Latın Çeviri İspanyolca
165 parallel translation
Manşetlere çıkacak düğün haberleri filminin kötü hasılatını telafi edebilir.
Una gran portada de la boda ayudaría a su mermada cotización.
- O gişe hasılatını iyi bilir.
Y el sabe de taquillas.
Hasılatın yüzde ellisi.
Por el 50 por ciento de los beneficios.
Hasılatın üçte biri.
Un tercio de las ganancias.
- Çünkü bence Lombard'ın konuşacağı konu... bu gecenin hasılatından cebine indirdiğin iki bin papel olacaktır.
Porque creo que la conversación de Lombard... se concentrará en los 2000 dólares de recaudación que te embolsaste.
Pekala, madam hasılatın yarısına ne dersiniz?
Bien, madam ¿ qué tal... ... la mitad de la recaudación?
Hatırlıyorsan, bu yılki hasılatın yarısı yaşlılara ve..
Recuerden, este año, más de la mitad de las ganancias irán a los viejos y discapacitados mentales.
Sizin hasılatınız nasıl çocuklar?
¿ Entonces, niños, que tomaron ustedes?
O yüzden bay Duncan, dükkanın bu günkü hasılatını Çocuk Hastanesi'ne bağışlayacak.
De hecho, todo el dinero que la tienda haga hoy será donado por el Sr. Duncan al Hospital de Niños.
Ben benimkileri dolabın latında saklıyorum.
Yo tengo el mío en un armario.
Cuma gecesi hasılatını çalan adam Metro Lokantası'nda.
Los tipos que se llevaron tu mercancía el viernes están en la cafetería Metro.
Ghandi II`nin hasılatını gördün mü?
¿ Has visto la recaudación de Gandhi 2?
Çalmazsan sana giriş hasılatının yüzde onunu veririm.
Te doy 10 % de las entradas si no tocas.
Stanley'nin talimatını uyguluyoruz ve çok iyi sonuç alıyoruz. Ulaşılmaz olduğu için bir felaket olacak dediğiniz bir filmde hasılatınız çok büyük.
" Seguimos las instrucciones... y estamos obteniendo... que Vd. dijo que sería un
Senin tek sorunun, her ödeme gününde hasılatın % 10'unu bana vermek.
Tu único problema es darme el 10 % de cada día de apuestas.
- Hasılatından pay alacaksın.
- Tú tendrás tu parte.
-'90'latın, tatlı normal adamı gibi.
- Éste es un hombre adorable y normal.
Her zamanki hasılatın beşte biri.
Un quinto de lo normal.
İlk gün 6.2 milyon dolar hasılat getirerek gişe tarihinin en büyük ilk gün hasılatını elde etti. Yaklaşık olarak 1 milyon dolar.
El primer día recaudó 6,2 millones de dólares... un nuevo récord de taquilla en un estreno... superando el anterior en un millón de dólares.
Ellilik mi? Evet, belki.. Dünün hasılatını henüz bankaya götürmedim.
Déjeme ver, quizá... no llevé aún la recaudación de ayer al banco.
Şimdiden dünkü bütün hasılatın 27 dolar üstüne çıktık.
Ya ganamos $ 27 más que ayer.
Gece hasılatını yatırmak için buraya gelmiş, ve katil burada üstüne atlamış.
Él vino aqui para hacer el depósito nocturno, y fue abordado por el asesino.
Bu olay, 160 ülkedeki 37,000 işçiyi etkileyecek Pakistan veya Danimarka'nın gayri safi milli hasılatından... daha büyük bir gelirle, dünyanın 23. büyük ekonomik gücü olacak.
Esta fusión afectará a 37000 trabajadores en 160 países y, con ingresos más altos que el ingreso doméstico neto de Pakistán o Dinamarca creará la vigésima tercera economía más grande del mundo.
Kapı hasılatının % 10'una ne dersin
¿ Qué opinas de un 10 % de la recaudación?
- Şu paraları fidye için ödenen paraların numaralarıyla karşılatır.
Compara esos billetes con los de esta lista.
Biz asıl stadın hasılatının yükleneceği para nakil aracının peşindeyiz.
Queremos lo que lleva el furgón.
Bırak mağazaların kraliçesi ve hasılat defterinin metresi olsun.
Haga de ella la reina de un almacén y la dueña de los libros de cuentas.
İyi bir hasılat yapmış olsaydın bile yine de bu riske girmezlerdi.
Aún si no te hubieras pasado un poco, seguirían sin arriesgarse.
Geçen ayın brüt hasılatı nedir?
¿ Tienes las cifras del mes pasado?
Ve her tarafını sargılatıp geri döndün.
¿ Y has dejado que te venden toda la pierna?
Onu yargılatır mısın?
¿ Harías que lo juzgaran?
Ben senin Latigo'n değilim.
No soy tu Lat.
Bırak arabada kalsın. Hasılat en üst düzeyde Aşıklara değin aşk maskaralık bıraktı.
Dejala en el coche.
Gişe hâsılatı ve TV paylarının yanı sıra bir o kadar geliri de uluslararası bahislerden elde etmeyi bekliyoruz.
Además de las entradas y los derechos de TV, esto esta generando el tipo de apuestas internacionales... que estábamos esperando
# Ve onu fılatıp attın
Threw it away
Burada yargılanmak donanmanın onurunu zedelerdi. Ayrıca Fransa'yı Hindiçin'de yargılatırdı.
Un juicio aquí perjudicaría el honor de la marina... y pondría a Francia en juicio en Indochina.
Adam hasılatımı azalttı, malın benim olduğunu biliyordu sonra da dönüp bana payımı vermeden sattı.
Invade mi territorio. Va, vende, y no comparte.
Ayın sonuna doğru hasılat hep az oluyordu.
A fin de mes, las ganancias siempre eran más escasas.
Tüm zamanların en çok hasılat getiren 20 filminin 19 unun ilhamını ben verdim.
Por ejemplo, soy responsable por 19 de las 20 películas que más recaudaron.
Şu an Jericho bölgesinde kasabaya uzaklığı 5 mil mesafedeki kullanılmayan süpürge fakrikasının önünde duruyorum. Birkaç saat önce polis, geçen yaz hasılat rekorları kıran Blair Cadısı filmini izledikten sonra ayinsel seri cinayetler gerçekleştiren üç film fanatiğini tutukladı.
Estoy frente a una fábrica abandonada en Jericho Mills, a unas millas de Burkittsville, donde la policía arrestó a 3 fanáticos obsesivos del cine... acusados de cometer crímenes rituales después de ver el éxito del verano, "El proyecto de la bruja de Blair".
Şu an Jericho Bölgesi'nde Burkittville Kasabası'na 5 mil mesafedeki terk edilmiş bir süpürge fabrikasının önünde duruyorum. Bir kaç saat önce burada polis geçen yıl hasılat rekorları kıran "Blair Cadısı" filmini izledikten sonra, ayinsel seri cinayetler gerçekleştiren üç film fanatiğini tutukladı.
Estoy frente a una fábrica abandonada en Jericho Mills, a unas millas de Burkittsville, donde la policía arrestó a 3 fanáticos obsesivos del cine acusados de cometer crímenes rituales, después de ver el éxito del verano, "El proyecto de la bruja de Blair".
Mickey Blue Eyes'ın dış hasılatı bazında mafya projelerinde dikkatli oluyoruz.
Basándonos en la repercusión de Mickey Blue Eyes'los proyectos sobre la mafia quedan en suspenso.
Yarın 70,000 dolar hasılat yaparız.
Solo mañana entraran algo así como $ 70.000.
Yarım milyon ve hasılat maliyetin dört katını aşınca binde bir alacaksın.
Tendrás medio millón más el 0'10 % cuando recaude el cuádruple.
Bu, burada kıçını son kez kamçılatışındı, Taboo.
No vuelvas a hacer esas porquerías delante de todo el mundo.
- YıIın en büyük hasılatı.
- siempre la mayor entrada del año.
Yarın sabah ilk iş olarak okula geleceğim ve sizden iş birliği bekliyorum, yoksa ikinizi de şüpheli olarak yargılatırım.
Bien. Iré al colegio mañana a primera hora y quiero su colaboración o ambos pagarán.
Mesele şu ki eğer politik bir ifadede bulunmak istiyorsanız... aynı zamanda gişe hasılatını da düşünüyor olmamalısınız.
Decir que la película es tolerante es demasiado. Si quieres hacer una declaración política no puedes preocuparte por la recaudación.
Bir karşılatırma notu istiyorum, anladın mı?
Y quiero un informe comparativo.
"Azgın İsa" ise $ 13.000.000 hasılat getirdi.
El Jesús lujurioso hizo 13 millones de dólares.
Ona söyleyeceklerin, mekan... kazanmayı amaçladığın hasılat... Al'in payı ve yaşlılık ekstrası.
Le das la ubicación el botín que estás preparado para garantizarle la parte de Al de ese botín, y un bono por excedente.