Orduda Çeviri İspanyolca
1,495 parallel translation
Bazılarınız orduda yenisiniz, bazılarınız ise bu kışlada yenisiniz. Düşündüm ki, kaynaklarımızı açmalı ve sorularımızı rapor etmeliyim.
Sé que algunas son nuevas en el Ejército... y todas somos nuevas en este puesto... y se me ocurrió juntar nuestros recursos... para cubrir cualquier problema que tengamos.
Bunu bana orduda öğrettiler.
Me lo enseñaron en el ejército.
Gidecek bir işi yoktu. O da pek çoğu gibi orduda kaldı.
No tenía un trabajo al que volver, así que, como muchos, permaneció en el ejército.
Orduda kiminle arkadaşlık etmelisin biliyor musun?
¿ Sabes de quién debes hacerte amiga en el ejército?
Neden orduda kalmakta ısrar ediyorsun, Zaten rütbeli oldun.
Por qué insistes en seguir en la armada, ya has llegado a ser un oficial.
- Orduda nişancı mıydın?
- ¿ Fue tirador del ejército?
- Orduda mi görevlisin?
¿ Está en el servicio?
Orduda olmalılar.
Hay que pedírselos al ejército.
Bu adam ya orduda eğitim görmüş ya da polis teşkilâtında.
Éste tipo tiene carrera militar ó es policía.
Orduda olduğum zamandan beri bu kadar kötü yemek yememişimdir.
No creo haber comido así de mal desde que estaba en el ejército.
- Orduda ne kadar kaldın Gallant?
¿ Cuánto estuviste en el Ejército?
Hepsi orduda mı?
- ¿ Todos militares?
Neden tıp öğrencilerine kardeşimi anlatıyorsun. Gallant orduda.
¿ Por qué hablas de mi hermano con los estudiantes?
Ama aklıma başka bir şey geldi. Orduda sıtmaya karşı kullanılan bir ilaç vardır.
- Se usa un antimalárico en el servicio.
Orduda sıtmayı önlemek için verilir.
- El ejército la usa contra la malaria. - ¿ Y?
Kasaba okulundan ayrıldıktan sonra birkaç yıl orduda görev yaptım sonra da buraya geldim.
Alrededor de 35 años, señor. Salí de la escuela del pueblo, serví algún tiempo en el ejército, y luego volví aquí.
Her yatağın altında orduda kullanılan miğferlerden var!
Caray. ¿ Tenían un casco del ejército debajo de cada cama?
Dogdum, buyudum, birkac yil orduda, birkac yilda kodeste gecirdim.
Nací, crecí, estuve unos años en el ejército y otros preso.
Orduda bir şey öğrendim.
Hey, he aprendido algo en el ejército.
Orduda görev yapan 650.000 Yahudiye rağmen birçok Rus subay ve asker onları, pis ve yarı insan yaratıklar olarak görüyordu.
Y aún cuando 650.000 judíos sirvieron en el ejército, muchos oficiales rusos y hombres veían a los rusos como criaturas semi-humanas y sucias.
Orduda ilerlememizi saglayacak neredeyse hiç at kalmamisti.
Casi no nos quedan caballos en el ejército que puedan dar un paso más
Efendim, eğer orduda değilse, bu kanuni değil.
Señor, si no es del ejército, esto no es oficial.
Artık orduda olmadığımı biliyorsunuz.
Date cuenta que ya no estoy en el ejército.
Biliyorsun normalde benim için parmağını kıpırdatmaz..... ama bir skandal olmasına dayanamaz ve biliyorsun, bir birleşik komutanın homoseksüel bir oğlu olması orduda kesinlikle bir skandaldır.
Tú sabes, y normalmente él no levantaría un dedo por mí. Pero lo único que no aguantaría sería un escándalo... Y un jefe directivo...
Orduda ilaç satmanın cezası 20 yıldır.
Los cargos por drogas en el ejército, suponen una sentencia de 20 años.
Eğer orduda olsaydık çoktan general olmuştum!
Si esto fuera el ejército, ¡ ya sería general!
Babam orduda albaydı. Ağabeyim Vietnam'da öldürülünce babam o savaşta bir oğlunu daha kaybetmek istemediğini söyledi.
Mi padre era coronel del ejército y cuando mi hermano mayor murió en Vietnam decidió que no iba a perder a otro hijo en la misma guerra.
THOMAS JONATHAN JACKSON, BİRLEŞİK DEVLETLER ORDUSU... ne benim yanımda başarılı olursunuz ne de orduda.
MAYOR THOMAS JONATHAN JACKSON EJÉRCITO DE EE. UU. ... no tendrán éxito ni conmigo ni en su carrera militar.
Bir süre düzenli orduda hizmet verdim.
Estuve en el ejército regular.
Bilmen gerek orduda bazı subayların zencileri karşılığında özgürlük vererek orduya almamız gerektiğini düşünen subaylar var.
Debes saber que algunos oficiales de este ejército opinan que debemos reclutar negros como condición para su libertad.
Babam orduda.
Mi padre está en el ejército.
Biliyor musun ki orduda her zaman daha zararlıyı seçmen gerekir?
¿ No sabes que en servicio uno debe elegir siempre el menor de los gorgojos?
O zamanIar orduda görev süresi üç yıIa kadar çıkabiIiyordu.
El servicio militar era de 3 años en esa época.
Orduda olduğu zamandan beri korkulan biri olduğunu duydum.
Sólo escuché que tenía miedo desde que entró a la armada.
Ordu mesela, orduda aşçılık yapan biri ve başına kim bilir neler gelir.
En la milicia... A un cocinero del ejército Dios sabe qué le ocurre.
Orduda ne yapmış?
¿ Que hizo?
Orduda da. Hepsi de teker teker hapishane isyanının gerçek olduğunu doğruladılar.
Todos ellos, sin excepción, confirmaron que la huida de la prisión fue real.
Bir süre orduda o çok seksi eğitimi almıştın ve pencerelerin gerçekten onarıma ihtiyacı vardı.
Bueno, tuviste esa experiencia como soldado y las ventanas había que arreglarlas.
Orduda buna "Kırmızı Kod" denir.
Los militares lo llaman "Código rojo."
Ve son 5 yıldır Portland'ta bir orduda görevliymiş.
Y los últimos cinco aós, estuvo en una base militar en Portland.
Ama orduda onun kullanılabileceğini düşünen birisi vardı.
Pero había algún militar que pensó que sería útil.
Babam orduda görev yaptığından çok dolaştık.
- No. Mi papá estaba en el ejército, entonces, nos mudábamos mucho...
Orduda babanın yerine geçerek büyük bir cesaret gösterdin.
Eres muy valiente al ocupar el lugar de tu padre en el ejército.
Ben, orduda yalnız ne yapacağım?
¿ Qué voy a hacer solo en el ejército?
- Orduda olduğunu da bilmiyordum.
Yo no sabia que estabas en el ejercito
Sizlerle birlikte savaşmayı, binlerce kişilik orduda olmaya tercih ederim.
Prefiero pelear a su lado que con mil soldados.
Orduda rahatsızlıklar artıyor.
El ejército está inquieto, hacen preguntas.
Sen orduda olabilirsin ama bizler gerçek askeriz.
Puede que estes en el ejercito pero nosotros somos los verdaderos soldados.
Orduda babamın ne kadar kurban verdiğini biliyorum.
Mi padre esta en el ejercito. Y sé lo mucho que ha sacrificado.
Bensiz yaşayamaz. - Orduda mı?
No podría estar sin mi.
Benim işim geçen bahar orduda yaşananların bir daha tekrarlanmamasını sağlamak.
Es mi trabajo como cabeza de la Información del Ejercito prevenir el surgimiento de desordenes civiles como los que ocurrieron la primavera pasada y que se repitan.