Oasis Çeviri İspanyolca
439 parallel translation
Bu adam benim için vahanın ortasındaki kuru bir kuyudan başka bir şey değil.
¡ Ese hombre es como un pozo en un oasis desconocido!
Vahaya gidiyoruz, su almaya.
Ir a oasis, llenar bolsas de agua.
Bu turist rehberini okuyup P ve T harfleriyle başlayan bütün köylerin, vahaların ve sınır çizgilerinin ismini yazdım.
Estoy con este mapa turístico fijándome en cada pueblo. Cada oasis, cada monumento que empiece por'P'o'T'.
Vaha nasıl yazılır?
¿ Cómo se deletrea "oasis"?
- Bilimsel anlamda burası vaha sayılmaz.
- Científicamente no se les llama oasis.
Konforsuzluk çölünde, el altında bir vaha.
Pero por dentro es un oasis en un desierto de incomodidad.
Belki benim kuruntum ama vahamız menekşe gibi soluyor.
Puede que sea mi imaginación, pero este oasis nuestro... se está volviendo una pesadilla.
Gece vahayı aydınlatan ay... Gündüz ışığını veren güneş. Bunların varlığı tesadüf değil.
La luna que ilumina este oasis de noche y el sol que lo ilumina de día, no están ahí por casualidad.
San Francisco, Kaliforniya çölünde bir uygarlık vahası.
San Francisco, un oasis de civilización en el desierto de California.
Çölde su yerine... Tanrı'nın gözleridir.
La única agua en esta parte del desierto... es el oasis en el ojo de Saba.
Burası bir vahaydı, kuşlar burada bulunurdu.
Encontramos aves allí dentro, eso era un oasis.
Solaar Vahası'nda. Fakat sizin gitmenizin ne yararı olacak?
En el oasis de Solaar. ¿ Pero que conseguirás yendo allí?
Vaha, Byblos yolundaki Tiba sınırının yakınında.
El oasis esta cerca de la frontera de Tiba. En el camino de Byblos.
Burası çölde bir vaha gibi.
Es como un oasis.
Aynı zamanda Byrd'ün 1947 yılında karşılaştığı tamamen buz çölüyle çevrelenmiş kutupta sıcak vaha fenomenini de araştıracaksınız.
Además deberán investigar el fenómeno detectado por la expedición de Byrd en 1947,... esto es, un oasis polar, consistente... en un cuerpo de agua caliente rodeado por este vasto desierto de hielo.
Asselar Vahası kapanmaz.
El oasis de Asselar no estará cubierto.
Bu en büyük vaha, değil mi?
Es el mayor oasis, ¿ no?
Siva vahası.
Al oasis de Siba.
Bizim gibi işi bitmiş adamlar için burası çölde bir vaha gibi.
Este es un verdadero oasis para nosotros, marginados de la sociedad.
o zaman görüşmek dileğiyle şimdi bu sadece sponsorumuzun reklamı değil aynı zamanda çok iyi bir tavsiye sizi gerçekten serinletecektir bir sonraki buluşmamıza kadar Oasis'i deneyin var olan en yumuşak tadı
Espero que nosotros lo veamos luego. Ahora bien, esto no es sólo la palabra del patrocinador, es simplemente una muy buena sugerencia. Es sinónimo de fescura real.
Afrika'da bir vaha var, Marakeş yakınında, müthiş bir yer.
Piensa que hay un oasis cerca de Marrakech. Un lugar divino, se vive de sol y fruta. ¡ Tanta fruta!
En yakın yer küçük bir vaha, ama bu kuzeye doğru bir haftalık yolculuk demek.
El oasis más cercano está a una semana al norte de aquí.
Eşkiyalar vaha yakınına da kamp kurarlar.
Los bandidos siempre acampan cerca de los oasis.
Vahaya gitmeliyiz.
Iremos al oasis.
Her gün, gittiğimiz mesafe azalıyordu.
Nuestro avance diario hacia el oasis cada vez era menor.
Vahaya ulaşana kadar, Doktor, evet.
Sí, hasta alcanzar el oasis, Doctor.
Vahaya gideceğim ve su ile geri döneceğim.
Iré al oasis y traeré agua.
Vahaya ulaşabileceğini mi sanıyorsun?
¿ Podrás llegar al oasis?
Yapabiliyorken vahaya doğru hareketlenmeyliz.
Mientras podamos avanzaremos hacia el oasis.
( Vahada Tegena tamamen dolu bir su kabağından su içmektedir. )
( En el oasis, Tegana bebe de una calabaza llena de agua. )
Çöl kelimesi insanın aklına kum tepeciklerini, vahaları ve serapları- -
Eso me sugiere imágenes de dunas, oasis, espejismos...
Çöl kelimesi insanın aklına kum tepeciklerini, vahaları ve serapları- -
Esa palabra me recuerda a dunas, oasis y espejismos.
Vahada Barasa öncü grubu var.
Hay un grupo avanzado de los Bara'sa en el oasis.
Bu vahşi yerde bir vaha kurmuşsun.
Has construido un oasis en medio de este desierto.
Bir sonraki vahada buluşuruz.
Nos vemos en el próximo oasis.
Bazı zamanlar, bir yerlere sığınmak. Ve onlar için, elli çirkin, şiir yazmak.
has idealizado a esa jovencita paranóica... sólo para poder refugiarte, de vez en cuando... en un oasis de pena... y escribir 50 poemas malos sobre el asunto.
Halkı bu sıcak, kavrulmuş toprakların sadece hayalgücü değil, cesaret de gerektiren bir taşra vahası bir başarı olabileceğine ikna etmek.
Convencer a la población de que esta tierra desierta y calurosa podía ser un oasis suburbano fue una proeza no sólo de imaginación sino también de valor.
İyi olan her şeyi aldik ve burada bir vaha yarattik.
Tomamos todo lo bueno, y creamos un oasis.
Galaksilerarası yolcular için pek çok vaha vardır. Ama, bilinen ticaret yollarına bu kadar uzak ve garip bir şekilde, tylium madenine bu kadar yakın olmadık.
Hay muchos oasis de esos para viajeros intergalácticos, pero nínguno tan lejos de las arterias conocidas de comercio... y nínguno tan curiosamente cerca a una mina del tylium.
Bataklığın ortasında bir şehir var.
Hay una ciudad en medio de los páramos, como un oasis en el desierto.
SLAUSEN'İN KAYIP VAHASI Western Müzesi 4 Mil
OASIS PERDIDO DE SLAUSEN Museo del Oeste a 4 Millas.
SLAUSEN'İN KAYIP VAHASI
OASIS PERDIDO DE SLAUSEN
SLAUSEN'İN KAYIP VAHASI Az İleride
OASIS PERDIDO DE SLAUSEN Justo adelante.
Kimbilir, belki de bir çölde ilkel bir uygarlık keşfetmiş olabilirdim. Belki bana göklerden gelen kanatlı bir Tanrıymışım gibi tapacak binlerce ilkel insan vardı.
Quien sabe, podría descubrir un oasis una ciudadela de civilización miles de personas primitivas que me adorasen como un Dios alado caído sobre ellos desde los cielos.
Nereye gidiyor? Son sulak yere mi?
¿ hasta el último oasis?
Vahanın ötesinde bulacaksın onları.
Los encontrarás más allá del oasis.
Hatırlıyorum da inanılmaz karanlık bir gecede... bir vahada kalıyorduk ve palmiye ağaçları rüzgârdan sallanıyorlardı ve uzaklardan Kozan'ın güzel bas sesini işitebiliyordum. Kumların arasından sesini takip ettim.
Recuerdo que una noche cerrada... estábamos en un oasis con palmeras... y oí a Kozan cantando, con una voz grave muy bonita... y seguí su voz a través de la arena.
Çölde şansımı deneyeceğim.
¡ Probaré en el oasis! ¡ Buena suerte!
Oasis'in sahibi.
Es dueño del Oasis.
Eridikçe, kaynağımız besleniyor ve bu vaha oluşabiliyor.
Cuando se derrite, alimenta a nuestro oasis.
Parlak yeşil takımların yuvası.
Oasis de los trajes verdes y relucientes.