Libre Çeviri İspanyolca
33,575 parallel translation
Şimdi izninizle, sonunda ailemin yanına özgür bir adam olarak döneceğim.
Y ahora finalmente puedo volver con mi familia como un hombre libre, entonces, si me disculpan.
Şeytan benim yüzümden serbest.
- No. El Diablo está libre por mi culpa.
O sanki MMA dövüşçüsü gibiydi.
Era como si... era como si fuese un luchador de lucha libre.
- Yani işimiz kolaylaştı.
- así que tenemos vía libre.
Bir keresinde birisi bana özgür olamamanın çok çaba sarfettirdiğini söylemişti.
Alguien me dijo una vez que hay que esforzarse mucho para no ser libre.
- Çocuklardan kurtuldun mu bugün için?
¿ Tienes el día libre, alejado de las niñas?
Bugün boş günün sanıyordum.
Pensaba que hoy tenías el día libre.
Söylemek istediğin bir şey varsa şimdi benle paylaşma konusunda rahat ol.
Si hay algo que quieras decir... siéntete libre de compartirlo conmigo ahora.
Özgürsün.
Eres libre. Vete.
Eğer bir şey özgür kalabiliyorsa, özgür kalmalıdır.
Si algo puede ser libre, debería libre.
Bugün boş günümüz.
Tenemos el día libre.
- Programa baktım, bu akşam boşmuşuz.
He visto en el horario que tenemos la noche libre. ¿ Sí?
Şansına küs, özgür bir ülkede yaşıyoruz.
Tetas firmes, es un país libre.
Ayrıca "sınırsız mimoza" sözündeki sınırsız kısmı garson on dakikada bir gelince pek bir anlam ifade etmiyor.
Además la "barra libre" de la "barra libre de mimosas" no sirve de nada si la camarera se desaparece durante diez minutos.
Hepinize son kez ağzının payını verdikten sonra dikkat dağıtacak şeyleri bırakıp işimin başına oturacağım.
Y después los pondré a todos en su lugar, de una vez por todas, seré libre para trabajar, sin distracciones.
Emma'ya gerçeği söyle ve özgür olacaksın.
Dile a Emma la verdad y serás libre.
Çok iyi birisi, o yüzden düşüdüm de senin takıldığın biri yok, onun yok...
Está muy bien y solo pensaba, estás libre, él está libre...
Çekici bir teklif, ama mallarımı piyasadaki herhangi biri alabilir.
Es una oferta atractiva, don Giuseppe. Pero mi mercancía se queda libre en el mercado para todos.
Nihayet karşında tam anlamıyla özgür biri var.
Estás viendo, finalmente, a un verdadero hombre libre.
Nachiket, sana tam yetki veriyorum.
Nachiket, te estoy dando mano libre.
Yarın sabah özgür olacağım.
Seré libre mañana por la mañana.
İkimiz de özgür olacağız.
Ambos seremos libre.
Ona göre özgür dünyanın lideri ile de müzakere ediyordu.
él creía que también negociaba con el líder del mundo libre.
Özgürdü. Ve işleri hızla büyüyordu.
Era libre y su negocio estaba en auge.
Siz güvende olduğunuzda, ben de bizim için en iyisini yapmak adına özgür olacağım.
Cuando estén seguros, yo estaré libre para hacer lo que sea mejor para nosotros.
Hür irade, serbest piyasa... Hepimiz özgürüz.
libre arbitraje, libre mercado, todo libre.
- Bu öğlen boşum.
Bueno, ahora tengo la tarde libre.
Scianel kendi bildiğini okur, ama biz ortağız, kimse tek başına hareket edemez.
Scianel ha querido ir por libre, pero somos una alianza. Nadie puede hacer lo que le dé la gana.
Çavuş Swagger sizin emrinizde mi, yoksa serbest çalışan bir süper ajan falan mı?
El sargento Swagger en virtud de que el comando o es una especie de agente libre súper estrella?
Evet, çıkıyor.
Sí, sale libre.
Bu frekans açık mı?
¿ Está libre esta frecuencia?
Bu frekans açık mı?
¿ Está... está esta frecuencia libre?
Sizi özgür dünyanın lideri ile tanıştırmak istiyorum. Amerika Birleşik Devletleri başkanı William Jefferson Clinton!
Para presentarles al líder del mundo libre, el presidente de los Estados Unidos de América,
- Akşam boş musun?
- ¿ Estás libre?
- Zor durumda gibisin.
- Eres libre.
Söyle onlara yeri başkasına vermesinler.
Diles que dejen un hueco libre.
Ben olsam izin alırdım.
Yo me pediría el día libre.
Demek istediğim evdesin ve boş zaman dışında hiç birşeyin yok.
Digo, estás en casa ahora. No tienes más que tiempo libre.
Ve su parkı için kaydırak mı aldın gerçekten?
¿ Y realmente compraste un pase libre para el parque acuático?
Kalbinde, küçük bir teleferik yapmak yada ninja kampına gitmek vb.şeyler vardı. Bilemiyorum.
No, sé que tenías tu corazón enfocado en construir una caída libre en cable de interiores o ir a un campamento ninja, o...
CIA herhangi bir detay ifşa etmemizi istedi Edward Snowden'den ne kadar nefret etsem de şeffaf bir toplum istiyorum.
La CIA nos pidió no divulgar ningún detalle, y a pesar de lo que odio eso... como Edward Snowden, quiero una sociedad libre de secretos...
Bir de değişken... duygusal, özgür ruhlu yönü.
Y por otra parte una veleidosa algo sensual y libre de convencionalismos.
Kaldırım diye bir şey kalmamıştır.
No queda acera libre.
Masada bir yeri olsun istiyorsun ve onun da arzusu bu.
Va a salir libre, tiene mucha hambre, y quieres dejarle una buena mesa preparada.
O özgür bir adam ve biz bu bokun içinde sıkışıp kaldık.
... donde quiera, cuando quiera? ¡ Es un maldito hombre libre y estamos atorados en esta mierda!
Oğlum Lelluccio yarın tahliye oluyor.
Lelluccio sale libre mañana.
Ben daima özgür bir kadındım ama zaman içinde aldığım darbeler, beni pes ettirdi ve sonunda, iyi bir eş, iyi bir anneye dönüştüm.
Siempre había sido una mujer libre. Pero a base de golpes, me hicieron bajar la cabeza. Y al final he sido una buena esposa y una buena madre.
Marinella, bir kadın şayet gerçekten özgür olmak istiyorsa ya hiç evlenmemeli veya halihazırda evli olmamlı.
Marinè... solo hay una forma para una mujer, si de verdad quiere ser libre. No debe tener marido. O no tenerlo más.
Al bakalım, özgür olmak istiyor musun?
Aquí tienes. ¿ Quieres ser libre?
Tanrı bugün çıkardı.
Dios se tomó el día libre.
Bilemiyorum, kocam tahliye oluyor.
No lo sé, él ahora saldrá libre.