Limehouse Çeviri İspanyolca
138 parallel translation
Londra'daki Limehouse bölgesinde sabahın erken saatleri, birkaç yıl sonra.
Una mañana temprano en el barrio de Limehouse de Londres, años más tarde.
Limehouse onu sadece Çinli bir dükkancı olarak biliyor.
Para el barrio de Limehouse no es más que otro tendero chino.
Böylelikle Lucy Limehouse'a gelmiş oldu.
Entonces Lucy vino a Limehouse.
Berbat, uyumsuz ve kaba Dövüşçü, Doğu Londra'nın vahşi ormanlarının gorili, şeytani bir zevkle "Limehouse kaplanı" zaferini düşlüyordu.
Battling Burrows, un bestia, un gorila londinense, celebra su victoria contra el Tigre de Limehouse.
Dövüşçü'yü yatıştırmak için kum torbası işlevi görmediği zamanlarda, Limehouse rıhtımında yara bere içinde, sessizce dolaşırken görülebilirdi.
Cuando Battler no la usa para aliviar su rabia, arrastra su cuerpo por los muelles de Limehouse.
Sarı Benizli Adam Lucy'i sık sık izlerdi Limehouse'takilerin farkedemediği bu güzellik, onu kalbinden vurmuştu.
El Hombre Amarillo siempre miraba a Lucy. Su belleza, ignorada en Limehouse, había hecho mella en su corazón.
Nehrin karşısındaki antrenman sahasına gidip Kaplan'la rövanş maçına çıkmadan önceki son yemeği.
Su última comida en casa, antes de recluirse al otro lado del río para la revancha contra el Tigre de Limehouse.
Gavin'i bazı bilgiler bulmak üzere yollamıştım, Limehouse'un karanlık ve tekinsiz sokaklarında bulmuş.
Había enviado a Gavin a buscar cierta información. Y ha debido encontrarla. En los siniestros pasadizos de Lime House.
- Limehouse'a.
- A Lime House.
Burası Limehouse ve sizin gibileri burada görmekten hoşlanmayız.
Esto es Lime House y no nos gusta ver a tipos como usted por aquí.
Geçen gece Limehouse'da bir cinayet işlendi ve bir de buluşma oldu. - Merak ediyorum da dostu.. - Gelmiş.
Anoche un asesinato, luego se va a Lime House me pregunto qué...
Evet, Bay Holmes, sizin ünlü çıkarsama ve gözlem gücünüz Limehouse ya da Soho'da işe yarar fakat burada Amerika'da sanırım sizin boyunuzu aşıyor.
Señor Holmes, su famoso poder de deducción puede ser muy bueno en Laing House o en el Soho pero aquí en América creo que está usted fuera de juego.
yani biz, onu nehir kıyısında... güvenli bir yere götürdük. - Hemen yanına gitmek istiyorum.
Así es, pero le hemos trasladado a una casa que da al río, en la zona de Limehouse.
Limehouse'ta bir gece.
Una noche en Limehouse.
Dippy Burke ve Limehouse Chappie New York'dan gelmişler.
Dippy Burke y Limehouse Chappie de Nueva York.
Limehouse'da oturan Cheng Huan adında... bir gezgin Çinli... ve Shirley adlı bir kız vardı.
Había una vez un chino errante llamado Cheng Huan... que vivía en Limehouse, y una chica llamada Shirley.
Limehouse'ta bunları iki peniye satıyorlar.
A mí me parece muy corriente, cuestan dos peniques en Life House.
Limehouse Green İstasyonu'nun diğer tarafına düştü.
Cayó al otro lado de la Estación Limehouse Green.
Eski dolandırıcıların hepsini yaladım yuttum mesela Charlie Ponzi, Sarı Velet Veil, Limoncu Chappie, Koca Kıçlı Velet.
He estudiado a todos los antiguos estafadores, Charlie Ponzi, Yellow Kid Weil, Limehouse Chappie, y High Ass Kid.
Kadın, otuz yaşlarında kahverengi gözlü, beyaz tenli ve sarışın Limehouse yakınlarında boğulmuş.
"Mujer, unos 30 años. " Color de ojos marrón, piel y cabello claro ". Arrastrada por la corriente a la altura de la zona de Limehouse.
- Ellstin Limehouse'u duymuş muydun?
- ¿ Has oído de Ellstin Limehouse?
- Limehouse'daymış.
Lo tiene Limehouse.
Evet, efendim, Bay Limehouse.
Sí, Sr. Limehouse.
Burada 3 milyon dolar olması gerekiyordu, Limehouse.
Debían haber tres millones aquí, Limehouse.
Hayır efendim, Bay Limehouse.
No, Sr. Limehouse.
- Ellstin Limehouse.
- ¿ Has oído de Ellstin Limehouse?
Neyse, eğer kız doğruyu biliyorsa, Mags'in parasını Ellstin Limehouse adında bir adam saklıyormuş.
Si la chica tiene razón, Mags guardaba su dinero ahí. Con un tipo llamado Ellstin Limehouse.
- Limehouse'u tanıyor musun?
- ¿ Lo conoces? - No.
Bay Limehouse, Dickie veya peşinde olduğu para hakkında...
Sr. Limehouse, cualquier información sobre Dickie o el dinero- -
Ben, Bay Limehouse'un gayet özel bir dostu ve müşterisiyim. Lütfen hemen telefona çağırır mısınız? Teşekkür ederim.
Habla un amigo muy especial y cliente del Sr. Limehouse si podría ponerlo al teléfono de inmediato, gracias.
İşte o zaman Ellstin Limehouse'la tanıştım.
Y ahí fue cuando conocí a Ellstin Limehouse.
Limehouse Arlo'yu bir ağaç gibi yere serdi.
Limehouse lo derribó como a un árbol.
Limehouse... hiçbir şey hatırlamadı, sanki hiç yaşanmamış gibiydi.
Limehouse no recordaba nada...
Bay Limehouse'la arandaki konuşmadan neler çıktığını öğrenmeyi çok isterim.
Me gustaría saber qué precipitó esa conversación entre tú y el Sr. Limehouse.
Limehouse'la olan probleminiz Limehouse'la.
Lo que sea que tengan con Limehouse es con Limehouse.
Ash, Dickie'nin Limehouse'la bir anlaşması olduğunu söyledi.
Ash dijo que Dickie hizo un trato con Limehouse.
Limehouse'un adamlarından biri atık yüklü kamyonla buradan ayrılmak istedi adamı geri yolladım.
Pues, uno de los hombres de Limehouse intentó pasar un camión. Lo hicimos regresar.
Burada yaklaşık 3 milyon dolar olması gerekiyordu, Limehouse.
Debían haber tres millones aquí, Limehouse.
Limehouse!
¡ Limehouse!
- Buyurun, Bay Limehouse.
- ¿ Sí, Sr. Limehouse?
Burada 3 milyon olması gerekiyordu, Limehouse.
Debían haber tres millones aquí, Limehouse.
Ellstin Limehouse'un nedendir bilinmez ama beni aile servetinden kandırarak mahrum bırakmayı uygun gördüğünü millete söylerken başımı gururla kaldıracak iyi bir sebebim..... olmasını istediğim için beni suçlayamazsın.
Hasta entonces, no puedes culparme por querer una buena y verdadera razón que me permita explicarle a la gente por qué Ellstin Limehouse cree correcto quitarme la fortuna de mi familia.
Bay Limehouse'u tanıdığın kadarıyla, itibarına dil uzattığını onun kulağına gitmesini gerçekten istiyor musun?
Conociendo al Sr. Limehouse ¿ de veras quieres vengarte de él dañando su reputación?
Buz kutusuyla ilgili kararın ne olursa, olsun Bay Limehouse seni evine götürmemi söyledi.
Sin importar lo que decidieras sobre el dinero el Sr. Limehouse dijo que te llevara a casa.
Ellstin Limehouse.
Ellstin Limehouse.
Ulu orta etrafta gezip, millete "hey, bir ihtimal Limehouse'un paramı... -... sakladığı yeri biliyor musun?" diye soramam.
No puedo estar paseando, preguntándole a la gente "Oye, ¿ sabes dónde esconde Limehouse mi dinero?".
Bu kişiler belki Limehouse'un parasını nerede sakladığını duymuşlar mı diye merak ediyordum.
Me preguntaba si podrían haber oído algo sobre dónde oculta Limehouse su dinero.
Ellstin Limehouse'u soymak için Nobles vadisine gidersen... -... domuzlara yem olmak riskini göze alırsın. - Domuzlara.
Si vas a Nobles para robar a Ellstin Limehouse terminarás como comida de cerdos.
Limehouse parasını kilisenin altında saklıyor.
Limehouse oculta su dinero bajo la iglesia.
Limehouse Kimyasal Tesisleri.
Química Limehouse.
Bay Limehouse.
Sr. Limehouse.