Köyde Çeviri İspanyolca
1,533 parallel translation
Onları köyde yakaladık Lordum.
- Los capturamos en la aldea.
O zamanlar bir köyde yaşardım ve kütüphaneye giderdim.
Vivía en el pueblo y solía ir a la biblioteca.
Letonya'daki küçük bir köyde başladı.
Todo empezó en una aldea de Latvia.
Hayır, köyde öğle yemeği yiyeceğim.
- No, voy a comer en el pueblo.
Köyde büyük baş hayvanları yaktıklarında, kalabalıklardı.
Fueron a la ciudad a robar vacas alguna vez Tuvieron también tanta hambre para ladrar
Ve Koslowski'nin köyde iyi bağlantıları var. Merhemi de bana o getirdi.
Es valioso en la ciudad ¿ Estas mal?
Benim tüm kuzenlerim ruh hastası. Tabii köyde yaşayıp vahşi hayvanlarla uğraşanları hariç.
Mis primos o están en manicomios o viven en el campo y hacen cosas poco delicadas con los animales.
Köyde kalıp çiftliği idare etmesini istemiştim.
Yo quería que él llevase la granja.
Köyde erkek kalmadı ki. Hepsi çalışmak için bir yerlere gitti.
Todos los hombres de mi pueblo salieron a trabajar.
Dün köyde arazi sattı.
Tampoco me lo ha dado. Ayer vendió la tierra del pueblo.
Köyde yaşlı bir çift varmış.
La pareja de ancianos vivía en el pueblo
Çocuklar son derece modern olmak için gitmişlerdi. Ve yaşlı çift hala köyde dünyadan habersiz. Çocuklar yurt dışından döndüğünde memlekete alışmaları çok zor oldu.
Los niños eran muy moderno, cadena de música... y la pareja de ancianos campesinos todavía estaban en bruto cuando los niños regresaron del extranjero... no pudieron adaptarse a las condiciones locales
Yıllarımı köyde sığırların, hayvan yemlerinin arasında geçirdim.
Ya he perdido muchos años en el pueblo con el ganado y el forraje
Ancak, vardığı köyde hiç kitap yokmuş bunun yerine, köylülerin kendileri kitap olmuşlar.
Pero no había libros en el pueblo. En su lugar, los habitantes se convirtieron en libros.
Hey, köyde ne yapmayı düşünüyorsun?
Hey, ¿ qué harás en el pueblo?
Uzun, uzuun zaman evvel... ama çok da uzun zaman evvel değil... Bhutan da küçük bir köyde... iki oğlu olan bir çiftçi yaşarmış.
Hace mucho, mucho tiempo pero no demasiado en una preciosa aldea de Bután vivía un granjero con sus dos hijos.
- Köyde sarkomlu biri var. Eliza Rykin.
La enferma de sarcoma del pueblo, Eliza Rykin.
Bayan, köyde kalmayı düşünüyor musunuz?
mademoiselle,... es su intención... quedarse en el pueblo?
Bay Winter'ı köyde gördüm.
He visto al Sr. Winter en el pueblo...
1927'de bir köyde görmüştüm. Sevgilim benim için almıştı.
Lo vi en una villa en 1927, un chico me lo compró.
Karin..? Babam onun uzun süre önce köyde yaşayan biri olduğunu söyledi.
¿ K-Karin...? que esa persona vivió en el pueblo hace muchos años.
Evet.. bu köyde yaşardı.
Si... ella vivía en este pueblo.
Köyde bu tür işler yapabilecek tek insan Majihal.
La única persona en el pueblo que es capaz de hacer algo así es el señor Majhal.
Rizenbul adındaki bir köyde doğduk ve.. büyüdük. Merkez Şehrin doğusunda.
al este de Ciudad Central.
- Ne? Köyde mi? - Görünüşe göre evet.
- ¿ Como, en el pueblo?
İşte tam da bu köyde beklediğim homofobik tavır! İyi günler!
Justamente era ese tipo de actitud homófoba la que esperaba de este pueblo. ¡ Buenos días!
"Yakındaki köyde misafirler, ince bir zevke sahip restoranlar, resim galerileri, antika dükkânı ve özel ilgili alanlarına hitap eden dükkânlar bulabilirler."
"En el pintoresco pueblo vecino encontrará restaurantes elegantes, galerías de arte, antigüedades y tiendas especializadas".
Geçen kış, köyde ağır bir hastalık başgöstermişti. Çoğumuz çalışamaz haldeydik.
El pasado invierno, hubo una terrible enfermedad en el pueblo, muchos no pudieron trabajar.
Bayan Sharp, köyde mürebbiyeliği neden bu işe tercih ettiğini anlamış değilim.
Srta. Sharp, no puedo fingir que entiendo... por qué prefiere el puesto de institutriz en el campo a su trabajo aquí.
Her ay en yüksek notları alan çocuklar köyde birgün geçirmekle ödüllendirilirlerdi.
Cada mes, a los que formábamos el cuadro de honor, o sea, a los que sacábamos mejores notas, nos premiaban con un día entero en el campo.
Biz burada, köyde evlendik.
Verá, nos casamos en la aldea local.
Köyde büyümek hiçkimseyi iyi davranışlarda bulunmaya mahkum etmez.
Crecer en el campo no hace que la gente se comporte bien.
Varoşlarda yaşayabilirsin, köyde, taşrada.
Puedes vivir afuera de la ciudad, en East Village, en un pueblo.
Tappahannock'tan Rappahannock'a Amerika'daki her köyde, her kasabada insanlar korkuyordu.
De Tappahannock a Rappahannock a todos los pueblos y ciudades en América, la gente estaba asustada.
Bu arada köyde banka, bono ya da evlenme dairesi de yok.
Por cierto, no hay banco, ni bonos, ni registro en esta aldea
Köyde problemler olunca, yetkilileri işaret ediyoruz yetkililer de başkasını.
Si tenemos problemas en la aldea, señalamos al estado y el estado a algún otro.
Senin varlığınla köyde bir şeyler değişti.
Tu presencia en la aldea ha cambiado algunas cosas por aquí.
Köyde birkaç ampul yaktın diye bütün ülkede devrim kıvıIcımları çıkartacağını sanıyorsun.
Sólo porque encendiste una bombilla ahora deliras con hacer estallar una revolución en todo el país
Köyde yaşayan herkes yarın toplantı salonunda sorgulanacak.
A cada miembro de la aldea se le interrogará en el templo.
Bütün köyde söylentiler var.
Hay rumores por toda la aldea.
Bu köyde birini kaybetmemiş kimse yok. Yaşamanın anlamını bile sorgulamaya başlamışlardı.
No hay nadie en esta aldea que no haya perdido a alguien y que no haya sentido tanto dolor que dude del sentido de vivir.
Köyde yaşayan birkaç arkadaşım var da onların hediyesi.
- En realidad, me los regalaron unos amigos de una aldea
Onunla dün akşam köyde tanışmıştık.
Nos conocimos la noche pasada, en la fiesta de cosecha.
Köyde olacağını düşünmüştüm, ama yok.
Pensé que le encontraría en el pueblo, pero no.
Bana bit pazarında bir tezgah aldı. Doğduğum köyde.
Me compró un aparador en un mercadillo, en el pueblo donde yo nací.
Komşu köyde bir sürü güzel kız varmış.
Que en la siguiente aldea hay montones de chicas guapas.
Yani sana şimdi köyde yardım mı edecek? Evet.
No le han aceptado.
Sizin köyde yaşayacak.
Ella va a vivir en nuestro pueblo.
Eğer köyde yaşasaydık, Genç bir adam gelir ve.. çoktan onu benden alırdı.
Si vivieramos en la aldea,... algún hombre joven me la habría arrebatado hace tiempo.
Şey, pekala... Babana yardım et ve köyde kal.
Bien, entonces ayuda a tu padre y quédate en el pueblo.
Uzun zaman önce, Çok güzel bir köyde.. bir adam yaşarmış.
Hace mucho tiempo,... en una hermosa aldea, vivía un hombre.