Kızdım Çeviri İspanyolca
4,403 parallel translation
Sen neden bu kadar kızdın? - Kızdım işte.
¿ Por qué estás tan molesto por ello? Porque.
Lisede ortalama bir kızdım.
Era una especie de chica mala en el instituto.
Bir zamanlar gotik vampir bir kızdım.
Érase una vez, en que fui una gótica chica vampiro.
Çok kızdım!
¡ Estoy cabreado!
On beş yaşında bir kızdım. Tahmin edebilirsiniz.
Una chica de 15 años, usted puede imaginárselo...
Kızdım mı?
¿ Enfadada?
Ufacık bir kızdım.
Era una niña.
Tamam şimdi kızdım.
Muy bien, ahora estoy enfadado.
Eskiden düğününün hayalini kuran bir kızdım.
Solía ser una de esas chicas que se imaginaba su boda.
Araların birinde kafasını otomata sıkıştıran kızdım ben.
Durante uno de los descansos, era la chica que se le quedó la mano atascada en la máquina expendedora.
Ben de çok kızdım.
Yo también estoy enojado.
Yalnızdım, odaları tek tek arıyordum, ama kızları bulamıyordum.
Estaba sola, llendo de salón en salón, pero no pude encontrar a las niñas.
Ne oldu, bana kızdın mı?
- ¿ Qué?
Geonosis'te savaş tankının içinde sıkıştığımız zamanki gibi. Korkmamak imkansızdı.
Como, cuando estábamos dentro de un tanque de batalla en Geonosis era difícil no sentir miedo.
Neden kızdığımı mı bilmek istiyorsun?
¿ Quieres saber por qué estoy enfadada?
Seni geride bıraktığını düşünmeni ve benim de onu kızdıramayacağımı düşünmemi istiyor.
Quiere que pienses que te ha superado y quiere que yo piense que no me molesta.
Sizler beni kızdırmak mı istiyorsunuz?
Quieren que me enfurezca al grado que muerda mi pistola.
Sanırım onu kızdırdık.
Está claramente agitado.
Bak... Seni kızdıracak ne yaptım bilmiyorum ama emin ol olay çıkarmak istemezsin.
Mira, no sé qué hice para molestarte, pero te lo juro... no quieres comenzar algo conmigo.
Yani bulduğumu sandığım şey bir kızdı.
Al menos, lo que creo que encontré ahí, fue a una chica.
Hatırlat da seni kızdırmayayım. Kendine hatırlat.
Uau, recuérdame que no te cabree.
Konuyu açıklığa kavuşturmak gerekirse bunlara kızdın ama dün gece seks yaptığımız için tuhaf davranmıyorsun.
Y que quede claro, estás cabreada con todo eso, y no solo sintiéndote rara porque tuviéramos sexo anoche.
Seni daha sık kızdırmalıyım.
Tengo que hacerte enfadar más a menudo.
Kızdığını biliyorum. Tamam mı?
Sé que estás enfadado.
Jeanette, annenizle tanışmadan önce çıktığım son kızdı.
Jeanette fue la chica con la que salí antes de conocer a su madre.
Beni o kadar kızdırdı ki dışarı çıkmak zorunda kaldım.
Me hizo enojar tanto que tuve que salir.
Çünkü ben her zaman onu kızdırmaktan hoşlandığımı hissediyordum.
Porque siempre sentí que disfrutaba en su brillo.
- Kızdın mı?
¿ Te has vuelto loco?
1990'da tanıştığım bir kızdı.
Una chica que conocí en 1990.
Ve ben... Sana kızdığımı düşündüğünü biliyorum tamam mı?
Y... sé que piensas que estoy enojado contigo, ¿ bien?
Bana mı kızdınız? Hayır.
- ¿ Está enojado conmigo?
Onu kızdırdığımı düşünüyorum.
Creo que la irrito.
Alistair kıymetli bir meslektaşımızdı. Etrafındaki insanları etkisi altına alırdı.
Alistair era un colega muy apreciado por quienes lo conocían.
Çünkü artık o noktada, beyin hasarından, küçücük bir adım uzaktasınızdır.
Porque en ese momentos, estáis solo a un pequeño paso del daño cerebral.
Koca bir adamdan küçük bir bina çıkardım, birkaç cerrahı kızdırdım ve bu sıkıcı günü kurtardım. Bence bu hediyeyi hak ediyorum.
Bueno, he sacado un edificio pequeño de un gran hombre, he cabreado algunos cirujanos y arreglado un aburrido día de mierda.
Duymadın mı yoksa kızdın mı?
¿ No me oyes o es que estás cabreada?
Burada olmanın nedeni bana davayı anlatmak mı yoksa beni kızdırmak mı?
¿ Estás aquí para hablarme del caso, o solo para molestarme?
Akşam yemeğini kaçırdığım için kızdı mı?
¿ Se enojó porque me perdí la cena?
Çaresiz durumdaydım ve yanlış insanlarla anlaşma yaptım. Ama onları kızdırmak kimsenin yararına olmayacak.
Estaba desesperado, e hice un trato con la gente equivocada, pero pasarlos por encima no va ayudar a nadie.
O yüzden kaçtım. Seni kızdıracak bir şey mi söyledi?
¡ No fue culpa mía!
Kızdınız mı?
¿ Estás molesto?
Carnegie Mellon'dan çekip aldım onu. EA'deki pek çok kişiyi kızdırdım hâliyle.
Francamente me lo llevé del Carnegie-Mellon, cabreando a mucha gente en la E.A.
İşe dönmem lazım, patronumu kızdırmak istemem.
Tengo que volver al trabajo ; Yo no quiero molestar a mi jefe.
Beni kızdırırsan işte böyle olur. Anladın mı?
A esto es a lo que me llevas. ¿ Lo entiendes?
- Pardon ya, kızdın mı?
Oh, perdón. ¿ Te molestó?
Alex'le birlikte Danforth'un evine sızdığımızda, orada bazı gözetleme ekipmanları bırakmıştık. Telefon dinleyicisi, klavye kaydedicisi.
Cuando Alex y yo irrumpimos en la casa de Danforth's, dejamos algún equipo de vigilancia allí... teléfono pinchado, captura de pulsaciones.
Yoksa büyükannene kızdın mı?
¿ Estás enfadada con tu abuelita?
Öyleyse C-4 dolu ölü bir adamı kızdırdığına göre kavga konusunda bir şey bilmiyorsun demektir. Burası benim barım ahbap.
No debes saber nada acerca de pelear si estas tratando de intimad a alguien muerto que lleva consigo explosivos.
O güzel bir kızdı, ben de bekârdım.
Ella fue un pasatiempo, y yo no estaba casado.
Kızdın mı?
¿ Estás enfadado?
O sizi kızdırmış mıydı?
¿ Eso lo puso furioso?