Parça Çeviri İspanyolca
15,128 parallel translation
Bu parça tam olmuş.
Esta parte de aquí.
Dört parça kıyafet otel görevlisine söylediği gibi dört günlük yolculuk için.
Así, cuatro cambios de la ropa por lo que ella le dijo al encargado del motel Fue un viaje de cuatro días, algunos recibos de tarjetas de crédito, y algunas fotos de la familia.
Şimdi, sizler bir parça şey için gelmiş olabilirsiniz dans pistinde küçük bir hoochie-cooch için.
Puede que hayan venido a comer algo tal vez a bailar sensualmente en la pista.
Şu duvardaki eksik parça. Bir tür zula yerine benziyor.
Este pedazo de pared faltante... parece como que podría ser un sitio para guardar algo.
"Lütfen hasar görmüş uyduma gidin ve onu tek parça halinde bana geri getirin" dediğimde ettiğim gibi.
Y les dije, "por favor vayan por mi satélite de comunicaciones dañado" "y tráiganlo en una pieza."
En azından tek parça halinde.
Al menos está en una pieza.
Kemiklerinden etini parça parça sökmek isteyen akbabalarla çevirili ama haberi yok.
Está rodeado de buitres que quieren separar su carne de sus huesos, pero no lo sabe.
Dinle, yarın onu görmeye gidersen, soruları ona sormak yerine onları bir parça kağıda düzgünce yazıp, ikinizin arasındaki cama dayasana.
Escucha, si vas a verlo mañana, en vez de hacer las preguntas, ¿ por qué no escribes abajo cuidadosamente en una hoja de papel y los mantienen contra el cristal entre los dos de usted.
Vejetaryenlikten bıktıysanız, ufak bir parça hindi göğsü.
Una pequeña pechuga de pavo, si no está en dieta vegetariana.
- Eminim her şeyden bir parça istersin.
Seguro que quieres un poco de cada cosa. Tráelo.
Yüzüme ufak bir parça şekerli krema geldi sanırım. Görebiliyor musun?
Creo que me ha saltado algo de glaseado en la cara. ¿ Lo ves?
"Büyük parça küçük parçaların toplamından daha büyüktür."
"El conjunto es mayor que la suma de sus partes".
"'Cennetten bir parça gibiydi. "
"fue un pequeño trozo de paraíso".
Hayır, elimi sıkamayacaksınız çünkü parça parça olacaksınız.
No podrán hacerlo, porque ya no tendrán manos.
Bir parça ben de sorumluyum.
Tomo parcial responsabilidad también.
Neden hepimiz sorumluluğu almıyoruz bir parça?
¿ Por qué no tomamos todos la responsabilidad aquí?
Büyük ninem bu yüzüğü zincire geçirip büyük dedeme vermiş ve dedem eve tek parça dönmeye söz vermiş.
Ella puso ese anillo en una cadena alrededor de su cuello con la promesa de que volvería a su verdadero amor de una pieza.
Parça parça hatırlıyorum.
Recuerdo partes.
3 parçaya ayıralım da her parça senin kişiliğinle aynı boyutta olsun.
Qué es una dimensión más de tu personalidad... que jamás lograrás.
Boşalttığım her kâse için bir parça giysini çıkaracaksın.
Por cada vasija que vacíe, quítate una prenda.
Bitirdiğim her içki kabı için bir parça kıyafetini çıkaracaksın.
Por cada trago que beba, quítate una prenda.
Bir anlamı varsa eğer, Aurora'nın düşüncesiz eylemleri beni dehşet içinde bıraktı... ama seni temin ederim... eğer buradan tek parça halinde çıkarsam... Cami'ye hiçbir şey olmayacak.
Por si sirve de algo, yo estaba horrorizado por las acciones irreflexivas de Aurora, pero, te lo aseguro, Cami va a estar bien, siempre que se me permita salir de aquí con la cabeza intacta.
- Hayır, değil. Jack, Dellmore'a imzalattım sanırsa ve ona bir parça vereceğimi söylersem servet değerinde olduğunu anlayıp oylamayı geri çevirir.
Si Jack piensa que he firmado con Dellmore, y le digo que le daré una parte, sabrá que valdrá una fortuna para él y anulará la votación.
Litchfield'da bir yedek parça dükkanında soygun var.
Robo, tienda de repuestos de auto, Avenida Litchfield.
Çukur, içine giren herkesin ruhlarından birer parça taşır.
El pozo contiene rastros de las almas de todos los hombres y mujeres que se han bañado en sus aguas.
Bu parça kömürden elmas yaratabilecek adam belki de benimdir.
A lo mejor soy el que sacará un diamante de este trozo de carbón.
# Her şey param parça olduğunda #
♪ Cuando parece que todo va a romperse ♪
Taze parça, albay.
Lote nuevo, coronel.
Sana bir parça taş verdi diye ona güvenmeye başlama.
No empieces a confiar en él porque te haya regalado una joya.
Aynı meteordan iki parça, nth metali gibi asaya karşı koymanın yolu bu.
Dos piezas del mismo meteorito, como un Metal Nth... Esa es la clave para contrarrestar el Báculo.
Güzel bir tarzı vardı, eminim dolapların içinde birkaç parça elbisesi vardır.
Tenía buen estilo, y estoy segura que un par de vestidos suyos están en alguna parte del armario.
Ben kaybettim parça olmalı Seni düşünerek durdu sonra.
Debo haber perdido la pista y dejado de pensar en ti.
Evet, parça parça.
Pequeñas partes, sí.
En son onlardan Omec'le benim aramda bir seçim yapmalarını istediğimde derimden bir parça koparıp yedek parçalar yapmak için kullanmışlardı.
La última vez que les pedí a esos dos que escogieran entre el Omec y yo, me arrancaron una tira de piel y la usaron como pieza de repuesto.
Cici kızın ondan bir parça saklamış ve klon yapmak için kullanmış.
Tu dulce hija guardó una copia de mi fuente y la usó para hacer clones.
Param parça edeceksin.
Lo destrozarás.
- Çekip gitmen için sana 10 parça gümüş!
Diez piezas de plata para que se vaya.
11 parça!
Once piezas.
- 33 parça. Vaftiz babası Odda'ya ödediğim ve kızın alacağından emin olacağım miktar.
Las cuales he pagado, a su padrino Odda... y que me aseguraré que ella reciba.
Bedelin olarak kaç parça gümüş aldın?
¿ Cuántas piezas de plata recibiste? ¿ Cómo precio?
33 parça gümüş ödedim ama yalnızca 18 parçasını teslim almış.
Pagué treinta y tres piezas de plata. Solo ha recibido dieciocho.
- 100 parça gümüş.
- Cien piezas de plata.
400 parça gümüş.
Cuatrocientas piezas de plata.
400 parça gümüş! Kabul edildi.
Cuatrocientas... piezas de plata...
- Sadece birkaç parça bir şey getirmiştim 9 milyon dolar.
Solamente me llevo un par de cosas de más a casa.
Parça parça saçımı çekiyordum.
¿ Eso?
Elbette bu konuyu düşündüm ve şu kadarını biliyorum ki savaşırsam bir tek savaş olmalı ve daha fazla Dan gelmeden Wessex düşmeden, çarpışma üzerine çarpışma akın üzerine akın olmadan, parça parça gitmeden gerçekleşmeli.
Lo he pensado. Claro que lo he hecho. Y esto es todo lo que sé.
Sallanarak boğulmaca yapıyordu ama atlı arabasına binip gökyüzüne doğru uzaklaştı.
Se estranguló haciéndose un "favorcito" y la parca vino para llevárselo al otro lado.
Sekiz parça.
Ocho.
Kırmızı üniforma giyip kızları götürenler Azrail'in cisimleşmiş haliydi. Sokaklarda tek başına dolaşan kadın kalmamıştı.
Usando uniformes rojos y llevándose a las chicas... ellos eran la parca... y ni una sola mujer era vista en la calle.
Azrailsin.
Eres una Parca.