Kádár Çeviri İspanyolca
709,342 parallel translation
Gerçek olamayacak kadar küçükler!
¡ Es muy pequeña para ser real!
Ne kadar iç karartıcı bir yer.
Es tan deprimente aquí.
Modern dünya o kadar fena değil.
El mundo moderno no es tan malo.
Bence bu kadar ilgi sana hedefimizi unutturuyor.
Pero siento que tanta atención te hace olvidar - lo que intentamos hacer.
Üzgünüm. Sadece küçük, sevilmeyen bir yaratık, o kadar. Eski hâlim gibi.
Lo siento, es solo que esa extraña y odiada pequeña criatura...
Tanrım, bu kadarı çok fazla dedi terzi.
Cielos, esto es mucho que procesar dijo el informático.
Sanırım bitene kadar kulaklıklarımla spor salonu koridorunda oturabilirim.
Podría quedarme en el pasillo, en la puerta del gimnasio con mis audífonos hasta que termine.
Bu kadar.
Es todo.
Ama ailem maalesef 16 yaşına kadar onun durumunu kabul etmedi.
Pero mis padres recién reconocieron su autismo a los dieciséis años.
Koothrappali diskin dönmesi bitene kadar nefesini tutabilecek mi diye iddiaya girdik.
Estamos apostando para ver si Koothrappali puede mantener su aliento más tiempo que lo que gira el disco.
- Raj disk durana kadar nefesini tutabilecek mi diye bakıyoruz.
¡ Divertido! Sí, estamos viendo si Raj puede mantener la respiración más que esto.
Tanrım, o şey daha ne kadar dönecek ya?
Dios mío, ¿ por cuánto tiempo gira esta cosa?
Sheldon, tanıdık birine selam vermekle bir ünlüyü tuvalete kadar takip etmek arasında fark var.
Sheldon, hay un diferencia entre saludar a un amigo y seguir a una celebridad al baño.
Evet, biri onu eczane otoparkında bırakıp korkmasını sağlayana kadar.
Sí, hasta que alguien lo dejó en el estacionamiento de la farmacia y se volvió loco.
Ne kadar naziksin.
Es tan dulce de tu parte.
Sana tam olarak ne kadar ödüyor peki?
Está bien, ¿ cuánto cosas exactamente paga él?
Yok denecek kadar az zaten.
Apenas tenemos vida sexual.
Kiran ne kadar?
¿ Cuánto pagas en alquiler?
O kadar yüksek mi?
¿ Realmente es tan alto?
Söylemek istemiyorum çünkü ne kadar olduğunu bilmiyorum.
No te quiero decir porque, no sé cuán caro es.
Kiranın ne kadar olduğunu bilmiyor musun?
¿ No sabes cuánto pagas de alquiler?
Arabanın ne kadar yaktığını biliyor musun?
¿ Sabes cuánto cuesta tu carro?
- Mutfak masrafın ne kadar peki?
Bueno, ¿ cuánto gastas en comida?
Bebeği buraya kadar taşıdım, ithal bira getirdim.
Yo traje a la bebé, traje cerveza importada.
Belki düğünü ertelesek daha iyi olur. En azından Kara Peri'nin bölmeyeceğini bilene kadar.
Será mejor posponer la boda hasta que el Hada Negra no pueda interrumpirla.
Övüldükleri kadar faydalı olamıyorlar.
Nunca son tan útiles como dicen.
Annesi olduğun için o kadar şanslı ki.
Gideon tiene suerte de tenerte.
Bu kadarı yeterli.
Con eso basta.
Bu kadar basit bir şey değil.
- No es tan simple.
Ben oğlumun kalbini bulmadan Kara Peri'yi öldürür ya da sürgüne gönderirsen sonsuza kadar kaybederim onu.
Si la matas o la destierras antes de recuperar el corazón de Gideon... lo perdería para siempre.
Bu büyük kötülüğü bulana kadar da okumaya devam edeceğim.
Y seguiré leyendo hasta encontrar ese gran mal.
Böyle minik bir şeyin insanı bu kadar değiştirmesi ürkütüyor seni yumuşak ve sert bir kişiye dönüştürüyor.
Es increíble cuánto te cambia alguien tan pequeño... te hace suave e ingeniosa a la vez.
Son Savaş geldiğinde, o da sonuna kadar çabalamak isteyecek.
Cuando llegue la Batalla Final, él querrá luchar hasta el fin.
Sen bana o kadar acı çektirdikten sonra mı?
¿ Después de todo el dolor que me causaste?
Hiçbir lanet, hiçbir canavar neden terk edildiğini öğrenmek kadar korkutucu olamaz.
Ni maldición, ni monstruo... puede ser tan aterrador como saber por qué te abandonaron.
Bu noktaya kadar ulaştın, baba.
Has llegado hasta aquí, padre.
O şeyin ne kadar tehlikeli olduğunu biliyor musun?
- ¿ Sabes lo peligroso que es eso?
O kadar zamandır...
Todos estos años...
O kadar zamandır, o canavarın ardında iyi bir adam olduğunu biliyordum.
Todos estos años sabía que había un buen hombre tras la Bestia.
O kadar uğraşmışsın, ama asıl cevabı bulamamışsın.
Tanto esfuerzo y ni siquiera encontraste lo que buscabas. No, no, no...
Ama onun kaderini kesersem, birlikte olabiliriz. Hem de hâlâ onu koruyacak kadar gücüm olur.
Si cambio su destino, podemos estar juntos... y seguiré siendo fuerte para protegerlo.
Nefret etmeni sağlamak daha kolaydı. En azından kavuşmamız için bir yolunu bulana kadar.
Era más fácil que me odiaras... hasta encontrar la forma de estar juntos.
Çünkü yaklaşan şey, güzel oğlum ailemizin sonsuza kadar mutlu olmasını sağlayacak.
Porque lo que vendrá, mi hermoso hijo... será un final feliz para nuestra familia, al fin.
Ve anladığım kadarıyla, Dembe'yi bulmaya yakın sayılmazsın.
Y por lo que sé, no estás más cerca de encontrar a Dembe.
Canlı bir cep telefonuna veya tablete sahip olan bir kişi anahtar avcısıyla rast gelene kadar olmaz.
No hasta que alguien con un móvil o una tablet encendida esté al alcance del buscador de llaves.
Bunun ne kadar kullanışlı olduğunu bilsen apışıp kalırsın.
Te sorprendería lo útil que suele ser.
Bu kadar mı?
¿ Y ya está?
MIT'den mezun oluncaya kadar bir yudum alkol almamıştı.
Ni siquiera había probado el alcohol hasta su posgrado en el MIT.
Bu kadar acele eden sensin. Atla hele.
Tú eres el que tiene tanta prisa.
Hadi. Seni kapıya kadar geçireyim.
Vamos, te acompaño.
Umarım olmamıştır ama onu bulana kadar bilemeyeceğim.
Espero que no, pero no lo sabremos hasta encontrarle.