Olumsuzluk Çeviri İspanyolca
84 parallel translation
Dinle, Frankie, yaşamadığım olumsuzluk kalmadı.
Escucha, Frankie, yo los he visto todos.
Olumsuzluk varsa bunu söyleyecek birine ihtiyacım var.
Necesito que me digan si tiene algo bueno.
İşte yine olumsuzluk!
¡ Otra vez igual, más energías negativas!
Diyalektik materyalizm, sınıf liderleri ve onların ideolojileri için bir skandal ve menfur bir şeydir. Çünkü nesneleri oldukları biçimde algılamak aynı zamanda onların mutlak olumsuzluk ve gerekli tahribatı bilgisini de içine alıyor.
... la dialéctica es un escándalo y una abominación... para las clases dirigentes y sus ideologías doctrinarias... porque en la concepción positiva de las cosas existentes... incluye al mismo tiempo... inteligencia de su negación fatal de su destrucción necesaria ;
Nihai olumsuzluk.
La última negación.
Sadece ufak bir olumsuzluk.
Sólo es un pequeño inconveniente.
- Çifte olumsuzluk eki kullandın!
- ¡ Doble negación!
Çifte olumsuzluk, olumlu bir kanıtı gösterir. Korkarım, tuzağa düştünüz.
La doble negación se ha convertido en afirmación.
Hey, hadi ama. Olumsuzluk yaratma.
Oye, vamos, no seas tan negativo.
Ölüm nihayî olumsuzluk.
La muerte es la negación última.
Her çocuk bazı şeylere katlanamaz. Umutsuzluk ve olumsuzluk içindedirler.
Ningún muchacho, que sea derrochador o negativo, resistirá la adversidad.
O zaman neden Clark Kent ile ilgili bir olumsuzluk hiç duymadım?
¿ Entonces por qué no supe de ningún escándalo sobre Clark?
Tek olumsuzluk, Phoenix'teki bankanın cimrilik etmesi... çünkü şu aptal kredileri vermişlerdi.
El único inconveniente es que el Banco de Phoenix es tan agarrado... a causa de los préstamos estúpidos que ha hecho.
Tek olumsuzluk günlerin kısalmaya başlaması ama elimizden ne gelir?
La único desventaja es que los días se acortan y ¿ qué puede uno hacer al respecto?
İki ya da üç aptal kardeşiniz var diye olumsuzluk yaşamazsınız.
Y no aparecerás en desventaja por tener un par o quizás 3, hermanas muy tontas.
Olumsuzluk valizim ağırlık sınırının bir, iki kilo üstünde. - Pekâlâ.
Supongo que mi equipaje negativo no es más que uno o dos kilos más del límite.
- Biraz olumsuzluk mu algılıyorum?
- ¿ Detecto un matiz pesimista? - ¡ Nooo!
Çalışmalar herhangi bir olumsuzluk olasılığının... bu işlemin hafta sonlarında yapılmasıyla... azaltıldığını istatistiksel olarak gösteriyor.
Estudios estadísticos han demostrado que haya menos probabilidades de incidentes si lo haces al final de la semana.
Benim tanıdığım adam huysuz, karamsar bir olumsuzluk abidesiydi.
El hombre que conocía era una mata de pesimismo.
Olumlu olduğumu, senin bizi olumsuzluk ortamında büyüttüğünü söyledi.
Dice que siempre digo "sí", y tú me educas en un ambiente "no".
Ruh halinde bir olumsuzluk var mı?
Y cambios de humor?
- Olumsuzluk mıknatısıyız resmen.
De repente somos un imán de todo lo negativo.
Öyle olmadığını biliyorsun ama olumsuzluk beni de etkiliyor. Sana katılıyorum.
Sabes que no es así pero la negatividad también me llega, así que coincido contigo.
Sizin olumsuzluk bana migren veriyor.
¡ Tu negatividad me está dando jaqueca!
Hiç bir olumsuzluk, hiç bir kötü düşünce olmamalı.
Sin negatividades, sin malos pensamientos.
Phil'e göre : " Dünya, başarıyı olumsuzluk veya hırsızlıkla...
Phil dice : " El mundo está lleno de triunfos logrados con negatividad...
- Nick'e söylermisiniz Umarım her hangi bir olumsuzluk yoktur
¿ Le dirían a Nick que espero no haya rencores acerca de todo eso?
Duygusal bir olumsuzluk karşısında bebeklerin geliştirdiği bir mekanizma.
Lo desarrollan los bebés que sufren abandono emocional. Sí.
- Olumsuzluk, senin sorunun bu.
- Pesimismo. Es un problema.
Bileşik sıfat, ismin sonuna "olumsuzluk eki" konmuş. Veya bir fiilin.
Es una proposición que antepone al sustantivo o al verbo en infinitivo, claro está.
Sana olumsuzluk hakkında ne demiştim?
¿ Qué dije de tu negatividad?
Bu ne, bir çift olumsuzluk eki mi?
¿ Eso es una doble negativa?
Depresyon kesinlikle bir olumsuzluk.
Depresión es definitivamente negativa.
Haklısın, olumsuzluk eki kötü.
Es un apóstrofe.
Bizim kültürümüzü olumsuzluk yönlendirir.
La negatividad es parte de la cultura.
Latin Amerikalıları olumsuzluk yönlendirir.
Los latinos estamos formados por la negatividad.
Bugün burada olan her türlü olumsuzluk, zamanla hepimizin yaşamını etkileyecek.
Lo que ocurra hoy aquí, acabará por afectarnos a todos.
.. yelken açtık, bu olumsuzluk tayfayı etkilemedi..
.. puerto, este obstáculo no a derrotado la tripulación..
Fazla olumsuzluk vardı. Kim nefret dolu bir hayat ister ki?
Cuánta negatividad. ¿ A quién le gusta llevar una vida llena de odio?
Çivisi çıkmış şu dünyada geriye kalan tek suç olumsuzluk.
El único delito que queda en todo el maldito mundo es la negatividad.
Olumsuzluk vatana ihanet demek.
La negatividad es traición.
Bir sonraki seviye için bile büyük bir olumsuzluk anlamına geliyor
Con la ayuda de las fuerzas de seguridad de la ESA el Presidente ha ordenado otra búsqueda en Arabia del Sur, Rusia, Francia y Mejico Con el racionamiento de energia, los hospitales, las estaciones de policía y otros servicios están operando ahora al 40 %
Sevgili seviyesi olumsuzluk yaratabilir.
El status de novia sería negativo.
hiçbir olumsuzluk olmadan.
Sin obligaciones.
Çifte olumsuzluk kullandım.
Esa fue una doble negación.
Frenleyince durması daha kolay bir motor yapmaya çalıştık ama frenlemede iyi bir motor, iyi dönemez, yani avantaj yanında birçok olumsuzluk da yaratıyorsunuz.
Queremos que la moto sea más fácil de detener con la frenada, pero cuando la moto es buena para la frenada entonces no va bien en las curvas. Al mejorar una parte también se crea un efecto muy negativo.
Sevgili Zen, olumsuzluk mu seziyorum?
- Querido Zen, ¿ detecto cierto cinismo?
Bu olumsuzluk pisliğinden kurtulmanı istememin nedeni bu. Bunları yapman için mükemmel yer Miami'dir.
Que es por lo que quiero que saques todo ese pozo de negatividad, y el lugar perfecto para que ahuyentes tus preocupaciones es Miami.
Parlak bir olumsuzluk.
Brillantemente negativa.
Olumsuzluk mu?
Un atraso.
ÖLÜMSÜZLÜK
INMORTALIDAD