Mürekkep Çeviri İspanyolca
1,384 parallel translation
"Mürekkep Adam" Mürekkep Adam?
"El calamar" ¿ El calamar?
Mürekkep yalamışlık, Bill.
Tengo experiencia, Bill.
Tamam, yıkadım ama mürekkep küçük adamı bırakmıyor.
Bien, ya me lavé, pero la tinta no sale.
Yanılıyorsam, düzelt ama mürekkep kuruduğuna göre alacaklı durumdayım. Hangi konuda?
Corrígeme si me equivoco, pero tengo derecho a cobrar.
Bana mürekkep püskürttürdünüz.
¡ Me hicieron echar tinta!
Hayır. İşte kalem, işte mürekkep ve boş bir çek defteri. Hazır buradayken otur şöyle.
- No, escríbelo ahora.
Ne bir mürekkep balığı ne de bir ıstakoza rastladım,
Ni calamares, ni medusas ni langostas de Atlantis.
kırmızı mürekkep bir bakayım
Lo siento. Tinta roja. Déjame hacerlo.
- Mürekkep gibi.
Pica.
- Mürekkep gibi. - Öyle. Kapkara.
Volveré poco después de llegar.
Mürekkep balıkları, benekli sürüleri, kum ahtapotları, melek balığı papağan balığı, trompet balığı, karanlık gibi güzellikler.
anguilas con manchas, morenas, rayas venenosas en la arena. Hay peces ángel, peces loro, peces trompeta, bellezas negras.
O lanet mürekkep balığı için o kadar oyalanmaya gerek var mıydı?
No debimos pasar tanto tiempo mirando esa maldita anguila.
Sen o lanet mürekkep balığı ile hiç ilgilenmediğin halde "biz" diye belirtiyorsun.
Sobre todo, porque no querías saber nada de la maldita anguila.
Hokkadaki mürekkep gibi zifiri karanlık olmayacak.
Esa oscuridad profunda de la tinta negra.
Mürekkep izleri iyi bir örnek olur.
Estos patrones de tinta se hacen para grandes ejemplares.
Mürekkep gibi bir şey mi?
¿ Que piensas, algún tipo de tinta?
- Yanmış mürekkep, yanmış kağıttan daha farklı dalga boyunda ışık emer.
La tinta quemada asborbe la luz a una longitud de onda distinta que el papel quemado.
Koparılan parçanın kenarında küçük bir miktar mürekkep var ve koparılan bölümdeki mürekkebin dizilişi bozulmamış.
Entonces, al igual que en los trozos cortados hay pequeñas cantidades de tinta en las puntas y la tinta de las secciones cortadas coincide perfectamente.
Yine mi kızların saçlarına mürekkep döktün.
¿ Todavía pones las coletas de las chicas en los tinteros?
Orası kırmızı mürekkep içinde boğuluyor.
El lugar está nadando en tinta roja.
Mürekkep testine benziyor.
Parece un test de Rorschach.
Mürekkep lekesi. Hey, bana bak.
Es una mancha de tinta.
Yeni damgalar, yeni mürekkep.
Tatuajes nuevos, afiliaciones nuevas.
Bana sürekli, "Mürekkep püskürtmeyi bırak Zoidberg!"
Se pasan el día : "¡ Deja de salpicarme tinta, Zoidberg!"
Henüz pembe slibimdeki mürekkep bile kurumadı ve yerime başkası alınıyor.
La tinta del papel rosado aún no se secó y ya me reemplazan.
Onlara yazılan mürekkep kadar değerleri olmayan mektuplar.
No valen ni la tinta con las que se escribieron.
- Mürekkep yerine...
Solo que en lugar de tinta
Asfalt üzerindeki lastik izi, kağıt üzerindeki mürekkep gibidir.
Caucho en asfalto es como tinta en papel.
Mesela bir mürekkep balığına ihtiyacım var.
- Ah, de acuerdo. - Por ejemplo, necesito calamares.
Yeni kitabım için mürekkep balığı mürekkebi kullanacağım. Çizimler için.
Uso... tinta de calamar para mi nuevo libro... y para todos mis dibujos ahora.
O bana mürekkep balığı mürekkebinden bulur.
- Me guarda la tinta de calamar.
Ve biraz da kırmızı mürekkep.
Y tinta roja, ¿ eh?
Mürekkep var mı?
¿ Tienes tinta?
Mürekkep yalamışların elleri pek kir görmez.
Es legal. Los chupatintas no están acostumbrados a ensuciarse.
- Sadece mürekkep, boşverin.
- Tinta, nunca.
Çünkü size mürekkep attı.
Porque tiró tinta sobre usted.
Mürekkep!
Tinta!
Bana mürekkep getirin!
Traiganme tinta!
"İçecek" değil, angut. Mürekkep!
No dije "bebida", dije tinta!
Hiç çıplak elle mürekkep balığı avına çıktın mı?
¿ Alguna vez ha pescado calamares a mano?
İlk kez bir kadın bana mürekkep balığı veriyor.
Sabe, es la primera vez que una mujer me da un calamar.
Bir mürekkep balığı kaybettik, hepsi bu.
Perdimos un calamar, eso es todo.
- Sen, kurdelemi çalan ve örgülerimi mürekkep içinde bırakan çocuksun.
- Tu eras el niño... que se robaba los moños de mi pelo y hundía mis trenzas en tinta.
- Mürekkep uçmuş olabilir ama aramızdaki bağ asla kırılmaz.
Claro que si. La tinta quizás se haya gastado, pero no la unión.
Sizce bu mürekkep mavimsi siyah değil mi?
La tinta es... ¿ No le parece azul-negra, más que sólo azul? Si, y la escritura más pequeña.
Aynı büyük babası gibi mürekkep yalamış biri.
Es un estudioso, como su abuelo.
- Mürekkep fabrikası baba.
Una fábrica de tinta, papá.
Hoş mürekkep.
Amor joven.
Ayrıca normal oje kokusu yerine bu şişe mürekkep kokuyordu.
esa botella olía a tinta.
Cebinizde kırmızı mürekkep olması rastlantı değildi.
Pero no, no, no fue así.
Leon, mürekkep nasıl üretilir?
Leon, ¿ cómo está el ingreso?