Küre Çeviri İspanyolca
931 parallel translation
Orta Çağ'ın son bölümlerinde dünya evrenin ortasında sabit bir küre olarak düşünülmüştü.
En la última parte de la Edad Media se consideraba que la Tierra era una esfera estacionaria en el centro del universo.
Bu küre, Firavunlar döneminde İsis ve Osiris rahiplerinin kullandığı gerçek, otantik sihirli kristal kürenin ta kendisidir. Kleopatra Sezar'ın ve Antonius'un gelişini bunda görmüştür.
Ésta es la auténtica y genuina bola de cristal que utilizaban Ios sacerdotes de Isis y Osiris en los tiempos de los faraones y en la que Cleopatra vio acercarse a Julio César y a Marco Antonio.
Küre karardı.
La bola de cristal se ha oscurecido.
Elindeki cam küre düştü ve kırıldı.
Luego, dejó caer la bola de cristal que se estrelló contra el piso.
Millerde ince iplikli küre vanalarla.
Válvulas con roscas finas en los ejes.
Freud mu? Sihirli bir küre mi?
¿ O una bola de cristal?
- Yer küre camdan yapılmış...
- Comete un crimen y tierra de cristal.
Bir suç işlemek. Yer küre camdan yapılmış...
Comete un crimen y el mundo se te convierte en un cristal.
Batı Yarıküre'nin büyük bir kısmını görebiliyorum. Ayrıca San Francisco'da güneşin doğmak üzere olduğunu da görebiliyorum.
Puedo ver todo el hemisferio oeste y también que está por amanecer en San Francisco.
Köyümüz Hindistan, Bengal, Batı Yarıküre ve Dünya!
¡ Nuestro pueblo, Bengala, la India, el Hemisferio Oriental y el mundo!
Dünyayı gösteren bir küre.
Es un globo. Es el mundo. Nuestro mundo.
Kristal küre?
¿ Una bola de cristal?
Gördüğümüz gökyüzü..... şu kadarcık bir boş küre.
El cielo que vemos, es una bola hueca. Que es así de grande.
Altın Küre ödüllü Geraldine Page köpeklerini gezdiriyor.
La ganadora al Globo de Oro Geraldine Page con su perrito.
Tennessee Williams'ın son ilham perisi Altın Küre'den sonra Oscar'ı da alarak Hollywood'un en yüksek şerefine erişebilecek mi?
¿ Seguirá el Oscar a la triunfadora del Globo de Oro, en darle a la última musa de Tennessee Williams, el mas alto honor de Hollywood?
Yüzün ise sadece beyaz bir küre.
La cara es como una mancha blanca.
- Sence Küre'den mi geldiler?
- ¿ Crees que vienen de Orb?
Kabile Küre'den geldiğinizi söylüyor ve ona döndüğünüzde yine ateşimiz olacak.
La tribu dice que venís de Orb, y que cuando volváis a él, en la Roca de la Muerte, tendremos fuego otra vez.
Küre yükseliyor Za yine de çıkmıyor.
Orb golpea la vieja Roca... y Za no los lleva fuera.
Küre üstümüzde ve halâ ateş yok.
Orb está sobre nosotros y no hay fuego.
Küre.
La esfera.
Küre gitmiş!
¡ Desapareció la esfera!
Küre, iz bırakmadan kayboldu.
La esfera desapareció sin dejar rastro.
Bu küre İngiltere'den sipariş edildi.
Hay que mandar a pedir la esfera a Inglaterra.
"Bu küre İngiltere'den sipariş edildi."
"Hay que mandar a pedir la esfera a Inglaterra."
O zaman İngiltere'ye gidip yeni bir küre alırdım.
Tendré que ir a Inglaterra a comprar una esfera nueva.
Küre'nin bulunduğu odadaydı.
Estaba en esa sala con la Esfera.
Küre Odası'ndaki, bilinmeyen aktif teknoloji belirlensin.
Los escáneres detectan tecnología desconocida activa en la cámara de la Esfera.
10 / 6 / 5 ve 10 / 6 / 6 birimler, Küre Odası'nı araştırsın.
Unidades 10-6-5 y 10-6-6, investiguen la cámara de la Esfera.
Küre Odası'nı karantina altına alın.
40 en la cámara de la Esfera.
Böylece Dalekler, Küre ile birlikte bu duvarları yıktı.
- Los Daleks aparecieron con la Esfera.
Küre metaller biçiminde dışa dönük ve kutuplaşmışlar.
Se polarizan como pedazos metálicos redondeados.
- Şimdi kristal küre bulmam gerekecek.
- Iré a buscar una bola de cristal.
Bu küre içinde zihnimin özü saklı.
Encerrada en este receptáculo está la esencia de mi mente.
Öteki odada iki küre daha var.
En el otro cuarto hay otros receptáculos.
Sensörler aşağı yarıküre üzerinde yaşam formu konsantrasyonu gösteriyor.
Los sensores indican una concentración de seres vivos en el hemisferio sur.
İzm salgınıyla beraber, sosyalizm, anarşizm, emperyalizm veya komünizm gibi, altın küre üzerinde güneş lekeleri çoğalmaya başladı.
Con la aparición de sistemas en "ismo", socialismo, anarquismo, imperialismo, comunismo, etc., están apareciendo manchas solares en la superficie del astro diurno.
Küre.
Una esfera.
Küre ve Orgazmatron var. Daha ne istiyorlar?
Tenemos la esfera, la telepantalla, el orgasmatrón. ¿ Qué más quieren?
Affetmeyen gözüyle Sezar'ın da doğumunu izleyen aynı küre.
Eso sí-mismo astro cuya implacable ojo vio el nacimiento de César.
Kristal bir küre tutardın Ellerinde.
Una esfera de cristal tenías en tu mano.
Büroda bir küre var.
Veamos un globo terráqueo.
Bu 2500 $'lık bir küre!
¡ Vale 2.500 dólares!
- Cebinde kristal küre mi var?
- Vic, no es un luchador. ¿ Ytu que sabes, eres adivino?
'Küre için atladılar. Vargas aldı.
Ambos buscan la esfera, que queda sola y que atrapa Vargas.
İlk başta küre gibiydi, sonra oval ve şimdi de yamuk oldu.
Además primero lo vio con forma esférica, luego ovalada y ahora, tropezoidal.
50 küre, belirlenen bir alana sinir gazını bırakıyor, her biri 100 milyon insanı öldürebilecek güçte.
50 globos, todos liberando gas nervioso sobre las zonas designadas, todos con capacidad para matar a 100 millones de personas.
- 3 numaralı küre fırlatılmaya hazır.
- Globo 3 preparado para el lanzamiento.
- Küre fırlatıcıları etkisiz hale getirdi.
- Ha neutralizado los lanzaglobos.
Üç küre de ekranımda.
Tengo los tres globos en pantalla.
Omuzlarımın üstünde kafa yerine küre taşıyormuşum gibi hissettiriyor bu.
Siento como si tuviera un globo en lugar de una cabeza.