Kaşık Çeviri İspanyolca
3,822 parallel translation
Kavanoz, kaşık.
Frasco, cuchara.
Kaşık, kavanoz.
Cuchara, frasco. Frasco...
Kaşık, kavanoz. Kavanoz, kaşık.
Cuchara, frasco.
Kaşık, kavanoz. Kavanoz, kaşık.
Frasco, cuchara.
Burada, Brooklyn'deki Mel's Şarküteriden alınmış sıradan bir kaşık var elimde.
Tengo una cuchara normal del Mel's, aquí en Brooklyn.
Geri sayımımla başlıyoruz. Kaşık 2 ilk ayrılan.
Cuando dé la orden, la fila 2 empuja a la 1.
Kaşık 4, kaşık 6. Şimdi!
Lanzadores traseros, fila 6. ¡ ahora!
Kaşık 5. Şimdi!
Fila 5. ¡ ahora!
... bu zaman içinde sütten çıkmış kaşık kadar temiz olacaksın.
tiempo durante el cual podrá usted ser puro como la nieve.
Kıza ne olduğunu anlat, yoksa seni bu kaşıkla öldürürüm.
Dime qué le pasó o te mataré con esta cuchara.
Günde sadece iki kaşık dolusu.
Solo dos cucharadas de agua por día.
Günde iki kaşık...
¿ Dos cucharadas por día?
Her sabah bir kaşık böbrek tozu böbrek sorunlarını halleder.
Una cucharada de polvo de riñón todas las mañanas hace desaparecer los problemas de riñón.
Şırınga, kaşık, çakmak hala sıcak.
Jeringa, cuchara, el encendedor está tibio.
Bir kaşık da şeker.
Y un poco de azúcar.
"Bir kaşık."
"Un poco".
Bir kaşık şeker Yardım eder ilacı içmeye
Un poquito de azúcar Toda purga endulzará
Bir kaşık şeker
Pues un poco de azúcar
Bir kaşık şeker Yardım eder ilacı içmeye
Pues un poco de azúcar Toda purga endulzará
İhtiyaçları olan bir kaşık, biraz şeker ve saçmalıklarla dolu bir beyin böylece hayatın gereçleriyle donatılmış olacaklar.
Solo necesitan un poco de azúcar y el cerebro vacío y están equipados con las herramientas de la vida.
- Bir kaşık da şeker mi?
¿ Y un poco de azúcar?
Iı, büyük kaşık mı küçük kaşık mı olmayı istersin?
¿ Tu, prefieres cuchara o cucharita?
Bu büyük kaşık / küçük kaşık olayını da anlamıyorum zaten.
Realmente no entiendo eso de cuchara o cucharita.
Altı kaşık atıyordu.
Eran las seis.
Rica ediyorum, yalnızca çok az bir kaşık.
Te lo ruego... Sólo una pequeña cucharada aquí...
Kaşık ister misin?
¿ Quieres mas?
Pijamalarımı giyip uzanacağım ve kaşıkla fıstık ezmesi yiyerek dün geceki hokey maçını izleyeceğim. Sen?
Voy a bajar en mis calzoncillos, ver el juego de anoche de jokey, y comer mantequilla de maní con una cuchara ¿ Tú?
Kaşık, kavanoz.
Cuchara, frasco.
Kaşık kavanoz.
Cuchara, frasco. Cuchara, frasco.
Şu anda başımızı kaşıyacak vaktimiz yok ama birkaç gün olmaman pek sıkıntı yaratmayacaktır.
Oh, no puedo decir que estoy tirando de pañuelos de mi culo ante la perspectiva pero supongo que algunos dias no nos van a poner muy atras.
Bu tropikal hava dalgası Florida kıyılarını kasıp kavuruyor.
- Ahora, acerca de esta depresión tropical que se forma en Florida Keys...
Artık ulusal hava durumu merkezince bilinen resmi adıyla "Gordon kasırgası" Charleston'ın güneyini vurmak üzere.
Ahora desde el servicio meteorológico nacional, Conocido oficialmente como el "Huracán Gordon", está a punto de tocar tierra justo aquí en el sur de Charleston.
Bu şehirde nöbet çizelgesi olmadan kıçımı bile kaşıyamıyorum.
No puedo rascarme el trasero en esta ciudad, sin salir en la lista de vigilancia.
Maskeli. Mınçıkası ve kılıcı var.
Con checos y una espada.
Şöhretini yitirmeye başlayan Kid... külottan kasık kaşıntısına kadar her konuda reklamlara çıktı.
Conforme terminaba su fama, Kid vendió todo, desde ropa interior hasta cremas.
Kas başına kırk motor bloğu var.
Cuarenta motores por grupo muscular.
Kıçımı sana dayayarak uyumayı seviyorum. Böylece kasıklarını hissedebilirim. Seni sertleştirip uyandırabilirim.
Me gusta dormir con mi trasero contra tu sexo para poder frotarme contra tu entrepierna y despertarte con una erección.
Her Kasım buzda balık tutmaya giderdik.
Solíamos ir de pesca todos los años en Noviembre.
Biz, hiçbir şey yapmadık. En azından kasıtlı olarak.
No hicimos nada, por lo menos no intencionalmente
# İşim hayal kurmak # Kendi ayarımca zalim olmak # Sistem kırıcı Kaş yolucu olmak
Yo tengo una picazon para ser implacable en mi tono para ser un sistema bucking desplume de ceja
Sonbaharda iki kasırga atlattık. Bu yüzden dini bayram tatillerinde para kazanamadım.
Hemos sufrido dos huracanes este otoño que me han costado la temporada alta.
Kasılmalar başladığında, hastane için bavul bile hazırlamamıştık.
No habíamos ni empacado para el hospital cuando empezó el parto.
Canı çıkası Japon motorları ve kısa uçuş güverteleri!
¡ Malditos motores japoneses! Y maldita sea esta corta cubierta de vuelo.
Robyn, bir sonraki kasılmada ıkınmanı istiyorum.
Robyn, en la próxima contracción, empuja, ¿ sí?
Kasırga içinde bir kızı tavlamaya çalışan herifin biri.
Un chico que atravesaría una tormenta para tener sexo.
Bu gerçekten kasık bölgemde bir yere dokunuyor.
Esto es realmente conmovedor. En efecto. Puntos a lo largo de Somewhere I EUEI.
Bir daha çıplak kızları düşündüğün zaman sen de kaşınacak mısın?
La próxima vez que pienses en chicas desnudas, ¿ sentirás picor?
Dünya'daki insanların % 99.8'lık kısmının beceremeyeceği şeyleri yapabiliriz. Bu da, aynı anda hem yağ yakıp hem de kas kazanmaktır.
Nosotros somos los idiotas... que somos capaces de hacer algo que el 99,8 por ciento de las personas en la Tierra puede hacer, que es perder grasa y ganar musculo al mismo tiempo.
Pekâlâ, 30 Kasım. Saat on kırk üç.
Entonces, 30 de noviembre, 10 : 43.
- Bir kaktüs fırça ile kıçını kaşı!
- ¡ Ráscate el culo con un cepillo de cactus!
Hikâye kısmını öğrenince ilham gelecek, tıpkı Flemenk Körisi yenen bir akşamdan sonra boktan dolu kasırgasının yağması gibi.
Una vez que sepa la historia, la música manará... manará de mí como una sólida granizada de mierda tras una noche de curry holandés.