English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ N ] / Nafile

Nafile Çeviri İspanyolca

340 parallel translation
" Nafile Kontes.
- Se esfuerza en vano, condesa.
Efendi Baynes kendi boynunu asılmaktan kurtarmak için nafile çabalarını kanıtlamakta yeterli.
El señor Baynes hara suficientes declaraciones... cuando intente inutilmente salvar su cuello de la horca.
Çünkü sen doktorun nafile işler -
Porque dices que él es tan vanidoso como...
Ama, içinde Tanrı'nın ruhu yokmuş ve içinde Tanrı'nın ruhu olmayan kişi dünyanın bütün zenginliklerine ve gücüne sahip olsa da nafile çünkü yüreği huzura ermez.
Pero el espíritu del Señor no había venido sobre él. A aquel que no lleve adentro el Espíritu del Señor todo el poder y las riquezas del mundo no le alcanzarán pues tendrá el corazón afligido.
Size yardım edebilmek için mümkün olan herşeyi yaptım ama anlıyorumki nafile.
He hecho todo lo posible para ayudarle pero veo que ha sido en vano.
Savaşmanız nafile.
Es inútil seguir luchando.
Gallagher, buradakiler için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım ama nafile.
Traté de ser justo con vosotros, pero no sirvió de nada.
Karanlık. Her yer zifirikaranlık. O kadar karanlıktı ki, nafile, insan göremezdi- -
tan oscuro que no se veía más allá de... las narices!
Nihayet durulduğunda, bezgin mürettebat onu bir rüzgarın içine çekmek gibi nafile bir umutla küreklere asılmıştı.
Ya sin viento en sus velas la tripulación remó con la esperanza de encontrar vientos favorables.
Dediğin gibi belki nafile bir savunma ama...
Quizá sea, como dice, una defensa en vano, sin embargo creo que debe ser oída.
Kendisine doktor nafile olsa da birini alıp getireceğim.
Volveré sola. Un médico no servirá de nada, pero iré a buscarle.
Kafamı patlatsan da nafile.
Aunque me golpee, nada logrará.
Severim sandım ama nafile.
Creí que sí, pero no.
Sanırım senden partiye bensiz gitmeni rica etmem nafile?
No os preocupeis, iros sin mí.
- Senin kocan gibisine nafile.
¿ Con un marido como el tuyo?
Herkes her yerde nafile bir arayışta - ne için?
Todos en todas partes andan en una búsqueda infructuosa, ¿ de qué?
Bu işin profesörü de olsan, nafile.
Y los alumnos no las aprovechan. Siempre se forra el profesor.
Nafile.
No Io haré.
Tüm yaşamım nafile bir arayıştan... anlamsızca konuşmalardan başka bir şey değildi.
Mi vida entera ha sido una búsqueda sin sentido. Lo digo sin amargura ni reproches.
Muhafızları öldürmeyi düşündüm ama nafile. Kız zaten yarı ölü.
Pensé en matar a los soldados... pero está agonizando.
Cesaretim kırılacak zannediyorsunuz, ama nafile.
Supongo que uds. creen que me siento decepcionado, pero no.
Menajer yardımcı olmaya çalıştı ama nafile.
El empresario trató de ayudarme pero fue en vano
Bunca zamandır nafile çalışmışım.
He recibido una paliza esta vez
Ne yazık, nafile yere yanıyorsun aşkından
Qué pena que todo tu amor sea completamente en vano
Her şeyi denedi, ama nafile.
Todos sus intentos por salir adelante eran en vano.
Yağdırmayan Allah yağdırmaz arkadaş. Ne yapsan nafile gayrı.
Si Él no quiere que llueva, es inútil insistir.
Zaman ve duygular uyumlu ama nafile.
El momento y las ganas coinciden, pero no el lugar.
Yada, tasavvur ederim, ülkemizi bu nafile Avrupa..... savaşı batağına çekmeyi başaramadı henüz
No lo ha hecho aún, imagino, habría logrado metido en esta fútil guerra europea.
Yanımda sanatçıları da getirdim. Borazan çalsan nafile.
Llevan tres días sin dormir.
Aslında Bay Mortimer, bizi soymaya çalışmak öyle nafile bir çaba olur ki, sadece çok budala biri bu işe kalkışabilir.
La verdad es... que tratar de robarnos sería tan inútil... que sólo un tonto lo intentaría.
Çektiği tüm çilelerin nafile yere olduğunu görüyor.
Que todo su sufrimiento ha sido inútil.
Kitle hareketlerini başlatmak kolaydır kısır döngü içinde kalan o nafile hareketleri.
Es fácil conseguir que las masas se movilicen en movimientos que siguen un círculo vicioso.
Yaptık elbette ama nafile.
Si, pero en vano.
# Dame adında Bir adam arıyorum ama nafile # # Piyano dükkânı varmış kendisinin #
Busco por montes y llanos un tal Simón Dame un amigo que vende pianos
Gösteriş yapman nafile... seni işportacı!
¡ Alardeas en vano, comerciante!
Nafile. Herbie durmak istemiyor.
Herbie no quiere detenerse.
- Doktor, nafile.
- Es inútil, doctor.
Konuşmak da istersin, ama nafile.
Intentas hablar y no puedes.
Şu kayalιklarda çok nal eskidi... ama nafile.
He perdido muchas herraduras en aquellas rocas... para nada.
Nafile.
Es inútil.
Nafile, komutanım.
¡ No resultará, Comandante!
Tüm bu çabalar nafile.
No vale la pena, permíteme decirlo.
Ağlama, çünkü gözyaşların nafile,
No llores y no desperdicies tus lagrimas
onlar bile nafile akmamalı...
y no dejes que los años también pasen en vano
- Ben zevklerini genişletmek istedim ama nafile!
Traté de ampliar sus gustos un poco, pero es imposible.
Elimizde bir isim olmadan, ne öneride bulunsak nafile.
Sin un nombre, las demás propuestas no tienen sentido.
Nafile okşayışları bırak, Alexandre.
Déjate de caricias vanas.
Zaten bir deri bir kemik kalmış kadınların feryatları duyuluyordu. Ve nafile çabalar...
El grito de la muerte de miles de las mujeres jóvenes que ya se redujeron a los esqueletos, y su... sus intentos inútiles, que sabían por cualquier lógica que no puede tener éxito, saltar fuera de los camiones que les llevará a las cámaras de gas
Çabaların nafile.
No me vale.
Ben onu ikna etmeye çalıştım ama nafile...
En vano...
Kelimeler nafile artık.
Mis palabras caen en el vacío.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]