Mısınız Çeviri İspanyolca
56,762 parallel translation
Kapıyı açar mısınız, lütfen?
¿ Podría abrir, por favor?
Açık ilişki yaşayanlardan mısınız?
¿ Uds. son swingers?
Gelin ve damadın yakınları mısınız, Bay Kepp?
¿ Qué tan bien conocen a los novios, Sr. Kepp?
Hanımefendi, orada mısınız?
Señora, ¿ está ahí?
İyi misiniz? Yaralı mısınız?
¿ Estás bien?
Böyle seslere inanmaz mısınız? - Hayır!
¿ No crees en esas voces?
Bize bir şeyler çalmaz mısınız?
- ¿ Por qué no toca algo para nosotros?
Bakar mısınız, Zalesie'ye tren nerden kalkıyor?
Disculpe, ¿ dónde está el tren a Zalesie?
- Bakar mısınız?
- Disculpe...
Bakar mısınız millet, bugün buraya geldiğiniz için hepinize teşekkür ederim.
Atención, todos. Me gustaría agradecerles por venir hoy.
Oturmaz mısınız?
¿ No quiere sentarse?
Başka yorum yapacak mısınız?
Señor, ¿ tiene algún comentario?
Şu vaziyete bakar mısınız?
Mire cómo son las cosas.
Sizi tutan kişilere sadık mısınız?
¿ Tienes alguna lealtad hacia las personas que te contrataron?
- Bakar mısınız, Bay Lewis?
Disculpe, Sr. Lewis.
Ambulans çağırır mısınız?
¿ Puede llamar a una ambulancia?
Şu kirli çamaşırları yıkar mısınız?
¿ Me podrías lavar esto, por favor?
Katılır mısınız, Bayan HOLM?
¿ Está de acuerdo, señorita Holm?
Hazır mısınız çocuklar?
¿ Están listos y orgullosos?
Başlıyoruz. Hazır mısınız?
Listos para atacar. ¿ Listo?
- Hazır mısınız?
- ¿ Listo?
En azından benim popo bunda tatlı görünüyor mu? Siz bayanlar hazır mısınız?
¿ Se me ve bonito el culo por lo menos? ¿ Listas?
Dr. zett'in ofisine bağlar mısınız lütfen.
Comuníqueme con el consultorio del Dr. Zett, por favor.
Gençler, bakar mısınız.
Disculpen, chicos.
Bakar mısınız, bacağım yaralandı da enfeksiyon belirtileri gösteriyor.
Disculpe, tengo una herida en una pierna que empieza a infectarse.
Tamam, biraz şiir tadı almaya hazır mısınız?
¿ Listos para los poemas?
Pekâlâ, şiirlerinizi okumaya hazır mısınız?
¿ Listos para los poemas?
Siz lanet dünyayı kurtarmaya hazır mısınız?
¿ Listos para salvar al maldito mundo muchachos?
Bay Munson, özel mülke tecavüz ettiğinizin farkında mısınız?
Sr. Munson, sabe que está en propiedad privada, ¿ no?
İki gündür burada mısınız?
¿ Llevan dos días aquí?
Aksanınızdan anladığım kadarıyla gelinin babasının akrabasısınız.
Por tu acento, deduzco que eres pariente del padre de la novia.
- Menüyü almış mıydınız?
- ¿ Uds. recibieron menús?
Aldığımız rapora göre Clearview'ın batısında 10 kişilik bir ralli grubu var.
Según el informe, un intenso trafico, en la I-10 hacia el oeste cerca de Clearview.
Gece yarısından sonra piyano çalacağım. Böylece çıkmak için güvenli olduğunu anlarsınız.
Tocaré mi piano después de medianoche y entonces sabrán que es seguro salir.
- Yeni GPS uygulamasını anlatmaya çalışıyordum teknolojinin insanlığımızı yok ettiğiyle ilgili bağırmaya başladı.
Diciendo que la tecnología nos iba a robar nuestra humanidad.
- Hâlâ çok yakışıklısınız Kralım.
Siempre tan guapo, mi Rey.
Eyaletimizde hatta sınırımızın da ötesinde.
En nuestro estado e incluso en nuestra frontera.
Cömertliği anlatırken sadece şu anda veya bu kampüste değil yaşadığımız toplumda ve şehirde bulduğumuz her fırsatta eyaletimizde hatta sınırımızın da ötesinde.
Expresaríamos esa generosidad no sólo en este momento o en este Campus, sino todos los días en que tengamos la oportunidad... en nuestra comunidad y en nuestra ciudad, en el estado, incluso en nuestras fronteras.
Kazandığımız için çok şanslısın!
¡ Escucha!
Görünmez bir jetin üstünde kız arkadaşımın babasıyla savaştığım sıradan bir mezuniyet balosu!
¡ Una fiesta típica de bienvenida afuera de un jet invisible peleando con el papá de mi novia!
Şehir dışı derken? Taşındığınız şehir dışı mı?
- Al norte. ¿ En este estado?
Bütün bu sanat eserleri tasarım, insanın yaratıcılığı... Bütün hepsi önemli tek bir soru karşısında tamamen anlamsız kalıyor.
Todas estas maravillas del arte del diseño, el ingenio humano carecen de sentido ante la única pregunta importante.
Kaskın, dışarıda açıkta olduğun için yakalamış olmalı. İletişim ağımızın dışından geliyor.
Seguramente tu casco la recibió porque estabas muy lejos más allá de nuestros filtros de comunicación.
Bir sınırımız vardı ve sen o sınırı aştın.
Es cruel. Había una raya y te pasaste.
İnsanlara burada ne yaptığımızı anlatır mısın?
¿ Puedes explicarle a la gente lo que hacemos, por qué estamos aquí?
Dediklerin doğruysa ve kızı öldürürsem ölü bir adamı cezalandırıyor olmaz mısın?
Bueno, si eso es verdad y yo provoque esto... ¿ No estás castigando a un hombre muerto?
Peki bizim tanışıklığımızın temeli ne?
¿ Y cuál es la esencia de nuestra relación?
Tüm sırlarımızın gün yüzüne çıkmak için tırmandıkları bir yol var.
Los secretos que guardamos tienen una forma de agarrar su camino a la superficie.
Bana bir donut'mışım gibi bakmayı bırak ve kızımın yanında kal!
¡ No me mires como a una rosquilla y hazle compañía a mi hija!
Yoksa sınırı geçme şansımızı kaybederiz.
Perderemos la oportunidad de cruzar.
Aynısını Adirondacks'te yapmıştı, hatırladınız mı?
¿ Recuerdas que hizo esto en los Adirondacks?