Osan Çeviri İspanyolca
91 parallel translation
- Sorunlarla yüzleşemezler.
No osan enfrentarse a los problemas de la vida.
- Hadi oradan, sen de.
Nunca osan acercarse.
Masanın başında yalnız duruyoruz... eğer haklarımız sorgulanırsa, cevabımız budur.
Estamos solos por encima de los demás... y, si osan cuestionar nuestros derechos, con ésta les respondemos.
Bilemem. Dünya o kadar bozuldu ki bakıyorsun, kartalın konamadığı yerde çalıkuşu avlanıyor.
No sé, el mundo ha empeorado tanto que los trogloditas hacen presa donde las águilas no osan posarse.
Aksi halde insanlar, "Fleurys'e bakın başları dik yürüyemiyorlar bile." diyecek.
De otro modo, dirán : "Miren a los Fleury. No osan levantar la cabeza en público".
Gorgon kardeşler gibi O da, gözlerinin içine bakanları taşa çevirirdi.
... y al igual que sus primas Gorgón,... ella tiene el poder de convertir en piedra a los que osan mirarla directamente a los ojos.
Bunu bana söyleyecek cesareti nereden aldınız?
¿ Cómo osan decir eso en mi cara?
Karın Osan, bizim kuzenimiz.
Osan, tu esposa, es nuestra prima.
Senin Osan'ı aldattığını söylüyor.
Dice que has vuelto loca a Osan.
Osan seni korumaya çalışmaktan hasta düştü.
Osan está enferma por intentar protegerte.
Osan'dan Koharu'ya bir mektup.
Es una carta de Osan para Koharu.
İsmi Jihei, karısının adı Osan'dı
"Llamado Jihei y por su esposa Osan."
Osan.
Osan.
Osan, hala genç biri olsan da 2 çocuk anasısın.
Osan, incluso siendo joven, eres madre de dos niños.
Osan'ı çok sever.
Él ama a Osan.
Osan böyle dediğine göre, söyledikleri doğru olmalı.
Si Osan habla así, debe ser cierto.
Osan haklı.
Osan, está bien.
Osan, rüzgar epey soğuk esiyor.
Osan, el viento es frío.
Kendine iyi bak Osan.
Ten cuidado, Osan.
Osan, beni suçlamakta sonuna kadar haklısın.
Osan, tienes derecho a culparme.
Osan!
¡ Osan!
Ama Osan...
Pero, Osan...
Ya sen ne olacaksın Osan?
¿ Y qué hay de ti, Osan?
Affet beni Osan.
Perdóname, Osan.
Lütfen beni affet Osan.
Por favor, perdóname Osan.
Osan, sana ihtiyacı yok.
Osan, él no te necesita.
Herhangi bir zorluk yaşamayacak çünkü Osan'a olan borcumu asla ödeyemem.
No se lo haré pasar mal. Porque... Nunca podré devolverle todo lo que le debo a Osan.
Ama Osan asla bir dilencinin eşi olmayacak.
Pero Osan nunca será la esposa de un mendigo.
Osan, sen de aptalın tekisin.
Osan, tú estás loca también.
O olsa da olmasa da Osan'ı eve götüreceğim!
¡ Me llevaré a Osan a casa quieras o no!
Osan'ın kıymetli kocasısın.
Eres el marido de la preciosa Osan.
Benim yükümlülüğüm de Osan'a.
Mi deber es con Osan.
Diğerleri öyle düşünebilir ama Osan düşünmemeli.
Otros pueden pensar eso pero Osan no.
Bir yükümlülükle bağlı olduğunu düşündüğün Osan babası tarafından alındı.
Osan, por quien sientes el deber volvió con sus padres.
Ama Osan'ın seni bırakmasında suçlanması gereken benim.
Pero soy culpable de tu ruptura con Osan.
Bu saçla Osan'ın kocası diye söylenirdim. Ama şimdi bir rahibim.
Con este pelo, dirían que soy el marido de Osan pero ahora parezco un sacerdote.
Gardiyanlar Wu Sung'dan korkuyorlar onu öldürmeye cesaretleri yok
Los presos y guardas de la prisión temen a Wu Sung, no osan atacarle.
Yiğitlerin gitmeye cüret edemedikleri yere koşmak
Correr hacia adonde Los valientes no osan ir
Yiğitlerin gitmeye cüret edemedikleri yere koşmak
Correr adonde Los valientes no osan ir
"Yiğitlerin gitmeye cüret edemedikleri yere koşmak."
"Correr hacia adonde los valientes no osan ir".
Yiğitlerin gitmeye cüret edemedikleri yere koşmak
Correr adonde Los valientes no osan ir Correr adonde los valientes No osan ir
Ne hakla evime bu şekilde girersiniz, kendinizi ne sanıyorsunuz?
- ¿ Cómo osan entrar así a mi casa?
Evliler, yani canı sıkılan fakat bunu kabul edecek cesareti olmayanlar.
Esos dos se mueren de aburrimiento, pero no osan reconocerlo.
! Ne cüretle buraya gelirsiniz?
¿ Cómo osan entrar aquí?
Gözlemci hakkındaki hikayeler... ona karşı gelenleri yok ettiğinden bahsetmiyor muydu?
¿ Las historias no cuentan que el omnipresente destruye a los que osan ofenderle?
Pyeong-taek, Yong-in Osan ve Cheong-ju.
Pyeong-taek, Yong-in, Osan, y Cheong-ju.
Bellerophon'un Pegasus'un üzerine bindiği gibi siz aptal ölümlüler kutsal Olimpos'a izinsiz girmeye çalıştınız.
Como Bellerophon montando el alado Pegaso los tontos mortales osan invadir el Olimpo sagrado.
Shikoku'da, insanlar rakunları kızdırırlarsa, bunun bedelini ödeyeceklerini bilir.
Nuestros humanos saben las desgracias que pueden caer sobre ellos si osan ponernos furiosos.
Sağ olun! Benim kung fu'mu nasıl küçümser!
¿ Cómo osan quejarse de mi kung fu?
Halk evinden dışarı çıkamaz oldu.
Los ciudadanos no osan abandonar sus hogares.
İnsanın yapmaya çalıştığı, insanın yaptığı, her gün yaptığı...
" Oh, ¡ lo que los hombres osan hacer! Lo que pueden hacer.