Paseo Çeviri İspanyolca
10,451 parallel translation
Ben de sizinle ineyim.
Daré el paseo contigo.
Yani ailemin şirketinde gezinmek çok iyi bir plan değil.
Así que, dar un paseo por la empresa de mi familia probablemente no sea el mejor plan.
Yürüyüş yapıp kafamı toparlayacağım.
Voy a... Dar un paseo, despejar mi cabeza.
Uyuyordum, pardon, yürüyüş yapıyordum, Beeps.
Estaba dormida... Uh lo siento... Fui a dar un paseo, Beeps.
Lütfen gezinin tadınız çıkartın.
Por favor disfrutad del paseo.
Maziye son bir yolculuk.
Un último paseo por el carril de la memoria.
- Parkta bir yürüyüş yapmak ister misin?
- ¿ Te importa dar un paseo por el parque?
Umarım buraya konusu ben olan korsan şakaları uydurmak için gelmemişsindir.
Bueno, espero que estés aquí para compensar el paseo en coche con chistes de piratas al que he sido sometida en el camino.
Deniz kıyısında... gezinmek?
¿ Dando un paseo?
Biz sadece destek için buradayız.
Estamos sólo a lo largo del paseo.
Bölgenin bir haritasını istiyoruz.
Realmente esperábamos dar un paseo.
Heyecan gezisi mi?
¿ Un paseo emocionante?
Nehrin orada bir yürüyelim.
Demos un paseo por el río.
Yarın saha gezine çıkarıyoruz palavracı mı, değil mi görmek için.
Mañana vamos a sacarlo para dar un puto paseo, para ver hasta qué punto es un puto mierda.
Hadi gel dolaşalım da benim şu ağacı bulalım.
Vayamos a dar un paseo... y a encontrar mi árbol.
- Arabayla dolaþmaya çýktým.
- Solo di un paseo. - Tomaste a un bebé.
- Çocuk kaçýrdýn. Onu götürüp gezdirecektim. Evet, uzun bir gezi olacaktý.
Lo tomé... para dar un paseo y, sí, supongo que fue un paseo muy largo... y no lo planeé de antemano... pero no herí a ese bebé.
Lester sadece o onun nedeni olduğunu düşünmektedir. Araba bir kez bozuldu ve ı ona bir yolculuk verdi.
Lester sólo pensar que debido a que su coche se rompió una vez, y di un paseo con ella.
Tutuklanışında görüşürüz, Ben.
Nos vemos en tu "paseo al juzgado", Ben.
Kim arabayla bir geziye çıkmak ister?
¿ Quién quiere ir a dar un paseo en coche?
Günde iki kez çıkarıyorum ve hiç banyoya gitmiyor.
Le paseo dos veces al día y nunca va al baño.
Sana çok fazla şey sunamam. Ama cennetin kapılarına giden limuzininin şoförü olabilirim.
No puedo ofrecerte mucho... pero lo que puedo hacer es ser tu chófer... en el paseo en limusina a las puertas del cielo.
Coşkun ırmakların gece atan kalbi gibi deli dolu yaşıyorum ben her gün.
Hago que cada día se sienta como un paseo salvaje... por el corazón de los rápidos a medianoche.
Küçük bir gezintiye çıkacağız.
Vamos. Demos un pequeño paseo.
Elektrik santraline kadar doğa yürüyüşü yapacağım sadece.
Es sólo un paseo hasta la planta.
Saat 8 : 30 gibi yürüyüşe çıkmalısın.
Deberías dar un paseo, digamos sobre las 8 : 30 más o menos.
O şeyleri çıkaracaklarını söyledi ama oraya giderken arabada hastalanmaya başladım. Beni sokak ortasında öylece bıraktılar. ve şimdi de hapse gireceğim.
El dijo que me sacaria estas cosas, pero me empeze a sentir mal en el paseo en coche yendo al lugar, y me empujaron fuera en la esquina de la calle, y ahora voy a ir a prision.
Gelmek isteyen varsa, hemen gidiyoruz.
Cualquier persona quiere un paseo, tren sale ahora.
Sanırım, bahçede bir gezinti söz verilmişti.
Creí que me habíais prometido un paseo por el jardín.
Yollara düşüyoruz galiba, ne dersiniz gençler?
Tenemos un pequeño paseo, ¿ no, chicos? Pido el asiento delantero.
Biraz da dolaş gel.
Julio, límpiate la nariz y ve a dar un paseo.
Bir araba gezintisi.
¿ Un paseo en carroza?
Bıraktığın için sağol, Kurt.
Gracias por el paseo, Kurt.
Yürüyüşe çıkacağım.
Daré un paseo.
Ama bir sandviç yiyip gezintiye çıkmak beni Penguen'i öldürmekten vazgeçirmeyecek.
Pero un sándwich y un paseo no me alejarán de matar al Pingüino.
- Seninle geziye çıkmalıyız.
- Tú y yo tenemos que dar un paseo. - Vale.
Caryn ile tanıştığımızdan beri çok şeyler atlattık.
Sabe, desde el día en que Caryn y yo nos conocimos, ha sido... un paseo con baches.
Merkeze doğru bir yolculuğa ne dersiniz?
¿ Le gustaría dar un paseo al centro?
- Benimle bir yere gelir misin?
Ven a dar un paseo conmigo. ¿ Dónde?
Benimle gel işte.
- No, solo un paseo.
Bu bir utanç yürüyüşü giysisi.
Esto es la ropa del paseo de la vergüenza.
Bu arada Michael bir dedektif, ve Jane'in babası, Rogelio'yu, gezintiye çıkardığında, dost oldular.
Por cierto, Michael es un detective. Y cuando el se juntó con el padre de Jane, Rogelio en un paseo a lo largo, un bromance comenzó.
Görünüşe göre birileri bu sabah utanç yürüyüşü yapıyor.
Parece que alguien dio el paseo de la vergüenza esta mañana.
- Biraz yürümek istedim.
Necesitaba el paseo.
Ben yürüyüşe çıkıyorum.
Voy a dar un paseo.
Saydığım kadarıyla, Joe Miller'ın bulunduğu sanık yerinden tanık kürsüsüne yürümek on üç adım sürüyor.
Es pequeño el paseo que hay desde el banquillo al estrado... Los he contado, son 13 pasos.
Eğer bir çocuğun cinayetiyle haksız yere suçlanıyorsanız, kalkar kendinizi savunursunuz, değil mi?
Podrían pensar que si les acusan falsamente del asesinato de un niño, darían ese corto paseo.
Biraz yürüyelim.
Vayamos a dar un paseo.
Benimle bir tur at.
Tome un paseo conmigo.
Yürüyüşe çıkıp düşüncelerimi toparlasam iyi olur.
Quizás un paseo despeje mi cabeza.
Hadi yürüyüşe çıkalım.
Vamos, demos un paseo