Kırkın Çeviri İspanyolca
746 parallel translation
Bu arada bu bölüm işini, yeni yıldan bu zaman kadar yüzde kırkın üzerinde arttırdı.
Por cierto, el departamento ha aumentado su negocio en más de un 40 % desde principios de año.
Kırkıncı raunt. Başlayın!
Asalto 40. ¡ Tiempo!
Kırkınız birden mi?
¿ Los 40?
Bir dahaki sefere kırkının da seninle gelmesine izin ver.
Para tu protección, la próxima vez, traételos a todos contigo
Bu adamı, Silas Lynch'i, kendi ırkının bir simgesi olarak, yaşayan herhangi bir beyaz adamla aynı haklara sahip kılacağım.
" Convertiré a este hombre, Silas Lynch, en un símbolo de su raza, el igual de cualquier hombre blanco'!
Kırk yılın başı bir evleniyorum. Bu kaç kez oluyor ki?
¿ Cuántas veces en la vida se casa uno?
John oradaydı ve Jim'de öyle ve Georgie çavuş oldu kısa sürede ordu kim olduğuna bakmıyordu bile ve bizi sınıra sürdü, kuzeye askerler yaşarlar topların gürültüsünde Ümit Burnundan Cooch Behar'a kadar bir gece yağmur altında çıkarsa karşılarına farklı bir ırk...
John estaba ahí, y Jim también, Y Georgie se convirtió en sargento. Pero el ejército no preguntaba quién eras.
... koyu tenli veya açık çiğ külbastı yapmak için hepsini yaparlar kıyma John gömüldü ve Jimmy öldü Georgie'yi vurdular talan yaptı diye ama kan halen kırmızı ve devam ediyor orduya asker alımı askerler yaşarlar topların gürültüsünde Ümit Burnundan Cooch Behar'a kadar bir gece yağmur altında çıkarsa karşılarına farklı bir ırk koyu tenli veya açık çiğ külbastı yapmak için hepsini yaparlar kıyma...
John se mató, y Jimmy murió. Y Georgie está desaparecido. Pero la sangre sigue siendo roja, y hay más reemplazos en el ejército.
Her halükarda, bu işi kendin yapma konusunda bu kadar kılı kırk yarıyorsan muhakkak ki sana yardımcı olabilecek arkadaşların vardır?
Si le da reparo hacerlo Ud. mismo, seguro que algún amigo le ayudará.
Beni incitmesi için daha kırk fırın...
Hace falta más que un gañán como ése para...
Horace'a gerçekte hak ettiği yüzde otuz üç payın yerine yüzde kırk vereceğim. Tabii iki hafta içinde parası hazır halde eve dönmesi şartıyla.
le daré a Horace el 40 por ciento en lugar del tercio que debería recibir siempre y cuando él y su dinero estén aquí antes de dos semanas.
Acımasızca ilerleyen uygarlık için ovaları temizleyen ve kızıl ırkın sonunu getiren 7. A.B.D. SÜVARİ doğdu.
Así nació el inmortal 7º REGIMIENTO DE CABALLERÍA que despejó las praderas para el avance de la civilización poniendo fin a la raza roja.
Kırk yılda bir böyle kuralsız bir şekilde konuştuğum için beni bağışlamalısınız.
Y debe perdonarme si me tomo una licencia poética de vez en cuando.
Bunların arasında da zengin bir tüccardan gelen kırk küp yağ olacak.
Entre ellos 40 tinajas de aceite de un rico mercader.
Sonra ileri kuraldışı bir pas attın. Sonra kırk yard geriye düştün.
Lanzó fuera del campo y le anularon el tanto.
Çocukların nasıl olduğunu bilirim, kırk yıldır bu işi yapıyorum. Aynısı düşünmeyenler de başka bir şey söylemesinler.
He estado con niños durante estos cuarenta años, y quien no pueda decir lo mismo, debería callarse, eso creo.
Filistinliler kırk yıldır halkını esir tutuyormuş.
Durante 40 años, los filisteos habían esclavizado a su pueblo.
- Kırk yılın başı şu çocuklar evde otursalar ne olur yani? Ben artık çocuk değil baba.
Ben tenía una cita y Tommy su partido de baloncesto.
İnsan ırkının sorunu, tamemen insanlık dışı olmasıdır.
El problema de la raza humana es enteramente infrahumano.
- Yaşınız? - Kırk iki.
- ¿ Su edad, por favor?
O değil. Ben kırk yaşını geçkin bir kadını arıyorum.
La que busco tendrá unos 45 años.
Burada yüzde kırk alınır.
El reparto es al 40-60. Y el cobro, a final de mes.
Unutmayın ki ; içeride kırk küp altın da var!
¡ Y no os olvidéis que ahí dentro, amigos míos, hay cuarenta carretadas de oro!
Sen şu kılı kırk yaran toplantılarda bulunmalısın.
Debería ir a una convención para discutir tonterías.
Cenaze masraflarını ödemem gerek ama sadece kırk kuruşum var.
¿ Y los gastos del funeral qué? Yo sólo tengo 40 monedas.
Sıfırın altında kırk derece.
40 grados F. bajo cero.
Altı kere yedi, kırk iki. - Günaydın mösyö. - Günaydın.
Una madre lo convirtió en columpio para sus niñas.
Atalarımın kırk nesli ağlar, borcumun ödenmesi gerek.
Cuarenta generaciones de antepasados gritan que pague mi deuda.
Kırk yaşında bir adamın yirmi yaşında bir kıza söylemesi gereken bir şey var mı?
¿ qué le dice un hombre de 40 años a una chica de 20?
Muhteşem Kırk Nina'nın altına hücumu başlatan dansını izleyin.
¡ La fabulosa Nina con el baile que empezó la fiebre del oro!
Bu küçük canavarın kırk fıstığımı aldığından haberin var mı?
¿ Sabes cómo este pequeño monstruo me hizo perder cuarenta maníes?
Zamanın ne kadar kötü ve tehlikeli olduğunun farkına varamıyorsun. Ama elimden geleni yapacağım. Kırk tarakta bezim var.
Valeria, tú no te das cuenta de que estos son malos tiempos tiempos llenos de peligro pero yo estoy dispuesto a todo, estoy preparando algo importante
Yalnızlık sorunu, insan ırkının çaresizce diğer insanlarla birlikte olma ihtiyacı... Yukarıda, uzayın enginliğinde, adına gökyüzü denen boşlukta...
Allá arriba,... allá arriba en la inmensidad del espacio, en la nada que es el cielo,... allá arriba hay un enemigo conocido como el aislamiento.
Diğer taraftan, Akiko kırkını devirmiş bile.
Ella es de veras hermosa.
"Suça yatkın, bozuk bir ırk sahibi olmayı beklemektense veya....... bu kişilerin zayıf zekaları yüzünden açlık çekmelerini görmektense toplum üremelerini tıbbi yöntemlerle en başında engelleyebilir."
"Es mejor si, en vez de esperar a ejecutar a unos degenerados por sus crímenes o dejarles sumidos en su imbecilidad, la sociedad pueda prevenir su propagación por medios médicos".
Daha kırk yaşına gelmeden zayıfladığını ve yaşlandığını gördüm, çalışmaktan, çalışmaktan, tıpkı yaşlı bir at gibi, ölesiye çalışmaktan, ve sen tüm emeğini bir günde yok ettin.
Lo vi adelgazar y envejecer, antes de llegar a lo 40, trabajando y trabajando y trabajando, como un caballo viejo, matándose, y tú lo regalas todo en un día.
Kırk yılın başı klas birini tavlamıştım ki her şeyi berbat ettin.
¡ La única ocasión en que ligo un tipo con clase y tú lo arruinas!
Kırk dakikalık konuşmayı bir cümleye sığdırdınız.
Ha resumido un discurso de 40 minutos en una sola frase.
Joseph Curwen'ın o yaratıklarla insanları birleştirerek yeni bir ırk yaratmaya ve tanrılarını onların aracılığıyla yeniden hakim kılmaya çalıştığına inanıyorlardı.
Decían que Joseph Curwen intentaba... cruzar a esos seres con humanos para crear una nueva raza... mediante la cual los dioses podrían recobrar el control.
Bir kadına âşık olabileceğin kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Tüm yapabileceğin bir heykelin kıçını ellemek olduğunu düşünürdüm.
Nunca creí que perderías la cabeza por una chica.
Bunun yerine küçük bir kısmını verebilirsin : Kırk bin liret.
Préstame, en cambio una pequeña parte de esa cantidad : 40.000 liras.
Beni öldürmekle, ırkını özgür kılacağını mı sanıyorsun?
¿ Crees que matándome...? ¿ podrías liberar a tu raza?
Canlı yayında olduğumuzun farkında mısınız kırk beş dakika sonra seyirci karşısına çıkacaksınız ve biriniz eksik mi?
¿ Se dan cuenta de que tienen que actuar dentro de 45 minutos - y falta uno?
" Plan yaparsınız gel gör ki Onun kafasında var kırk tilki
'Haz tus planes y verás Que ella prefiere algo más
Genç bayan, bu tür bir utanmazlık bile beni size insan ırkının bir üyesi gibi davranmaktan alıkoymayacak.
Jovencita, ni siquiera sus insolencias me impedirán que la trate... como otro ser humano sencillamente.
Kırk yıl boyunca burada insanları tıraş ettim. Saçlarını kestim.
Cuarenta años llevo afeitando a la gente, cortando sus cabellos.
Amacımız bağımsızlık ve Cezayir devletinin kurulması İslami kurallara dayalı ve ırk ve dinine bakılmaksızın temel haklara saygılı olarak.
Nuestro objetivo : La independencia y el restablecimiento del estado argelino, de acuerdo con los pricipios islámicos y el respeto a las libertades básicas, sin distinción de la raza o religión.
Kırk sekiz yaşında emekli oldu ve insanlar, babamın sağlıklı iken yirmi, belki de otuz yıl boyunca bir şey yapmadan emekli maaşı alacak olmasını çok kıskandı.
La gente se muere de envidia de que este hecho un roble y cobre la jubilación, durante veinte o treinta años más, y sin mover un dedo.
Yaratık, kendi ırkının annesi.
Este ser es la madre de su raza.
Sonra kırk kişi karısını istismar etti.
Entonces 40 de ellos abusaron de su esposa.
Kırk yıldır ihtiyaç duydukları anda insanların yardımına koştum.
Me he ocupado durante cuarenta años de la gente en su hora mas penosa.