English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ N ] / Nındı

Nındı Çeviri İspanyolca

12,949 parallel translation
Marcellus, Shen Min'in vampir olmadan önce, Kızıl Bela olarak tanındığını hatırlatmama gerek var mı?
Marcellus, ¿ necesito recordarte que Shen Min era conocido como El Dolor Rojo antes de ser un vampiro?
Geçen sefer Callie evden alındığında lisansınızı yenilememiş miydiniz?
¿ No renovaron su licencia la última vez que se llevaron a Callie de la casa?
Earl'e üzerinde bu işaret olan bir kamyonetin içinde ki adam tarafından işe alındığını ve adamın ona saldırdığını anlattı.
Le dijo a Earl que lo atacaron después de ser contratado por un tipo en una camioneta que tenía este símbolo.
Bizim kadar uzun bir hayat sürdüğünde paylaşmadığın sırlar artık hatırlamadıklarındır.
Cuando hayas vivido tanto como nosotros, los únicos secretos que no compartirás serán aquellos que no puedas recordar.
Ne işe yaradığını bilmiyorum ama dün gece girdiğiniz hayvanat bahçesinden çalındı.
No sé qué demonios hace, pero lo robaron del zoo que asaltaste anoche.
Sana yakındım, seninle yattım bile ama sen bana bir kızın olduğundan daha önce hiç bahsetmedin!
¡ Me acerqué a ti, fui a la cama contigo, y nunca mencionaste que tenías una jodida hija!
Birileri izinsiz şekilde yürüyerek koridordan aşağı inmiş. Kaşındınız.
Alguien que va por el pasillo sin un pase de pasillos... va buscando problemas.
Yakın zamanda da size taşındığımdan beri....... bilmiyorum, onunla uygun duruma gelemedim.
Últimamente, desde que me he mudado con vosotros, no sé, pasa algo raro con ella.
Eminim önceki yaşamlarının hiçbirinde ağlamamışsındır.
Apuesto que nunca has llorado en todas tus vidas.
Belki sırrını açıklamaya hazırsındır.
Quizá ahora estés lista para revelar el secreto.
Bunu duymanın zor olduğunu biliyorum ama bazen haklı olarak kötü şeyler yapmak zorundasındır.
Sé que es difícil de escuchar... pero a veces, tienes que hacer algo malo por los motivos adecuados.
Mübaşir, jüri heyetini getirin de boşa harcanmış vakitleri için onlara teşekkür edebileyim ve niye salındıklarını açıklayayım.
Alguacil, llevar en el jurado para que yo pueda darles las gracias por su tiempo perdido, y explicar por qué están siendo liberados.
Bu programa nasıl alındığınızı çözemiyorum bile.
Ni siquiera sé cómo entraron al programa.
Bütçesi dahil, anlaşmanın tüm yönlerini içinde barındırıyor.
Detalla todos los aspectos del acuerdo, incluso su presupuesto.
Çıktığımız onca zaman boyunca bana kız arkadaşım demekten hep kaçındın.
Durante todo el tiempo que salimos, te negaste a llamarme tu novia.
İlişkilerde ne kadar kötü olduğu hakkında kendini övüp duruyordun sürekli. Tek umursadığın şey kariyerin ve seks hayatındı.
Estabas orgulloso de lo malo que eras en las relaciones, y lo único de lo que siempre te preocupabas era de tu carrera y de tu vida sexual.
Guinevere'e olan aşkın, en iyi arkadaşın Lancelot tarafından elinden alındı.
Su amada Ginebra le fue arrebatada por su mejor amigo, Lanzarote.
Volta atmaya devam edersen zemini aşındıracaksın.
Vas a desgastar el suelo si sigues paseando así.
Bir yandan da bu evin kime ait olduğunu ve elmasların en başta nasıl çalındığını bulmaya çalışalım.
Y mientras lo hacemos, averigüemos de quién es esta casa... y cómo esos diamantes fueron robados en primer lugar.
Ne demek. Neyin çalındığını söyler misiniz?
Por supuesto, ¿ puede decirme qué fue robado?
Şu anda arkadaşsınız ama o senin ilk aşkındı.
Quiero decir, son amigos ahora, pero ella fue tu primer amor.
Pekâlâ, dev ejderha, resmen dikkate alındın.
Está bien, dragón gigante, ya estás advertido.
Az önce arındırdın.
Ala, Morty! Acabas de purgar.
Yastık muhabbeti dışarıda kaynayan sıkıcı abuk subuk insanlardan daha değerli ama hakkını vermeliyim. Diğer yönünü ondan bayağı iyi sakındın.
Las charlas de almohada son mucho más valiosas que las tediosas tonterías que la gente suelta en público, pero debo admitir, que lo hiciste excepcionalmente bien ocultándole tu otra faceta.
Pekâlâ. Şu takındığın tavır var ya?
¿ Ves esta actitud que tienes?
Bu da gösteriyor ki doğru tavrı takındığınızda hayallerinizin hepsi gerçeğe dönüşecek.
Esto demuestra que con una buena actitud, todos tus sueños se cumplirán.
Fındıklarını kes.
Córtale los testículos.
Kadın... Evet bu arada, kadındı. Girilemez mekanlara girmekte ve iz bırakmadan yok olmada dünyada en iyisi oydu.
Ella, sí, en efecto, se trataba de una mujer, era la mejor en el mundo en penetración de los más... lugares impenetrables, y luego, puf, desapareció sin dejar rastro.
Berlin'e taşındın.
Te mudaste a Berlín.
Flora'nın çocuğunun canı onun elleriyle alındı, düşmedi çocuk.
El bebé de Flora fue asesinado por su propia mano, no fue un aborto natural.
Geçen hafta taşındığını söylüyor.
Dijo que se mudó hace unas semanas.
Hayatımın en kötü günü çocuklarıma veda ettiğim ve evden taşındığım gündü.
El peor día de mi vida fue cuando me despedí de mis hijos... y me fui de casa.
- Nelerin çalındığını teyit etmeliydim.
- Tengo que verificar lo que se llevó.
Sayın Yargıç, toplantımız yarındı sanırım.
Señoría, creí que nuestra reunión era mañana.
Çağrı kodu gönderdin telefonunu parçaladın ve Rus İstihbaratı'nın güvenli evine sığındın.
Desencadenaste un código de destrucción instantáneo, luego machacaste tu móvil y tomaste refugio en un piso franco del SVR.
Ee... Talimatlarını anlamışsındır umarım.
Y... entiende sus instrucciones, espero.
- İşe alındın diyorum?
Estoy diciendo que está contratado!
Donanma kodu 45812'na göre burada askere alındınız UNSC'nin özel projesi ORION-II kod adıyla, ayrıca SPARTAN II olarak bilinen projeye.
Según el código naval 45812, quedan reclutados al proyecto especial de UNSC con nombre clave ORION-II, también conocido como SPARTAN II.
- Neden taşındın?
¿ Por qué te mudaste ahí?
Umarım ne yaptığının farkındasındır.
Espero que sepas lo que estás haciendo.
Sana bebeğimizi düşürdüğümü söylemiştim Oliver ve William'ın babasıyla Central şehrine taşındıktan 2 sene sonra tanıştım.
Te dije que perdí a nuestro bebé, Oliver. Sí. Y conocí al padre de William dos meses después de mudarme a Central City.
- Tam spektrumlu ışık, EMF ölçer ve termal kamera. Fred Amca'nın verdiği mezuniyet parasıyla alındı.
Luz de espectro completo, medidor EMF, y cámara térmica, cortesía del dinero del tío Fred por mi graduación.
Kiliseler masalları kutlar koruyucu melekleri, koruyucu Azizi ama mezarlıklar kaçınılmaz sona dair somut kanıtları barındırırlar.
Las iglesias celebran los cuentos de hadas... los ángeles guardianes, santos patrones... pero los cementerios guardan las pruebas firmes... de que ninguna de esas cosas pueden salvarte de lo inevitable.
medya bir porpaganda programının varlığından mı yoksa bunun korunmasında yetersiz kalındığı gerçeği ile mi uğraşacak emin değilim
No se si los medios están más preocupados acerca de la existencia de un programa de propaganda o del hecho de que fuera insuficientemente protegido.
İkiniz çok yakındınız.
Ustedes dos eran muy cercanos.
- Bakın, amacı günahlarınızdan arındırmak.
Para purificarlo de sus pecados.
- Bakın, amacı günahlarınızdan arındırmak.
Para purificaros de vuestros pecados.
Satışını yaptığı filmin çalındığını söyledi.
Dice que le han robado la película que iba a vender anoche.
Benim ve etrafımdaki insanların, yapılan işkencelere üzüldüğüne inanmamızı mı bekliyorsun? Bunlara üzülecek bir ruh barındırmıyorsun sen!
Te gustaría que yo y todas aquellas personas alrededor mío crean que esta dura experiencia es una carga profunda en tu alma, pero la verdad es, que no tienes alma!
Charles umarım birbirimize bağlı olmamızın geleceğimiz için ne kadar hayati önem taşıdığının farkındasındır.
Espero que reconozcas, Carlos, lo vital que nuestro compromiso será para el futuro de ambos.
- Portland'a geri taşındın, öyle mi?
Así que has vuelto a Portland.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]