Kl Çeviri İspanyolca
101,792 parallel translation
Kasırgalardan korkmak tamamen mantıklıdır çünkü kötü ve yıkıcı olabilirler.
Temer a los huracanes es totalmente racional, porque pueden ser destructores y funestos.
Baudelairelar, biliyorum ki siz ve birçokları için bir hayal kırıklığıyım.
Niños Baudelaire, sé que soy una decepción para ustedes y muchos otros.
Yakışıklı birine benziyor.
Suena apuesto.
Ne şahane, yakışıklı bir adam.
Qué hombre apuesto y maravilloso.
- Yakışıklı demişken...
- Hablando de belleza...
- Çünkü çok yakışıklısınız.
- Porque usted es muy apuesto.
İkinizde yeterince genç ve sağlıklı görünüyorsunuz.
Bueno, ambos parecéis jóvenes y lo bastante sanos.
Profesör Stein bu tarz uyanıklıklar için biraz yaşlı kalıyor. Doktor Palmer da aşırı küçük.
Al profesor Stein le queda grande este tipo de aventuras y el Dr. Palmer es un poco demasiado pequeño.
Ne kadar sıklıkla süper güçlere sahip olan biri ortaya çıkıyor?
Bueno, ¿ qué tan seguido aparece alguien con superpoderes?
James'in profesyonel olarak yakışıklı bir masabaşı çalışanı olduğunu sanıyordum.
- Yo no. Pensaba que James era un guapo profesional del tipo secretario.
Eğer bu seni hayal kırıklığına uğratıyorsa üzgünüm.
Lamento si eso te decepciona.
Bugün Luthor'a üvey kızı tanıklık edecek.
El testimonio de hoy contra Luthor es el de su hija adoptiva...
Aslında tanıklık etmek iyi hissettirdi.
De hecho se sintió bien testificar.
Çok hayalperest ve yakışıklı ve komik, hayatımın en berbat randevusuna döndüğüne ne kadar şok olduğumu hayal edebilirsin.
Es tan encantador y guapo y divertido, así que te puedes imaginar lo sorprendida que estaba cuando resultó ser la peor cita de mi vida.
Seni hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm ama ilgilenmiyorum.
Bueno, lamento decepcionarte, pero no me interesa.
Seni etkileyip sana kahramanı oynayabilsin diye karışıklık yaratıyor.
Está creando estragos, así puede jugar al héroe para impresionarte.
Çünkü tek seferde o kadar 24 izlemek sağlıklı değil, sana söylemiştim.
Porque quedarse viendo las 24 horas del día todo eso no es bueno para la salud, te lo dije.
Küçük adımlar, yakışıklı.
Pasos pequeños, guapo.
Hayal kırıklığına uğramazsın.
No te arrepentirás.
Hiç mantıklı değil.
No tiene sentido.
Tabi, kulağa mantıklı geliyor.
Sí, ese es un buen plan.
Güzel bir yüze düşkün olduğunu biliyorum ama mantıklı ol.
Sé que te gusta una cara bonita, pero sé razonable.
Hayal kırıklığına uğradım.
Estoy decepcionada.
Artık kendimizi hastalıklara karşı aşılamaya, risk komplikasyonlarında anesteziye, ya da dayanıklılığı artan bakteriyle savaşmada antibiyoktiklere ihtiyacımız kalmayacak.
Ya no nos tendremos que vacunar contra enfermedades, arriesgarnos a complicaciones por estar bajo los efectos de la anestesia, ni combatir bacterias cada vez más resistentes a los antibióticos.
Bu akşam restoranttaki en yakışıklı kişinin ben olacağımı açıkça istemiştim.
Pedí explícitamente que yo fuese el hombre más guapo en el restaurante esta noche.
Seni hayal kırıklığına uğrattım ve özür diliyorum.
Te decepcioné y te pido disculpas.
Gerçekten senin için hazırlıklı olmadığımı mı sandın,
¿ De verdad pensaste que no estaría preparado para ti,
Kuantum dolanıklık hakkında ne biliyorsun?
¿ Qué sabes sobre entrelazado cuántico?
Ama bu monitörler, uydular ve şu siyah giymiş yakışıklı ve silahlı adamlar neden?
Pero ¿ qué son todos estos monitores y satélites y estos hombres guapos y armados vestidos de negro?
En iyisini umut ediyorum ama en kötüsü için de hazırlıklıyım.
Espero lo mejor, pero preparaos para lo peor.
İşte buna acıklı denir.
Es lo que se llama una película lacrimógena.
Bu bana tuhaf bir şekilde rahatlatıcı geliyor aslında. Hayal kırıklığı ihtimalini eliyor.
Eso es extrañamente alentador, así es imposible desilusionarte.
Şaşırabileceğimiz bir açıklık göremiyorum.
Yo no veo un curso de acción. - ¿ Su gente?
Hayır, şirket çok dayanıklı.
No.
Performans, süreç, 360 derece iş akışı model kalitesi, kültürel uyum, takım zihniyeti taze fikir sayısı, iyi veya kötü manada inatçılık ve değer-çarpıklık eğilimleri.
Desempeño, proceso, flujo de trabajo de 360 grados, calidad de los modelos, aptitud cultural, mentalidad de equipo, número de ideas nuevas, terquedad, tanto positiva como negativa, tendencias de riesgo, es decir,
Yani düşük riskli büyük çarpıklık fırsatları arıyor musun? Bir de taraflılık. İşe yaramayan eski isimler seni dibe çekiyor mu?
si buscas oportunidades de bajo riesgo y parcialidad, si te aferras a ideas que ya no funcionan.
Başından beri sağlıklılarsa kalıcı hasar olmayacak.
Si están saludables, no. No habrá daño permanente.
Pekâlâ, açıklığa kavuşturmak için soruyorum.
Vale, para tenerlo claro,
Bay Cole'ü buldum ama bu hiç mantıklı değil.
Localicé al Sr. Cole, pero esto no tiene sentido.
- Tanıklık etmeyecekler mi?
- ¿ No testificarán?
Bizzat kamu tanığı olamayabilirim ama bana güvence ve dokunulmazlık sunarsanız gizli tanıklık yapabilirim.
Yo no puedo ser testigo público, pero si me ofreces anonimato e inmunidad puedo declarar en privado.
- Gizli tanıklık yapamazmışsın.
- No puedes testificar en privado.
Ölü bir adama göre fena sağlıklı görünüyorsun.
Para ser un muerto, se te ve terriblemente sano.
Pek de sağlıklı bir düşünce tarzı değil bu.
Sabes que eso es psicótico, ¿ no?
Seni hayal kırıklığına uğrattığımı düşünenilirsin.
Podrías pensar que te decepcioné.
Thurston öğrencileri ayrıcalıklı ve avantajlı ve bazen onlara yetişmek için iki kat çok çalışmak gerekiyor ama bu yapmaman gerektiği anlamına gelmez.
Los alumnos de Thurston son privilegiados y tienen ventaja, y a veces hay que trabajar el doble para lograr la mitad, pero eso no significa que no debas hacerlo.
... zahmet ve hayal kırıklığımızın karşılığı.
... por las molestias y expectativas defraudadas.
Çünkü bir arkadaşım var ve poliçe sahibinin intihar ettiğine dair bir şüphe bulunması durumunda poliçeyi düzenleyen firmaların kesin ya da istatistiki olarak hangi sıklıkta sigorta taleplerini geri çevirdiklerini araştırıyor.
Porque tengo un amigo que quiere saber o conocer las estadísticas de con qué frecuencia las aseguradoras rechazan siniestros si sospechan que el asegurado se suicidó.
Soruşturmanın ardından poliçe bedelinin ne sıklıkta ödendiğini öğrenmek istiyor.
Solo quiere saber con qué frecuencia pagan el siniestro después de la investigación.
Elbette, gayet mantıklı.
Claro, es comprensible.
Herşey karşılıklı.
Así que, las acciones tienen consecuencias.