Ofiste Çeviri İspanyolca
3,491 parallel translation
Hayden ile ofiste buluşmak benim fikrim değildi.
No tenía sentido para mí encontrarme con Hayden en la oficina.
Alt kattaki ofiste rafta bazı yedek anahtarlarım var.
Tengo copias en la oficina, por el pasillo, en el porta llaves.
Alt kattaki ofiste rafta bazı yedek anahtarlarım var.
Hay copias en la oficina, por el pasillo, en el porta llaves.
Demek bu yüzden ofiste bu kadar erken saatte bulunman gerekiyor.
¿ Para esto tenías que venir al trabajo tan temprano?
Bildiğim kadarıyla, merkez ofiste dedektiflerimizle görüşüyor.
Por lo que sé, está en la sede hablando con nuestros investigadores.
Ava Hessington davası Londra'daki ofiste başladı.
Ava Hessington empezó en la oficina de Londres.
Senin ofiste olman gerekmiyor mu?
¿ No deberías estar en la oficina?
Ofiste bir kitapta saklı.
Escondida en un libro del despacho.
Teslamı ofiste bıraktım.
Mira, uhm, deje mi Tesla en la oficina.
Ofiste görüşürüz.
Te veré en el trabajo.
Ofiste.
Está en la oficina.
Ofiste gizli kamera olabilir.
Creo que puede haber equipamiento de monitoreo en la oficina. ¿ Qué?
Ofiste çok gerildim, yukarı çıkıp sizi göreyim dedim.
Me puse tan nerviosa, que quería subir y verlos.
Ofiste bize ihtiyaçları var.
Nos necesitan en la oficina.
Ofiste olmama daha 2 saat var.
Dos horas antes de tener que estar en la oficina.
Benimle bir saat içinde ofiste buluşur musun?
¿ Nos vemos en la oficina en una hora?
Doggie işleri götürüyor ofiste.
Un perrito que corre por la oficina.
Tess ve Tamara ofiste, Sloan ekonomide,
Tess y Tamara en el Hill, Sloan en economía,
Al'a söyle bakmaya devam etsin çünkü o ofiste kimseyle tanışacağımı sanmıyorum.
Dile a Al que siga buscando porque nunca voy a encontrar a alguien en esa oficina.
Ofiste kim söylemiş olabilir?
¿ Quién puede saberlo en ese lugar?
Ofiste aylak-aylak dolaştığımı çöpleri karıştırdığımı ve senin ne cehennemde olduğunu merak ettiğimi mi sanıyordun?
¿ Qué te pareció, Acababa de ser alrededor de pedos la oficina buscando en la basura, preguntándose ¿ dónde diablos estabas?
Konforlu bir ofiste kağıt işi yapmakla çok meşgulsünüz, sanırım. Suçlulara ihtiyacı olanı vermek yerine onlar hakkında işlem yapıyorsunuz.
Muy ocupados en una cómoda oficina haciendo papeleo supongo, procesando criminales en lugar de darles lo que en verdad necesitan :
Haberiniz olsun, millet. Ofiste bit var.
Está bien, todo el mundo quieto... tenemos piojos.
Normalde Pam ofiste sorun çıktığında etrafı yatıştıran biridir.
Normalmente Pam suele ser una persona tranquilizadora y calmante en la oficina.
Seni bir daha yukarıda ki ofiste çalışırken görmek istemiyorum.
¡ No quiero volver a verte trabajar en la oficina de arriba!
Senin gibi öylece cam ofiste oturmam.
Sólo que yo no tengo una oficina de vidrio como tú.
Orada, ofiste.
Allí, en la oficina.
Ofiste yeni bir müşteriyle görüşeceğim.
Tengo una cita con un nuevo cliente en la oficina.
Ofiste görüşürüz, tamam mı?
Te veré en la oficina, ¿ sí?
Güvenlik ofiste birkaç özel eşyanı bırakmış. Birkaç fotoğrafla bir şapka.
Seguridad dejó un par de cosas tuyas en la oficina... solo un par de fotos y un gorro.
Bütün gün ofiste oturan erkekleri görüyorum da.
Veo gente así como ustedes en la oficina todos los días.
Ofiste çalışan kadınla çalıştın mı?
¿ Conoces a la señora de la oficina?
Ofiste bir parça gerilim yaşandığını söyledi.
Dijo que se puso un poco tenso en la oficina.
Sen hala ofiste misin?
- ¿ Sigues en la oficina?
Sweetums Hayır Vakfı'nı yönetirken bunu yapabilirim. Hem de şu anda Amazon Ormanları'nda bulunandan daha çok Maun ağacının olduğu bir ofiste.
Dirigir la nueva Fundación Benéfica Sweetums me permite hacerlo y trabajar en una oficina con más madera de caoba de la que actualmente queda en la selva del Amazonas.
Treshon burada, ofiste çalışırdı ama parkta gönüllü olarak ta çalışırdı.
Treshon trabajó aquí en la oficina, pero... también se hizo voluntario en el parque.
Ofiste takılı kaldım. Ben de öyle.
Me entretuvieron en la oficina.
Ofiste zor bir gündü.
Han sido momentos difíciles en la oficina.
Neden biz burada pezevenk peşindeyken onun ofiste patronla sıkı fıkı olduğunu sanıyordun ki?
¿ Por qué crees que nosotros estamos aquí fuera buscando a chulos mientras ella está en la oficina intimando con el jefe?
Bu ofiste güzel anılarım var.
Sabes, tengo buenos recuerdos de esta oficina.
Üç saatimi ofiste oturup tavana kalem fırlatarak geçirdim.
Acabo de pasar tres horas en mi oficina lanzando lápices en el techo.
- Ofiste yakın olduğu biri var mıydı?
- ¿ Estaba unido a alguien del trabajo? - La verdad es que no.
Alec ofiste çıktığı tek kadının ben olmadığımı itiraf etti.
Alec me confesó que no soy la única mujer de la oficina con la que ha salido.
Ve ofiste yattığın diğer dokuz kadın gerçeğini de!
¡ Y admite la verdad sobre las otras nueve mujeres de la oficina con las que te has acostado!
Bu işi kaybetmemek, bu güzel ofiste kalmak her gün harika Mall manzarasına bakmak ve ileride başsavcı olmak istiyorsan aptallık etme.
Si quieres mantener este trabajo, quedarte en esta bonita oficina, ver esas bonitas vistas del centro comercial todos los días y ponerte en la lista rápida para ser Fiscal General, no seas idiota.
Ofiste yapacak çok işim var.
Tengo demasiadas cosas en la oficina.
Ofiste yerde uyudum.
Dormí en el suelo de mi despacho.
Maggie çıkarken babasının hâlâ ofiste olduğunu söylemişti.
Vale, Maggie dijo que su padre estaba aún trabajando cuando ella se fue anoche, ¿ verdad?
Aslında muhtemelen ofiste halletmen gereken daha fazla giderler vardır.
De hecho probablemente tendrás más que hacer en la oficina arreglando tus gastos.
Kıyafetinin önceki ofiste sorun olmadığından eminim ama...
Estoy segura de que el traje habrá servido genial en tu último trabajo, pero...
- Phyllis mastürbasyon yapıyor. Bu ofiste ve şimdi biz konuştuğumuz sırada.
- Phyllis está masturbándose en la oficina en este momento mientras hablamos.