annen ve ben gençken, ben sürekli onun hatasını söylerdim. Ama sonra tartışırdık, sen stres yapardın, altına sıçardın, o da bana haftalarca kızgın kalırdı.
- Escucha, cuando con tu madre éramos jóvenes, yo solía señalarle sus errores todo el tiempo, pero entonces discutíamos, lo que te causaba stress, te hacías en tus pantalones, y ella se enojaba conmigo durante semanas.
Diyordum ki, kurbanın tırnaklarının içinde bazı kalıntılar buldum ve bu kalıntıların ti yaprağına ait olduğunu tespit ettim.
Como iba diciendo, he sido capaz de recuperar algunos residuos debajo de las uñas de la víctima, y he sido capaz de identificarlos como hojas de Ti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]