Kırılmış Çeviri İspanyolca
4,834 parallel translation
Su testisi su yolunda kırılmış demek?
"Hot Rod" murió.
Henry'nin kamyonetine bakılırsa, dingilinin kırılmış olduğunu söyleyebilirim.
En cuanto a la camioneta de Henry, yo diría que el eje está roto.
Evet, bir ameliyat geçirmiş. Sol diz kapağı kırılmış.
Sí, y tiene una antigua lesión, una fractura en la rótula izquierda.
Bu cam kesinlikle dışarıdan kırılmış.
Sin duda han roto la puerta desde fuera.
Endişelenme, burnun kırılmış.
No se preocupe, su nariz está rota.
- Evet. - Bacağı kırılmış olabilir. - Onu sarsak geçer herhalde.
- Quiza pueda parcharsela y ella este bien.
Mezun olmak üzere olduğunu biliyorum ve muhtemelen sonumuz bu İsa ve sevgi tarafından terk edilmiş koro odasında başlamış diğer tüm üzgün ve kırılmış ilişkiler gibi olacak.
Y aunque soy consciente de que falta poco para que se gradúe, y que seguramente estamos igual de condenados que toda otra relación simple, triste y rota que haya comenzado en este coro falto de amor y de Jesús...
Kalbin kırılmış olmalı.
Debes haber estado devastada.
- Bitch, Bence senin beynin kırılmış...
- Creo que tienes el cerebro roto..
Omurgası kırılmış.
Se partió la columna vertebral.
Bacağı kırılmış.
Tenía una pata rota.
Kalbi kırılmış, ağlayan bir süt çocuğu tüm suçu bana atıyor ve kendi öz ağabeyim yelkenlerini suya indirip ona inanıyor.
Una llorona con el corazón roto apuntándome con el dedo, y mi propio hermano cae, ansioso por creerlo.
Kırılmış gururun seni kurtaramaz.
No puedes permitirte un orgullo herido.
Dil kemiği kırılmış.
El hioides está roto.
Buz nasıl kırılmış gördün mü?
¿ Ves dónde se rompió el hielo?
Hâlâ koridorun karşısında gülen çocuğu görüyorum. Babası kırılmıştı ona.
Su padre no quería saber nada de él.
Kırılmış mı?
¿ Está roto?
Minibüs bizi sıkıştırdığında lens kırılmıştır belki.
Tal vez los lentes se rompieron cuando la camioneta nos embistió.
Hayır, çökmüş. Camlar basınç yüzünden içe doğru kırılmış.
No, hubo implosión, el cristal voló hacia adentro por la presión.
Kurban tavandan düşmüş ve bilekleri kırılmış.
La víctima cayó del techo... y se rompió los tobillos.
Boynu kırılmış.
Tiene el cuello roto.
Tamam tatlım. Sanırım çenen kırılmış, konuşmaya çalışma.
Muy bien, cariño, creo que tienes la mandíbula rota, así que no intentes hablar.
- Bileği kırılmış.
- Hola. Tiene una fractura de tobillo.
Biraz zaman alacak ama daha sonra şifresi kırılmış mesaj bilgisayarında görünecek.
Tardará un poco, pero el mensaje decodificado aparecerá en tu portátil.
Kırılmış.
Está rota.
Anlamı, onlar kavga etmişler ve Delcampo kadının yüzüne diziyle o kadar sert vurmuş ki kendi diz kapağı kırılmış.
Eso significa que lucharon y Delcampo le dio un rodillazo en la cara, lo suficientemente fuerte como para romperse la rótula.
Kırılmış olabilir.
Creo que está roto.
Minibüs bizi sıkıştırdığında lens kırılmıştır belki.
Tal vez la lente se rompió cuando nos embistió la camioneta.
Bıçaklanma, ateşli silah yaralanması, araba kazaları ve bir kız o kadar dövülmüş ki, çenesi kırılmış.
Puñaladas, heridas de disparo, accidentes de coche... Y una chica... le habían pegado tanto que le habían roto la mandíbula.
Kıçına köpek takılmış bir karga bile senden daha iyi durumdadır.
Mejor tú que algún novato con un perrito colgándole del culo.
Kızın cesedi sanki uykuya yatırılmış gibi gömülmüştü.
El cuerpo de su hija estaba enterrado en la misma posición en la que probablemente la niña dormía.
Browniler badem sütü ve fıstık yağı ile yapılmış. Kremayla kaplanmış ve Frangelica'yla tatlandırılmıştı.
Los brownies contienen leche de almendras y aceite de maní... y fueron cubiertos con un glaseado con Frangelica.
Kurban Joe Fox bu sabah katılacağı telekonferansı kaçırmış. İş ortağı buraya gelmiş ve cesedi bulmuş. Kurban çamaşır suyu işkencesine maruz kalmış, doğranmış ve küvete tıkılmış.
Cuando la víctima, Joe Fox, no realizó una videoconferencia esta mañana, su socio vino y encontró su cadáver torturado con lejía, mutilado y metido en el baño del pasillo.
- Yeni sıkılmış, alır mısın?
¿ Recién exprimido?
İlk birlik pusudaki savaşçılar tarafından kapana kıstırılmış.
La primera unidad se vio superada por el enemigo y atrapada sin cobertura.
Eğer adam Papa olsaydı, tek kızı bir hayır kurumunun yönetim kurula katılmış ve evlenmiş olurdu.
Si fuera por mi padre, su única hija hubiera pasado a formar parte de la junta de la caridad y estaría casada.
Belki de bu görevin gizli bir amacı vardır ama komutan bu amacı kimseye söylememenin daha iyi olacağında karar kılmış görünüyor.
Es posible que esta misión tenga otro objetivo. Pero el Comandante decidió que era mejor no revelarle ese hecho a los soldados.
Üzerine resim yapmak için sıkıştırılmış bir fiber koydum.
puse una pieza de Madera abajo para pintar encima.
Güvem eriği ve civan perçemi ile karıştırılmış kırmızı tuğla tozu...
Polvo de ladrillo rojo mezclado con endrino y milenrama.
"Bir insan kapana kısılmışsa ve seçme şansı yoksa,... kapanın içini dekore etmeye çalışır."
"El hombre es el único tipo de alimaña que monta su propia trampa, pone el anzuelo y luego cae en ella".
Kırık uzuvlar, yırtılmış kulak zarları. Senin şu sonik şeyin.
Extremidades rotas, tímpanos destrozados... tu cosa sónica.
"ardından babasının saflarına katılmış ve nihayetinde de şirketi yönetmeye başlamıştır" Bu artık baskıya verildi, ve ilk sayının her bir kopyasısnda yer alacak.
Esto se fue a impresión, y estará en todas las copias de la primera edición.
- Kızılderili hatun. Kaçırılmış. Bir kaç çocuk?
- ¿ Chica india, secuestrada, un par de chicos?
Hayır, sen de işine benim kadar bağlısın ve yanılmıyorsam ikimiz profesyonel bir vaatte bulunmadık..
No, estás comprometido con tu trabajo como yo estoy comprometida con el mío, y a menos que esté equivocada, nunca llegamos a un compromiso profesional el uno con el otro.
Fazla karıştırılmış az vanilyalı latte var, ve azıcık da karamel.
Solo uno con leche avainillada con batido extra y un toque de caramelo.
Ama bu arabanın cam kırıkları yola yayılmış.
Pero los cristales de este coche están todos en la carretera.
Normalde, bir kafatasındaki yayılmış kırıklar bir sonraki kırık tarafından yok edilir.
Normalmente, las fracturas en forma de estrella en el cráneo terminan cuando se encuentran con una fractura previa.
Şimdi, sıkıştırılmış dosya halinde bana yolluyorlar fakat bu yalnızca bir prototip ve sadece yapay saldırılarda test edilmiş.
Ahora me están enviando un archivo comprimido, pero solo es un prototipo, y solo se ha probado en simulaciones de ataques.
Adamın sipariş ettiği seks oyuncakları artık neden yapılmışsa. Sanırım tamamen çelikten yapılmış.
Bueno, sean cuales sean los nuevos juguetes pervertidos que este tío pidió, creo que lo combinó con acero puro.
Ve Vertigo karıştırılmış aşı sayesinde Queen Consolidated'in Uygulamalı Bilimler Bölümü bağımlılık yapmayan bir tedavi çıkarabildi.
Y, con la vacuna contaminada Vértigo, La División de Ciencias Aplicadas de Queen Consolidated fue capaz de formular un tratamiento de adictos.
Sonunda, masa lambamın içinde sıkıştırılmış olarak buldum.
Finalmente lo encontré metido en la lámpara de mi mesa.