Nectar Çeviri İspanyolca
441 parallel translation
Nektar, korkma, korkma, bu eski sıkıcı şeylerden hiçbirini istemiyorum!
¿ Nectar? ¡ Nada de eso, nada de esas locas cosas extrañas!
Nektar ve Ambrosia'ya sıkıcı mı diyorsun?
¿ Llamaste al nectar de Ambrosia extraño?
Aşk enerjileri tükendiğinde uykuya teslim olmuşlardı.
Cuando el nectar de su amor se hubo acabado se deslizaron hasta el placer del sueño.
- Nektar nedir?
- ¿ Qué es nectar?
Güney viskisi içmeyeli yıllar olmuştu.
Hace años que no pruebo el néctar del viejo sur.
Tanrılarla birlikte içki iç.
Bebe néctar con los dioses.
Cupid tanrılar arasında dans ederken fırlatmış yeryüzüne nektarı beyaz gülün üstüne dökülen nektar, onu sonsuza kadar yapmış kırmızı.
Mientras Cupido bailaba entre los dioses, dejó caer su néctar que, al caer sobre la rosa blanca, la hizo roja para siempre jamás.
Nektar Bayan Shelley.
Néctar, Srta. Shelley.
Nektar.
Néctar.
Seni ele avuca sığmaz, kızıI ve eşsiz nektar
Tú bribón de rubí, néctar sin igual.
Dünyaya gelen tanriçam, öpücügünle beni ölümsüz kil sölen gibi bir hayat yasayalim.
Oh, diosa venida a la Tierra, hazme inmortal con tu beso y viviremos de néctar y ambrosía.
Derler ki, "Bir lokma sake uzun ömür sağlar ama aşırıya kaçıldı mı..."
"El sake es néctar divino". "No debes beberlo en exceso". "Una lengua de miel con un corazón de piedra".
Buyrun, Muhterem. Tanrının nektarı.
Reverendo, el néctar del Señor.
Baylar, bardaklarımız boşaldı.
Caballeros, nuestras copas están ya sin néctar.
Bir böcek, bitkinin nektarının cazibesine kapılır, ve kıllar, tuzağın hareket mekanizmasını tetikler. Bu bitkilerin avlarını nasıl sindirdiği henüz açıklanabilmiş değil.
Una mosca es arrastrada al dulce néctar, sus alas golpean el pistilo cerrando la trampa, no se sabe todavía cómo digieren sus presas.
Bal arıları çiçeklerdeki nektarı çeker
Las abejas melíferas que sacan De las flores el néctar
Çünkü gördükleri her çiçekten bir parça almak isterler
Porque toman un sorbito de néctar De cada flor que visitan
İskoçya'dan kutsal abıhayat suyu.
Néctar bendito de Escocia.
Ve şimdi, ilk kez Cheyenne'de Dr. Foy'un mavi iksiri.
Ahora, por primera vez en Cheyenne el Néctar Azul del Dr. Foy.
Ve şimdi, bayanlar ve baylar Bay Yancey tam 111 yaşında ve mavi iksirin sağlığı geri kazandıran gücüne ve koruyuculağına minnettar.
Y ahora, damas y caballeros el Sr. Yancey tiene 111 años gracias a los poderes saludables del Néctar Azul.
Ve mavi iksir sayesinde kendini bundan daha iyi hissetmemişti.
Y nunca se había sentido mejor, gracias al Néctar Azul.
Bay Yancey, kaç şişe mavi...?
Sr. Yancey, ¿ cuántas botellas de Néctar?
Tahminen Bay Yancey hayatında kaç şişe mavi iksir içmiştir?
¿ Cuántas botellas de Néctar Azul el Sr. Yancey ha tomado en su vida?
Şerbet. Saf şerbet!
Oh, es néctar. ¡ Puro néctar!
Kutsal sözler şöyle : " Vücudumdan kanını ısıtacak sıcaklığı al ve göğsümden susuzluğunu giderecek sıvıyı.
El proverbio dice : "De mi vientre recibirás el calor que calentará tu sangre" "De mi seno absorberás el néctar que aplacará tu sed".
sürüngenlere özgü zehir etkisindeydi.
Deben descansar. Seguramente es el néctar.
Saf protein. Tadı nektar gibi.
Proteínas puras con sabor a néctar.
Nektar, Bay Verdeschi.
Néctar, Verdeschi señor.
Saf nektar.
néctar puro.
Pekala, biraz balözü ve Ambrosia bulabiliriz.
Bien, les daremos néctar de Ambrosia.
Juliet, karım,... dudaklarının nektarını bozan ölüm... senin en ufak güzelliğini fethedemedi,... cildinden ve yüzünden hala yayılıyor ölüm bayrağını dalgalandırmayı başaramadı.
Julieta, esposa mía,... la muerte que ajó el néctar de tus labios... no ha podido vencer del todo tu hermosura, todavía irradia tu piel y tu semblante donde aún no ha podido desplegar la muerte su bandera.
Ne çiçek, ne meyve! Ne kayısı, ne ceviz!
Como una flor en la selva tras una lluvia, llena de perfume cuyos pétalos fluyen néctar, más dulce que el azúcar.
Bala her uzandığında,..
Bebo el néctar de los dioses... idel abdomen de una diosa!
Hem o da genç kızlardan hoşlanırmış.
También a él le gustaba el néctar de jóvencitas.
Prometheus'tan gelen bir bardak nektara ne dersin?
¿ Qué tal una taza de néctar directo de Prometeo?
Tanrıların içkisi olarak, fena çay değil.
No está mal, para ser néctar de los dioses.
Hindistancevizi suyu?
¿ Néctar de coco y guayaba?
Arının çiçeğin nektarını içmesi gibi ben de senin güzelliğini içmeliyim.
He de beber en tu belleza, Como la abeja en el néctar de la flor.
Bu nektarı dene. Benim gibi, Roussillon'dan.
- Probad este néctar, viene de mi Rosellón natal.
Öteki kadında seni baştan çıkaran şey ne oldu?
¿ Ha sido la renración del dulce néctar del fruro de orra mujer?
Tanrıların içeceği, sevgilim.
Néctar de los dioses, cariño.
Yağmur yağınca, yağan yağmur şerbet misali, insanın kalbini dürüstlük ve güzelliklerle dolu bir hayat geçirme arzusu ile doldururmuş.
Y cuando llovía, caía un néctar que colmaba el corazón de deseos de una vida de verdad y belleza.
Toplayın nektarları, benim küçük işçi arılarım... ve bal yapın- - çocuklarınız için bal.
Junten el néctar, mis queridas abejas... y hagan la miel. Miel para sus hijos.
Bu kırmızı dudaklardan bal emmek isterdim.
Me gustaría... libar el néctar de tus labios rosas
- Kutsal sıvı damarlarımda akıyor!
- ¡ El néctar sagrado corre por mis venas!
Ürünlerinizin acıktığı tatlı nektar mı?
¿ El dulce néctar que imploran los cultivos?
Necktie.
Néctar.
Bu arada, üzerine sıktığım sprey bu kuşların içtiği bitki özlerinden türetildi.
Por cierto, el líquido que te rociaron proviene del néctar que ellas beben.
Ama merhametli bir adam olduğum için arabaya binmene ve benim gibi bir cevheri tatmana izin vereceğim.
Pero, soy un tipo que perdona Estoy dispuesto a dejar que te subas.. ... Y participar del néctar que soy yo.
senin evinin çayı nektar gibidir. değil mi, oğlum
El té de su casa es como el néctar. ¿ Qué dices, Hijo?
Tanrıların nektarını tat.
Aprovéchate del néctar de los dioses.