Kıng Çeviri İspanyolca
101 parallel translation
Kıng Kong Bundy ile bir röportaj yapmak üzereler.
Están a punto de entrevistar a King Kong Bundy.
# Aşağıda, bir Güney Denizi adasında, # Yıldızların güzelliği altında, # Bazı kızlarla hovardaca dolaştım, kim onların gitarlarını tıngırdatabilir.
Allí, en una isla de los Mares del Sur bajo la belleza de las estrellas me perdí con unas muchachas que tocaban la guitarra.
Kızınca bir çıngıraklı yılan gibi dövüşüp ısırıyor.
Cuando oye cascabeles, pelea hasta con una serpiente.
- O ve T-Dub meteliğe kurşun sıkıyorlar. Ceplerinde şıngırdayacak iki metelikleri bile yokmuş.
Él y T-Dub no tienen ni un centavo.
Hey, her gece o piyanoyu tıngırdatıp duruyorsun. Şimdi çık git buradan.
Oye, has estado tocando ese piano todas las noches.
Kaç Kızılderili vurdum dersin Çıngıraklı Yılan?
¿ Cuántos crees que derribé, Cascabel?
- Kızak çıngırakları, kar?
- ¿ Nubes pasando?
Yıllar önce, Meksiko'daydık. Çıngırağı evimiz için almıştım.
Hace un par de años estábamos en México... y compré ese cascabel para nuestra casa.
Utah'ta bir ev alacak... ve çıngırağı ön kapının iç yanına takacaktık.
Vamos a comprar una en Utah.
Bu çıngırağın sesi canımı sıkıyor.
Me estoy hartando de oír ese cascabel.
- Bu yakınlarda bir çıngıraklı yılanla el sıkıştım.
Preferiría darle la mano a una serpiente de cascabel.
Kendine müşteri bulacağına... balığa çıkıp caz tıngırdatıyorsun.
Recibir clientes, no estar pescando... ni poniendo anodinos discos de jazz.
Birkaç şimşek çubuğu sattın, üçkâğıt açıp biraz para toplayıp hödüğün tekini bir çizik dahi atmadan kazıkladın ya ciğeri beş para etmez, çıngıraklı yılandan aşağılık bir adamsın!
Revende unos pocos pararrayos, gana con trampas un par de pavos en el juego, tímale unas míseras monedas a un patán, y eres un bribón. Peor que un reptil.
Koca Jim'in kızı olduğun kesin.Bahse girerim çocukken oyuncak bebekler yerine kuyruğundaki çıngırakla oynamışsındır.
La hija de Big Jim... Seguro que no tenías muñecas... sino un cascabel en la cola.
Bu aşağılık pisliklerden biri odama girmiş ve çıngıraklı yılanımı çalmış.
Uno de esos tipos entro en mi cuarto y robó mi crótalo.
Altı çıngıraklım, iki yana kıvrılanım vardı. Şimdi çok kıymetli bir elmas sırtlımız oldu.
Seis serpientes cascabel, dos atigradas y ahora un crotalo diamantino.
" Çıngıraklı kızakları duyun Gümüş çıngırakları
"Escucha los coches con las campanas. Campanas de plata".
Ama kadın içine çorap tıkıştırarak çıngırağı susturmayı öğrendi, ve yataktan yavaşça çıkarak geceye karışıyordu.
Pero aprendió a silenciarla metíendo un calcetín. Poco a poco consiguió escurrirse de la cama y salir al exterior.
Amerikan hükümeti kendi çıkarları için süvari kılıcını kuşanıp, şıngırdatmaya bayılıyor.
El gobierno americano disfruta batiéndose en duelos para conseguir sus objetivos.
Kızak çıngırağı mı?
¿ Son cascabeles?
- Bir çıngıraklı yılana aşık olmak daha iyi.
- Es mejor que ser mordido por una serpiente.
Kıng Konga yaklaşmaya çalış.
Escucha, Bud.
Elmanın iki için Tweedledee onun güzel yeni çıngırak şımarık söyledi.
pues Teweedledum dijo que Tweedledee arruino su sonajero
Eğer Eski çıngırak hakkında bu kadar kızgın almak gerekmez.
No debes de enojarte tanto por un viejo sonajero.
Kıng Lao.
Kung Lao.
Senden daha küçük yaşta sırtımı kaşımak için çıngıraklı yılan kullanıyordum. İlk defa çok kısa sürmüştü.
Empecé a rascar la èegrtušama hace mucho tiempo, cuando era más joven de lo que Ahora, por primera vez sólo un poco
Sadece kısa bir cıngıl istemiştik.
Un pequeño tema, era todo lo que quería.
Sadece kısa bir cıngıl istedik.
Todo lo que queríamos era un pequeño tema.
Deri pulu bulunamadı. Az önce Smithsonian müzesinde sürüngen bilimci ile olan biriyle görüştüm. Çok şaşırdı çünkü çıngıraklı yılanlar kışın kış uykusuna yatarlar.
Acababa de hablar con un hepertólogo del Smithsoniano, y quedó sin palabras, especialmente porque estas cascabeles tienden a hibernar en invierno.
Benim alnımda nokta ellerimi kınaladım alnıma bir nokta taktım bileziklerim zil çalıyor halhallarım şıngırdıyor
El punto en mi frente. Me he puesto henna en las manos. Llevo un punto.
- Bizi kırmızı halılarla karılayacaklar Büyük servetimiziıngırdatarak içeri gireceğiz, son model hidrolik makinalarda rüzgar gibi esip heriflerin bütün parasını söyüleyeceğiz.
Tiene 80 millones en una caja fuerte en un ascensor hidráulico. Ya lo hemos hablado.
- Bizi kırmızı halılarla karşılayacaklar Büyük servetimizi şıngırdatarak içeri gireceğiz, son model hidrolik makinelerde rüzgar gibi esip heriflerin bütün parasını söğüşleyeceğiz.
Tiene 80 millones en depósitos de efectivo y una leva hidráulica.
Evine git, gitarını tıngırdat, ne yaparsan yap, sonra bu kızın gönlünü almak için harika bir jest düşün ve asla öyle jestler yapmayacağın bir gün olacağını sanma.
Vete a casa a tocar tu guitarra, o lo que sea y después piensa en cómo recuperar a Harley. Y que no se te ocurra dejar de hacerlo porque lo peor que puede hacer un tipo es sentirse confiado.
- Laf arasında adını söyledim diye herkese Dax Hibbıng'e aşık olduğumu söylemişsin.
Le dijiste a todo el mundo que estoy enamorada de Dax Hibbing, sólo porque lo mencioné al pasar.
Kral ve Ben'deki Yul Brynner.
Yul Brynner en El K / ng y yo
"Kıçsiken Ayı", "Dört Homo", "Atılgan Sikkafa". İşte "Saman İbnesi", "Çıngırdayan Taşaklar", "Gizemli Klitoris"! "Muhteşem Büyük Kara Delik", "Astronomik Anüs",
el glande sideral, el orgasmo lácteo, los huevos colgantes, el clítoris de los misterios... el agujero muy redondo, la mamada espacial, el coño luminoso, la masturbación de la monja... el unicornio por el culo, la leche fantástica,
- Bir sarışın Central Park'ta yürüyormuş. Kışın ortasında, soğuktan donmuş bir çıngıraklı yılan görmüş.
- Era ciega y caminaba por Central Park, en medio del Invierno y vio a una serpiente en medio de la nieve.
Yaklaşık bir ay önce bir ANFO ekibi rüzgar deliği açarken eski bir çıngıraklı yılan deliği buldular.
Hace como un mes, un equipo de ANFO destapó el antiguo túnel de la Cascabel mientras hacía explosiones.
O numarayı yapmaya gittik, Steve-O, kıçının lobları arasından çıkacak bir kondomu bir çıngıraklı yılana ısırtacaktı.
Ibamos a hacer que Steve-O le metiera un condón en el culo, entre las nalgas, y que una serpiente de cascabel lo mordiera.
Kızları tıngırdatabilecekken, neden piyano çalayım, değil mi?
¿ por qué tocar el piano cuando podría estar tocando a las chicas?
Öyle bir andı ki, etten, kemikten, kandan oluşmuş kılıç, kalkan ve mızrakların tıngırtısıyla süslenmişti.
Este encuentro radiante de escudos y lanzas, espada y hueso, carne y sangre.
Kızılderili dişinden yapılmış çıngırağımı geri istiyorum.
Quiero mi sonajero con dientes indios de vuelta.
Mutlu'nun kanında Elmas-sırtlı Batı Çıngıraklı yılanı zehirinden epey bir miktarda varmış... ama bu, bir ısırık nedeniyle olmamış.
Algo así. Happy tenía en su cuerpo veneno de cascabel occidental "diamondback". Pero la verdadera razón, no fué por la mordedura.
Bir grup çıngıraklı yılanı kablosuz uzaklık ölçüm cihazıyla inceliyorlar. Bu cihazla yılanlarını gece gündüz her an bulabiliyorlar.
quienes han estado estudiando a un grupo de cascabeles usando radio-telemetría, que les permite encontrarlas en cualquier momento, de día o de noche.
O halkaları kaybettiğine inanamıyorum, çıngırak kıç.
No puedo creer que perdiste el vagón de conchas, cabeza de verga.
Çıngıraklı yılanlar ve kızıl saçlılar, tamam mı?
Las serpientes de cascabel y las pelirrojas. ¿ Sí?
Dinle bak, evde akşamdan kalma bir ton Gıt Gıt Gıdak artığı var diyorum ki belki beraber çıkıp bir şeyler yeriz sonra da bir şeyler tıngırdatırız?
En fin, tengo un montón de sobras de Koo Koo Roo, y se me ocurrió que podríamos almorzar y hacer unas improvisaciones.
Bir Asya çıngıraklısı daha yakaladık. Bunun da siniri tepesinde.
Atrapamos otro crótalo asiático, sumamente feroz.
Bu, kızın duyduğu çıngırak seslerini de açıklıyor.
Eso también explica las campanillas que oyó.
Geçen haftasonu, çölde araba yarışı yaptık ve bir çıngıraklı yılan yedik... Ayrıca kampımıza dalan bir keçiyi de yedik, sonrasında ise diyet salatayla tamamladık.
El fin de semana pasado, corrimos con autos en el desierto y comimos serpiente cascabel... y una cabra que se metió en nuestro campamento y luego una ensalada liviana.
Tamam. Hadi gidip şu kızıl kafalı çıngıraklı yılanı ziyaret edelim.
Por supuesto... vamos a visitar a esa loca pelirroja serpiente de cascabel.