Kıran Çeviri İspanyolca
2,848 parallel translation
Sadece söylüyorum, kıran Brick olduğuna göre, ortaya çıkıp bilirsin parasını- -
Lo que digo es que, ya que él lo rompió, deberían ofrecer pagar por...
Kendisi gözlerimin içine, ruh emen ve cesaret kıran tiksinti ve küçümseme ile bakmadı yani.
Bueno, no me atravesó con una mirada de desprecio y profundo odio destructivo que consume tu alma.
Yetişkinlik hissimizi kıran toplantılara katılmak zorunda olmama dileğim?
¿ Y qué pasa con mi deseo de no tener que asistir a reuniones que denigran nuestro sentido de adultez?
Ama kalbimi gerçekten kıran şey, gelecekte yanımda yer almayacak olman.
Pero lo que realmente me rompe el corazón es que tu no estarás ahí para los momentos que vieren.
Bak, burnumu kıran Türk piçi, şu işte.
Es ese Turk hijo de puta que me rompió la nariz.
Buz kıran mavna, Prudhoe Körfezi sondaj kompleksimde.
La barcaza rompehielo está en mi complejo de perforación.
Buz kıran soğuk savaş yoldaşları bir gün içinde gelecek fakat fazla kalmayacaklar çünkü Beaufort Denizi kısa süre sonra donup geçilmez bir hal alacak.
Los camaradas rompehielos de la guerra fría llegarán en un día pero se quedarán poco tiempo. Las brutales aguas congeladas pronto dejarán de ser navegables.
Tek müsait buz kıran...
El único rompehielos disponible...
Ona aldırma, Cissy. Ali kıran baş kesenin teki!
No te molestes con él, Cissy.
Kalbini kıran kız.
La chica que te rompió el corazón.
Ama kalbimi kıran şey beş milyonu alıp kaçman oldu.
Pero lo que me desilusiona es que me robaras $ 5 millones.
Camı kıran mübaşirdi.
Bueno, el alguacil es quien ha roto el cristal.
Muhtemelen dalgakıran tarafında balık avlıyordun.
Probablemente está pescando junto a la escollera.
"Çiçek kaplı kalıntılar, Taş yığınlarında fışkıran ışık..."
Las ruinas cubiertas de flores, y la luz en grandes montones de las piedras
Youtube bir milyon izlenme rekoru kıran dilini ısırdığı, ilk dövüştüğü yerde.
La primera pelea de Dillon tiene más de 1 millón de visitas en Youtube.
Bana gelince, kalbimi kıran kadının arkasından yas tutmakla ilgilenmiyorum.
En lo que a mí respecta, no estoy interesado en estar obsesionado con la mujer que me rompió el corazón.
Ama sonunda kalp kıran birşey oluyor.
De un modo desgarrador y que me rompe el corazón, claro.
Tabii, çünkü bileğimi iki yerden kıran çocukla takılmak için bekleyemiyorum.
Claro, me muero por ver al que me hizo partir en dos el tobillo.
Hava durumu bölümündeki arkadaşlarımız rekor kıran bir soğuk tahmininde bulunuyorlar
Los amigos del servicio meteorológico pronostican temperaturas muy bajas.
Burnumu kıran bir adamın evliliğini mahvetmek zorundayım, tamam mı?
Tengo que joder el matrimonio de un... tipo que rompió mi nariz, ¿ de acuerdo?
Şu kendi çikolatasını diğer adamın fındık yağına batıran adam gibi.
Como el tío que puso su chocolate en la mantequilla de cacahuete del otro tío.
Ve kafamı karıştıran kısmı da burası. Eğer tanrının dünyayı size verdiğini düşünüyorsanız.
Eso es muy confuso para mí, porque si tú crees que Dios creó la Tierra para tí...
Bu nedenle, ödenmemiş borç miktarı her zaman piyasadaki paradan daha fazla olacaktır ve borç bir şirketin ya da bireyin ödeyebileceğinden daha fazla olduğu anda, verilen borçlar azalır ve para kaynağı küçülmeye başlar. Büyümeyi bastıran ve etkisiz bırakan bu borç senaryosu, çok basitçe finansal başarısızlık olarak adlandırılabilir ve bu bizi sonraki bölüme götürür :
siempre habra mas deuda que dinero en existencia los prestamos disminuyen y el suministro de dinero comienza a contraerse. asi de simple.
Belki de artık senin sıran gelmiştir.
Bueno, tal vez es sólo tu turno ahora.
Injin Grup ailesinin en genç tatlı kızı, Yu Mi Ran.
La hija más joven y linda del grupo Injin, Yu Mi Ran.
Soyadının yazılı olduğu bir zarf buldum, eşin sandım önce ki artık eski eşin, ancak bu konuda bir şey bilmiyor ve diğer odada bağıran bir adam vardı.
Encontré un sobre con su apellido y pensé que era su esposa que ahora sé que es su exesposa, pero ella no sabía nada al respecto y había un hombre gritando en la otra habitación.
Şu kendini kandıran dalkavuk kiralık yazarın şerefini koru.
Defiende el honor de ese iluso, lisonjero, amargado, farsante.
Kısa bir hatıran var.
Y acorta tu memoria.
Seni bu kadar kızdıran ne şimdi?
¿ Qué te tiene tan alterado?
Onları açık ara en çok heyecanlandıran :
El que supera a todos, por ahora :
Beni kızdıran da bu!
¡ Eso es lo que me molesta!
Beni kızdıran sensin!
¡ Me molestas mucho!
Kinsey'in yaşadığını ve... kızının kaçırıldığını uydurdun ki... bize, bende para yok... olsaydı verirdim diyebilmek için veya... bizi bütün şehirde kızını... ve kaçıranı aramakla meşgul... ederek, paranı sakladığın yerden... rahatça çıkarıp, ilk gemiyle Bahamalara... gidip günlerini rom içerek, sağlam gitarlarla ve baterilerle
Y vienes con la fantasía... de qué Kinsey esta vivo y que a secuestrado a tú hija Para "A" Poder demostrar... qué no tienes el dinero, porqué de ser asi pagarías el rescate, o "B" enviarnos por toda la ciudad corriendo en busca de tu hija, y su secuestrador. Para darte tiempo para desenterrar el dinero... y subirte a un barco y marcharte a las Bahamas
Şu kız kaçıranı yoldan çek götlek!
¡ Mueve el imán de chicas, cretino!
Bent'i o evlendiği o Taylandlı kızla tanıştıran benim. Ben tanıştırdım.
Yo le presente a Bent la chica con quién se casó.
Ama o kız eğitimliydi. Vefat etmeden önce ona saldıranın tanımını yazmayı başardı.
Pero ella se reveló, antes de morir, sin embargo, hizo una descripción de su agresor en un papel.
Sanki içine böcek girmiş gibi çığıran bir kız var.
Hay una chica allí gritando, como si tuviera bichos sobre ella.
Evet, bir de buradan Oregon'a kadar kızı kaçıran orospu çocuğunun peşine düşeriz.
Sí, y un rastro de fuego de aquí a Oregon, para cazar al hijo de perra que la secuestró.
Bu mektupla Halil Paşa'yı köşeye sıkıştıran Sultan Mehmet onun yeniçeriler üzerindeki gücünü de ortadan kaldırmak istiyordu.
Sultan Mehmet quería romper la influcencia de Halil Pasha con los soldados que estaba ahora en una posición muy mala debido a la carta.
Sonunda bir şeyler buldum, kızı kaçıran adamı buldum... ama onu bulduğumda çok önceden öldürülmüştü.
Pero finalmente rastree al hombre que se la llevo... Ha sido ya mucho tiempo.
Özellikle de s * kik bir barda bahşiş için k * çını kıvıran kaltağın tekine.
Especialmente una disoluta trabajando en un puto bar.
Beni tasalandıran kısmı bundan sonra ne olacağı.
Mi preocupación son los últimos pasos.
Üstü başı çamur içinde, soğuktan donmak üzere. Çığlık çığlığa, evine girip onu kaçıran birinden bahsediyormuş. Onu ormanda bir çukura götürmüş.
Está cubierta de lodo, muerta de frío, gritando cómo un tipo entró a su casa, la raptó y la arrojó a un pozo en medio del bosque.
Kalbi kırık tonlarca aptaldan seni ayıran tek şey bu.
Esa es tu ventaja sobre cualquier otro idiota con el corazón roto.
Hamilton kızı kaçıran adamın izini buldu.
Hamilton ha rastreado al hombre que se llevó a la chica.
Kızı kaçıran adamın arabasını bulduk.
Encontramos el auto del secuestrador.
İyi bir kırmızı şarap kadar muhabbeti tatlandıran bir şey yoktur.
Nada hace que la conversación fluya como con un buen vino.
Kurban ona saldıranın sanık olduğunu doğrulayacaktır.
La víctima identificará al acusado como su atacante.
Avını sıkıştıran yırtıcılar gibi, Eğri Oklar sakince Coventry kalesinin etrafını sardı.
Como depredadores, las Flechas circulan tranquilamente por la portería de Coventry.
Kulüpleri dolaşıp, insanları kızdıran çok fazla Amerikalı yok.
No hay muchos americanos que andan molestando gente en clubs.
Ama beni kızdıran bu değil.
Pero eso no es lo que me molesta.