English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ K ] / Kova

Kova Çeviri İspanyolca

1,301 parallel translation
O kova, parlak ışıklar tarafından ısınıp, metali genişleştirdiği için babamın kafasından cıktı.
El balde salió de la cabeza de papá porque las luces lo calentaron y eso causó que el metal se dilatara.
Yıldırımı çeken bu kova olmuş.
Un rayo atraído por este cubo de metal.
Bir kova temizleyicinin halledemeyeceği bir şey değil.
Nada que un balde de desinfectante no pueda arreglar.
Ona ya kova atardım. Ya da ona hortumla su sıkardım.
le tiraba una cubeta o... le hechaba agua con la manguera.
İhtiyacın olmayacak, ama kanatlarda birer kova var, tamam mı?
No lo necesitarás, pero hay un cubo en cada lado.
Bir lüks lokantada yaptığımız kova numarası vardı ya?
¿ Recuerdas el chiste del balde del restaurante fino?
Belki de bir kova kızarmış piliç arzuluyorsundur.
Quizás quieras un puto cubo de pollo frito
- Kova getirin!
¡ Traigan baldes!
Karşınızda DJ Harry Block, kova burcuyum.
Soy el D.J. Harry Block y soy acuario.
Hayır, önce üstlerine bir kova su dökmen lazım Jack.
No, primero tendrás que separarlos con un baldazo de agua fría.
- Birisi bir koVa getirebilir mi?
- Alguien puede traer un balde?
Bu noktada polisi aramayı veya bir kova suyu o değerli makinene dökmeyi tercih ederim.
A estas alturas prefiero llamar a la policía o llenar un balde con agua y derramarla en tu preciada máquina.
Eğer bunu yaparsan kova elimden düşer.
Si lo haces, el balde va a caer.
Acele et, kova gittikçe ağırlaşıyor.
Apúrate, este balde es muy pesado.
- Kova. Seviyorum.
- Sí, lo sé.
Evet, tatlım onu da seviyorsun. Çünkü ; o da bir kova. Çünkü o kova da plastik olduğu için seviyorsun.
Pero, por qué este es un cubo y esta una cubeta?
Kova yapalım mı?
¿ Quieres fumar?
- Kova mı?
- ¿ Fumar?
Daha yeni paspasla kova almıştım!
Mierda, acabo de comprar un balde y un trapo de piso.
İyi ki kova kenarda değildi. Sesini bile duymadım.
Menos mal que no había bajado el balde.
Yapmamamız gereken bir sürü şey var. Ben de o köprüden aşağı kova sarkıtmamalıyım!
Tampoco deberíamos bajar baldes por ese puente.
İşte "kova" için bir şeyler geliyor.
Acá hay algo para el basurero yendo.
Bir kova topa vurmam gerek.
Bien, iré a golpear un balde de pelotas.
O kova taşmış mı bana mı öyle geliyor?
¿ Ese cubo está ya lleno?
Kova burcusunuz, değil mi?
Ud. Es acuario, ¿ verdad?
Son gördüğümde bir elinde nedime öteki elinde bir kova çilek vardı.
Lo vi salir con una de las damas de honor y unas fresas.
Bir kova bağlar daldırırdım sana.
Te ahogaría en él.
Ben olsam başka bir tabak meecrob yemeden önce bir kova dolusu bok boşaltırdım.
Me tragaría un balde húmedo lleno de mierda, antes que comerme otro plato de meecrob.
Sizde kova var mı?
¿ Tiene un balde?
Belki de ikinizin bir kova soğuk suya ihtiyacı var.
Tal vez lo que ustedes dos necesitan es un baldazo de agua fría.
Bay Süpürge'yle Bayan Kova'ya merhaba de.
Saluda a la señora Fregona y al señor Cubo.
Belki de rüya görüyorsun ya da bu dileğinle ilgili... ya da o kova sana çarpalı beri bir komadasın.
O estás soñando. O podría tener algo que ver con tu deseo.
BİR KOVA OLUSU PAKET AÇACAĞIM YOKSULLUK, EĞİTİM, SAĞLIK
Kennedy consiguió buenos presupuestos los primeros días y yo obtendré más.
Daha fazla kova, daha fazla.
¡ Más baldes, más baldes!
Köşede kova duruyor.
El balde esta en el rincón.
Eğer tuvalete gitmek isterse, ona bir kova vereceksiniz.
Si quiere usar el baño, le traerás un balde.
Kova da yoksa kasklarınızı kullanın.
Si no, utilicen los cascos.
- Kova getir.
- Trae un balde.
- Kova?
- ¿ Un balde?
Affedersiniz, kova devrilmişti de.
Perdone, antes se cayó un cubo de agua.
O kova mezuniyete kadar orada kalabilir.
Ese cubo puede sentarse ahí hasta la graduación.
Bir oda aç ve bir kova su götür.
Descarge este equipaje. El Sr. y la Sra. Iyer se quedarán aquí.
Josh, hemen Bayan Chase'in odasına kocaman bir kova buzlu su getirt, acil.
Lleva agua con hielo al vestidor de la señorita Chase.
Bir de David'le senin onun bağırsaklarıyla doldurduğunuz beyaz kova var.
Y de ahí el cubo blanco que David y tú llenaron con sus intestinos.
"Affedersiniz, bir kova kızarmış kuş istiyorum."
"Disculpe, quiero un tarro de aves fritas"?
Bir kova kızarmış tavuk, püre ve ekmek. - Ama bugün Cumartesi.
Un montón de pollo frito, puré de papas y galletas.
Biliyorum, karşılaştırmak yanlış ama geceyi Calvin Klein'la geçirmişim de şimdi beyzbol, kova ve uykuya dönmüş gibi olmuştum.
Sabía que no debía comparar pero sentía como si hubiera estado con modelos de Calvin Klein y ahora volviera al béisbol, al pollo y a la ropa interior barata.
Eski kova kafalıya New Yorktayken dokunduğumu hatırlıyor musunuz?
¿ Recuerdan cuando toqué a Cabeza de Metal en Nueva York?
Bir numara kova, ve iki numara kova.
Has olvidado las reglas. No debes tener sentimientos.
Kova getirin.
Vamos por baldes.
Bu arada her zaman değil ama bazen bu pilicin kukusu bir kova kumdan daha kuru olabiliyor. Eğer kuruysa bununla yağlarsan girmeye hazır hale gelir.
La lubricas con esto y al ataque.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]