Namus Çeviri İspanyolca
220 parallel translation
Son bir namus kırıntısı, o kadar.
La última chispa de decencia.
Bak Bruce, bu benim için bir namus borcu.
Bruce, esto es una deuda de honor para mí.
Özsaygı ve namus da önemli.
La dignidad importa, y la decencia.
- Namus borcudur.
Es una deuda de honor.
Yaşlı bir kadının kurumuş damarlarını böyle azdırıp tutuşturabiliyorsan, bırakalım fazilet, namus balmumuna dönsün coşkun gençliğin elinde.
¡ Si el infierno arde en la matrona, cera es la virtud joven!
Ben de öyle görünebilirim, ama namus anlayışım buna izin vermez.
Yo podría verme igual. Sólo que tengo alguna idea de lo que es modestia.
Yetro'nun çadırında namus, onur, özgürlük... ve güzellik var.
En la tienda de Jetro hay dignidad, honor, libertad... y belleza.
Namus kanunları benim yanımda.
Me respalda el derecho consuetudinario.
Namus kanunları bir efsanedir.
El derecho consuetudinario es un mito.
Namus kanunları diye bir şey yoktur.
El derecho consuetudinario no existe.
Namus timsali, bir albay kızı için, doğru mu?
¿ Para una maestra de escuela, pobrecilla, o para la hija del coronel?
Yoksulluk, namus ve itaatkarlık oldukça zordur.
Pobreza, castidad, y obediencia son extremadamente difíciles.
Gerçek ve namus her şeyin üstündedir.
La verdad y el honor están por encima de todo.
Burda namus taslamıyom.
No pretendo ser respetable.
Benim geldiğim yerde ortada bir namus meselesi olmadıkça biz düelloya başvurmayız.
Los hombres de mi clase sólo nos batimos en duelo cuando está en juego nuestro honor. ¿ Y mi honor?
- Namus mu? Benim namusum ne olacak?
¿ Qué ocurre entonces con mi honor?
Namus davası bu.
Son cuestiones de honor.
Namus davaları hiç eksik olmaz.
Siempre cuestiones de honor.
Bu kadar namus düşkünü olmayı bırak, eskiden hep neşe içindeydin.
Deja de ser tan pudorosa y podrás disfrutar de una buena vejez.
Onun için "namus", "adalet" gibi kelimelerin bir anlamı yoktur.
En gente como él, palabras como honor, lealtad y justicia no significan nada.
Katıksız inancın bağlılığı ile değil, aşkı hor görüldüğü için rahibe olanlar gibisin. Tutkularının tetiği düşer de böylelerinin kanlı canlı birini görünce birden namus ehli kesiliverirler.
Pareces una de esas jóvenes que se hacen monjas, no por fe sino por un fracaso amoroso y que enfermas de deseo, se entregan a la sensualidad y al misticismo y mortifican su cuerpo sólo para poder gozar.
Olabilir, Namus Abidesi, ama ay yeniden çıktı.
Ya se ha ocultado. Sí, Castidad, pero ya ha vuelto.
Bu bir namus meselesi, onu merkeze götürelim.
Se trata de un asunto de honor, llevémosle a la comisaría.
Tüm iyiliklerin temeli, ruhunu kontrol altında tutmak, alçakgönüllü olmak, dindarlık ve namus her şeyden önce gelir. Sakın unutma!
Pues todo bien se basa en el dominio del alma, en la humildad, la devoción, la ingenuidad, la paciencia y la verguenza.
- Namus göreceli bir kavram.
- La virtud es un valor relativo.
hayat çok güzeldir... sokakta namus budalalarının bizi aşağılaması kimin umurunda?
"¡ Es una vida perfecta! " ¿ Qué importa que la gente estirada Nos mire desdeñosa por la calle?
İntikamını bu çocuğun namusundan aldın. Namus mu? Ve ona buranın ne kadar adi bir kasaba olduğunu gösterdin.
Has tenido que vengarte con la virtud de este muchacho, para enseñarle la corrupción de esta ciudad.
Namus, utanma gibi duyuların yok mu?
No tienes decencia o vergüenza?
Hasta bir adamdan ne bekliyorsun? Şu roninde de durum aynı. Birilerini kurtarmak için birisinin namus duygusunu kaybetmesi gerek.
Por salvar su pobre vida este cobarde haría cualquier cosa.
Bana böyle namus taslama. Erkek kardeşini gözetlediğini anlatan sen değildin sanki.
No seas tan mojigata conmigo, después de todo lo que me dijiste sobre ver a tu hermano.
Bayan bakire konuştu! Bir kere ben ehli namus kadınım. Ama sen... aklın fikrin erkeklerin uçkurunda!
Señora, yo soy una persona honesta, pero usted les ha mirado con el mayor descaro.
Babam, ben, Cinde. Babam dedi ki ; "Lekelenen namus sadece Seyit'in namusu değil hepimizin namusudur." dedi. " Kız, bizim kızımız.
Mi padre dijo : "no es sólo el honor de Seyit el que ha sido manchado, sino el de todos nosotros, si nuestra hija no es pura nosotros la limpiaremos."
Namus timsali olduğumu söylemiyorum.
Not that I'm some paragon of virtue.
Kumar borcu, namus borcu.
Siempre la he cumplido.
Genç kadınlarda namus kalmadı artık.
Las jóvenes de hoy no son buenas.
- İnanç ve namus adına... karılarımız bizimle eğlenmekte, açıkça... gücümüzün tükendiğini söylemekte...
¡ Por la fe y el honor, nuestras damas se burlan de nosotros y dicen claramente que nuestro valor está degenerado...
Ve namus, Yurttaş.
Y la virtud, Ciudadano
Namus, onsuz terör ölümcüldür.
La virtud, sin la cual el Terror es mortal
Terör, olmadan namus güçlüdür.
El Terror, sin el cual la virtud es impotente
Bütün o evcimen çaylaklar, kağıt paraları ve... pazarlıklarını giymiş kiliseye giden karılarıyla... arka kapıda hazır bekleyen bir vaizle... ancak kıçlarının namus bekçiliğini yapar onlar!
Con sus esposas de ropa de domingo. Y con un padre que no hace otra cosa mas que pedir sexo.
Kanunlar da insanın, namus ilkelerini oturtmak için gösterdiği zayıf bir çabadan ibarettir.
Y la ley... es un débil intento del hombre... para establecer los principios de la decencia.
Namus.
Decencia.
Namus bir anlaşma değildir!
¡ Y con la decencia no se comercia!
Namus...
La decencia...
Namus ninelerinizin size öğrettiği şeydir.
La decencia es lo que sus abuelas les enseñaron.
Namus, ha?
¿ Honor?
Böyle düşünmen seni namus ve dürüstlükten uzaklaştırır.
Pensar así re lleva a desviarte del camino.
Namus ve dürüstlük mü?
¿ Desviarme del camino?
Bu namus taslayan üç kağıtçının geberip gitmesi gerekirken sürekli kazanmasından sıkılmadın mı artık?
¿ No estás harto de ese capitalista moralista y sin escrúpulos, que siempre sale triunfante cuando debería estar enterrado?
Ve siz degerli Kajal, namus onun içinde olabilir dans et.
Y nuestra querida Kajal, se puede bailar en su honor.
Düzen ve namus, evet.
" Sí, ley y orden.