Laius Çeviri İspanyolca
64 parallel translation
- Laius.
- Layo.
Vâkur timsâli Laius konuş!
¡ Laio, orgulloso padre, habla!
- Laius'yu kaçırdılar.
Secuestraron a Layo. - ¿ A quién?
Laius'yu, efendim. Bu, Tanrı'yı kaçırmaları gibi bir şey.
Es como si hubieran secuestrado a Dios.
At onu üstünden attığında Laius kaçmaya çalışmış.
Parece que Layo intentaba huir... cuando le derribaron al caballo.
Hanımefendi, Laius'nun huzuru göz ardı edilemeyecek kadar önemli.
Señora, la paz de Layo es demasiado importante... como para no hacerle caso.
Laius yaşlıdır ve cehennemden korkar. Günahsız ölmenin bir yolunu bulamayacak gibi görünüyor.
Layo está viejo y muy asustado con el infierno, y no encuentra el modo de morir inocente.
Tam da sizin geldiğiniz anda Laius'yu kaçırmaları tesadüf olabilir mi?
¿ Le parece casual que secuestraran a Layo... casi a la misma hora en que usted llegaba?
Laius da hepimiz gibi bir günahkardı. Ama barış haçını kucakladı ve hepimiz onu örnek almalıyız.
Layo era un pecador, como todos nosotros... pero acababa de sumarse a la cruzada de la paz... y a nosostros nos corresponde seguir su ejemplo.
Tanrı bize merhamet etsin. Ve kardeşimiz Laius'nun ruhu onun krallığında huzura ersin.
Que Él se apiade de nosotros... y que el alma de nuestro hermano Layo... descanse en su reino.
Laius'nun intikamı alınana kadar barış olmayacak.
No habrá paz mientras Layo no sea vengado.
Laius'nun katillerine ölüm!
¡ Muerte a los asesinos de Layo!
Laius'nun ölümünden kimin çıkar sağayacağını düşünüyordum.
Me pregunto quiénes podrían estar interesados... en la muerte de Layo.
Artık Laius olmadığına göre nereden başlayacaksınız?
A falta de Layo, ¿ por dónde comenzaría usted?
Laius'nun katilleri de affedilecek mi?
¿ Y también serán perdonados los asesinos de Layo?
Laius'nun cinayetinde suçlu bulunanlar işledikleri suçun pişmanlık duyulamayacak doğası yüzünden asla affedilmeyecekler.
A los culpables de la muerte de Layo... por los propósitos inconfesables de ese crimen... ¡ jamás serán perdonados!
Kim olduğunu biliyorsunuz çünkü öldürülmeden bir ay önce Laius'nun tabutunu yapmışsınız.
Usted sabe quién fue, porque hizo el ataúd de Layo... un mes antes de que lo mataran.
Size rağmen, Laius'nun katillerini bulacağım ve bu kasabada artık barış hüküm sürecek.
A pesar de ti, encontraré al asesino de Layo. Y la paz reinará en este pueblo.
Sadece kendiminkileri de değil. Evin bu kısmındaki her şeyi. Laius burayı kendi üzerine almıştı.
No sólo para mí, sino para toda esta parte de la casa... que Layo se había apoderado para él solo.
Laius'nun tek katkısı bu piyanoydu. Bir topçu şiddetiyle çalardı.
Ese es el único aporte de Layo, este piano que él tocaba con un oído de artillero.
Barış yolunda Laius'nun bayrağını davralabilecek tek kişi sizsiniz.
Sólo usted podría empuñar la bandera de Layo... para poder lograr la paz.
Ama şu anda Laius'nun katillerinin bulunması herkesin mutluluğu için bir miras olacak.
Pero si en estos momentos... descubrir a los asesinos de Layo... es un aporte a la felicidad de todos.
Kimse Laius'nun odasına giremez.
En la habitación de Layo no entra nadie.
İlki, Laius'yla evlendiğim geceydi.
El primero fue el que hice con Layo... el día que nos casamos.
Laius babamın topraklarının kotrolünü eline aldığında daha sonradan çaldıkları da var tabi.. ... belgeleri yasallaştırmak için beni kendisiyle evlenmeye zorladı.
Después que Layo se apoderó de las tierras de mi padre... más las que se robó después... se casó conmigo a la fuerza para legalizar los papeles.
Laius. Bu piyanoyu sadece o çalabilirdi.
Layo... sólo sabía tocar eso al piano.
Şu anda yapılacak tek mantıklı hareketin Laius'nun barış bayrağını devralmak olduğunu anlamalısınız.
Entienda que lo único razonable en estos momentos... es que usted levante la paz de Layo como bandera suya.
Bana Laius'nun karanlık rüyasını anlat.
Cuéntame el sueño negro de Layo.
Yıllar önce Laius rüyasında o geçitte öldüğünü görmüştü.
Layo soñó hace muchos años que iba a morir... en ese cruce de caminos.
Laius'nun cenazesinde çektik.
Te las hicimos en el entierro de Layo.
Henüz Laius'nun ölümüyle ilgili davayı bile açmadık.
Ni siquiera hemos podido... abrir el sumario por la muerte de Layo.
Laius'nun en sevdiği arabasıydı.
Este carro era el preferido de Layo.
O halde artık Laius'yu nerede tuttuklarını biliyoruz.
Bueno, ahora ya sabemos que allí llevaban a Layo.
Sen de dahil, adamlarından herhangi biri, geçitte Laius'yu öldürmüş olabilir.
Así que cualquiera de sus hombres lo pudo haber matado... en la encrucijada, incluso usted mismo.
Herkes Laius'nun geçitten 40 metre ötede öldürüldüğünü biliyor.
Todo el mundo sabe que Layo fue muerto... ocho leguas más allá de la encrucijada.
Beni Laius'un öldürülmesinden sorumlu göstermek için adam kaçıran birinin arabasını ortaya çıkarıverdin.
Se ha sacado de la manga el automóvil del secuestro... para echarme la culpa de la muerte de Layo.
Laius'nun kaçırılışına ve ölümüne ne şekilde bulaştığını öğrenmeden gözümü kırpmayacağım.
No tendré un segundo de reposo hasta no saber... qué tienen que ver ustedes con el secuestro... y la muerte de Layo.
Sinirlisin çünkü Laius'yu geçitte öldürdüğünü düşünüyorsun.
Yo comprendo que esté nervioso porque cree... que usted fue el que mató a Layo en la encrucijada.
Ama kendine haksızlık ediyorsun. Çünkü sadece Laius'nun oğlu onu öldürmüş olabilir.
Pero eso es muy injusto con usted mismo porque a Layo... solamente lo pudo matar un hijo.
"Laius'nun oğlu".
¡ El hijo de Layo!
Laius'nun oğlu olduğum fikrine nereden kapılmış olabilir?
¿ Y de dónde pudo sacar que yo soy hijo de Layo?
O zaman Laius'nun katili için ilan ettiğin cezayı çekmeye hazır ol.
Pues entonces prepárate a sufrir todos los castigos... que has enunciado para el asesino de Layo.
Laius'u öldürdüğümü gösteren bu kesin kanıt.
La prueba terminante de que fui yo quien mató a Layo.
Ama onun oğlu olduğuna dair kanıtı asla bulamayacaksın. Çünkü Laius'un tek oğlu, rüyanın gerçekleşmesini engellemek için doğduktan üç gün sonra öldürüldü.
Pero nunca tendrás ninguna prueba de que eres su hijo... porque el único que tuvo Layo fue muerto... a los tres días de nacido... para impedir que se cumpliera el sueño.
Bana yalan söyledin. Laius'un hiç çocuğu olmadığını söyledin.
Me mentiste... me habías dicho que Layo nunca tuvo hijos.
Laius çocuğu hizmetçilerden birine verdi o da çocuğu ulaşılamayacak bir yarığa attı. Çünkü Laius rüyasında onu oğlunun öldürdüğünü görmüştü.
El propio Layo se lo entregó a una mujer del servicio... que lo arrojó a un abismo inaccesible... porque en su sueño había visto que ese hijo lo mataría.
Laius gibi bir hayvanı ben bile durduramadım. Daha fazla üzülme.
Con una bestia como Layo ni yo misma pude impedirlo... de modo que no te inquietes más.
Ama Laius barış istiyordu.
Pero Layo quería la paz.
Laius sizinle sırlarını paylaşırmış.
Layo lo consultaba a menudo.
Laius'yu da öldürmüş olmalı.
Con seguridad también mató a Layo.
Laius'nun çocuğu yoktu.
Además, ya te lo he dicho, Layo no tuvo hijos.