Peso Çeviri İspanyolca
10,521 parallel translation
Kamyona alırken daha ağır olduğunu fark etmedin mi?
¡ No notaste el peso extra
Daha çok rahatlarım sanmıştım... üzerimden büyük bir yük kalkmış gibi.
Pensaba que estaría mucho más aliviada, como si me quitase un gran peso de encima.
Sırtımdaki yükten kurtulmak istedim.
Quería quitarme ese peso de encima.
Sen, milyonlarca hayatın ağırlığını omuzlarında taşımanın nasıl bir his olduğunu biliyor musun?
¿ Sabes lo que se siente al tener el peso de millones... de vidas sobre tus hombros?
Eğer bu doğru ise kendini suçlaman için bir sebep yok. Kendince hatalı değilsin.
Si eso es verdad, tu todavía sentirías el peso de la culpa.
Görüşmeyeli epey kilo almışsınız.
Por cierto, subió de peso.
Şişmanlıyorlar, zayıflıyorlar falan.
Dando excusas como que bajaron de peso... bla bla blá.
- Gittikçe ağırlaşıyorsun! - Şikayet etmenin zamanı değil!
Esta ganando peso todo el tiempo
849 gram ağırlığında.
Peso : 850 gramos.
Knox gereğinden fazla abartılmış bir karaborsa hırsızı.
Knox es un peso pesado, ladrón referente en el mercado negro.
Güneydeki bütün bölgeler sizde kalabilir ama Teb ve bağlı olduğu Nil Nehri daha fazla Mısır kurallarına göre yönetilemez.
Todos los territorios del sur siguen siendo tuyos, pero Tebas y el gran río del que depende ya no llevará el peso del imperio egipcio.
Çok ağırız.
Tenemos demasiado peso.
Çok fazla ağırlık var.
Tiene demasiado peso.
Öbürü, suluboya ressamı kadın... bacakları gülleci gibi.
La otra, la acuarelista, ella... tiene piernas como una lanzadora de peso.
"Kilo versen iyi edersin."
"Es mejor empezar a perder peso."
SAT puanından daha çok kilon hakkında endişelenmelisin.
Deberías estar más preocupada por tu peso que por las notas de selectividad.
" Jason'un elindeki tabancanın ağırlığı onu şaşırttı.
"El peso del arma en la mano de Jason le sorprendió".
Benim kültürümde Chango çok önemlidir.
En mi cultura, Chango tiene mucho peso.
Ya da gerçek adın neyse!
¡ Pierde ese peso, Conway Stern! ¡ O cualquiera que sea tu nombre real!
Hastalığın ikinci türünde düşük doğum kilosu akciğerlerin gelişmemesi, yutkunma ve solunum sorunuyla karşılaşıyoruz.
Con el tipo II, nos enfrentamos a poco peso al nacer, pulmones inmaduros, problemas al tragar, problemas respiratorios.
Dünyanın yükünü sonsuza kadar taşıyamazsın, Toby.
No puedes cargar el peso del mundo siempre, Toby.
Bazılarınız ağırlığımın üstüyle dövüştüğümü düşünebilir.
Algunos pueden pensar que golpeo por encima de mi peso. URGENTE. REORGANIZACIÓN DEL PROYECTO.
Görüyorsunuz, sıkletimin üstüyle dövüşmeyi öğrenmem gerekiyordu.
Verán, tuve que aprender a golpear por encima de mi peso.
Şüphe uyandırıcı bir fazlalık eklemiş olmuyorsun.
No agregas ningún peso extra sospechoso.
Müşterilerimi ölçüp tartmam, yalnızca parayı alırım.
No los peso ni los mido, solo tomo su dinero.
Ama sen kralsın. Bu hayatta mutluluk ve keyif olmazsa krallığın ağırlığı ruhunu yok eder.
Sin felicidad ni alegría en esta vida, su peso aplastará tu espíritu a polvo.
Diyelim ki, sevgili arkadaşlarımdan birinin kocası bu çevreden biriyle yatıyor ya da bir başkası zayıflama desteği olarak kontrollü bir beyaz toz kullanıyor.
Por ejemplo, suponed que el marido de una de mis queridas amigas estuviera acostándose con otra de este mismo círculo o que otra estuviera usando un polvo blanco ilegal como complemento para perder peso.
Bu garip bir sensör.
Es un sensor de peso.
Her sabah 6'da kalkıyor, Yaşadığım onca şeye göğüs gererken en büyük zorluğa Eva katlandı.
A pesar de todo lo que atravesé, nadie soportó un peso peor que Eva.
Epey kilo vermişsin evlat.
Perdiste mucho peso.
Ağırlıktan kırılmıştı.
Pero se rompieron por el peso.
Bu aralar birine güzel gözükmek için çok kilo veren oldu mu hiç?
Alguno recientemente perdió mucho peso tratando de lucir mejor para alguien?
Tim, Leonard ve Suzan biraz kilo verdiler.
Bueno, Tim, Leonard y Susan han perdido algo de peso.
Bu şekilde kilo vermek hiç sağlıklı değil.
Esa no es una forma saludable de perder peso.
Karıma, zayıflayacağıma dair söz vermiştim.
Le prometí a mi mujer que perdería peso.
Bana kilo vermek zorunda olmadığımı öğrettiler.
Me enseñaron que no debo perder peso.
Homer, kilonu kontrol etmeye çalıştığım için özür dilerim.
Homero, siento haber tratado de ayudar a controlar tu peso.
Kumiko, kilo versem de beni sevecek misin?
Kumiko, ¿ me seguirías amando aunque perdiera peso?
Ama şehre baktığımda geçmişin yükü hafiflemeye başlamıştı.
Sin embargo, mientras miraba la ciudad, el peso del pasado empezaba a menguar.
Sanki birazcık bu senin ağırlık probleminmiş gibi geldi ama.
Suena como si solo hubiese sido por tus problemas de peso.
- Gördüğü fotoğraf yüzünden zaten 10 kilo hafifledim.
Ya peso cuatro kilos más que en la foto que vio. De acuerdo.
Bu yarış selesi, vücut ağırlığının % 25 ile % 40'ını perineumuna yani, anüsünle testislerinin arasındaki kısma veriyormuş.
Ese sillín de carreras pondrá entre 25 % y 40 % de tu peso corporal en tu perineo, el cual es el área entre tu ano y tu escroto.
Pekala, yaşını biliyoruz, kilosunu biliyoruz, yüzünü biliyoruz.
Sabemos su edad conocemos su peso, su cara.
Sen varsın diye ağırlığı dengelemek zorunda kalacağız.
Vamos a tener que trabajar un poco en la distribución del peso por tu culpa.
Kafanda bütün dünyanın ağırlığını taşıyorsun.
Llevas el peso del mundo en esa cabeza.
Kendinizi dünyanızın bütün yükü omuzlarınızdaymış gibi mi hissediyorsunuz?
¿ Sientes que el peso del mundo cae sobre tus hombros?
Alınma ama bu "ekip" te ölü ağırlık yapanlar var.
Sin ofender, pero este "equipo" tiene mucho peso muerto encima.
Gordon ölürse bu yükü ikimiz de taşıyacağız.
Si Gordon muere, es un peso dos tendremos que llevar.
Ben bir câni değilim.
- Y si pierdes el peso extra del bebé. ¿ Bromeas? ¡ Sí! No soy un monstruo.
Ağırlığı yayın.
¡ Todos quédense quietos, mantengamos el peso esparcido!
Yani iki katı ağırlığında olacak.
Así que el peso será doble.