Plankton Çeviri İspanyolca
194 parallel translation
Ekstra planktonlu bir büyük.
Una grande, Con extra plankton.
- İyi toprağı koruyorlar. Çöp öğütme tesislerini korudukları gibi. Ve Soylent fabrikalarını, plankton gemilerini.
- Protegen la tierra igual que las factorías de Soylent y los barcos de plancton.
Plankton ölüyor.
Y el plancton.
Balık, plankton deniz sebzeleri ve protein denizden.
Pescado, plancton algas y proteínas del mar.
Balık ve plankton ve deniz sebzeleri ve protein denizden.
Pescado y plancton y algas y proteínas del mar.
Balık ve plankton.
Pescado y plancton.
Protein plankton, ot denizden!
Proteína plancton, ¡ algas del mar!
Alt tarafı plankton hakkında tartışan bir oda dolusu deniz biyoloğu işte.
Sólo una habitación llena de biólogos marinos discutiendo sobre el plancton.
Nockthirth plankton firth... foreth forewar.
Nockthirth plankton firth... foreth forewar...
Beyaz balina kötü bir plankton içti ve kahve masasına sıçrattı şimdi yönetimi devralma sırası sana geldi.
La ballena blanca bebió plancton en mal estado y se sumergió a través de una mesa de café y ahora es tu turno de tomar el timón.
Yosun filizleri, plankton somunu ve deniz kirazları.
Algas, pudin de plancton y bayas marinas.
Tabi ki plankton.
Plancton, claro.
Plankton kanseri tedavi eder mi?
¿ Puede el plantón curar el cáncer?
Ekstra planktonlu bir büyük.
¡ Tony! Una grande, con extra plankton.
Bu plankton sadece 33 sent.
Este plancton sólo vale 33 centavos.
Onlar, diğer hayvanlar ve mikroskobik plankton bitkileri açık okyanustaki yaşamın temelini oluştururlar.
Ellos y los otros animales y plantas microscópicas del plancton constituyen la base de toda la vida en el océano abierto.
Hareket eden bu su kütleleri arasındaki sınırlar derinliklerden gelen plankton ve besinleri kapana kıstırabilen görünmez duvarlar oluştururlar.
Los límites entre estas masas de agua en movimiento forman barreras invisibles que pueden atrapar plancton y nutrientes acarreados desde las profundidades.
Akıntı sınırlarının durumu sürekli olarak değiştiği için plankton mevcudu ve balık sayısı da değişir.
A medida que la posición de los límites de las corrientes cambia constantemente, también lo hacen el suministro de plancton y el número de peces.
Akıntı daha fazla plankton ve küçük balığı adaya doğru sürüklüyor ama artık orada bir karşılama komitesi var.
Más plancton y peces jóvenes están siendo arrastrados por las corrientes directamente hacia la isla, pero ahora hay un comité de bienvenida.
Bu bir kiloluk balıklar buldukları bütün plankton parçalarını kapıyorlar.
Estos peces de 1 Kg arrebatan cada bocado de plancton que encuentran.
Yılın bazı dönemlerinde mevsimlik değişimler, akıntıları besin açısından zenginleştirir ve deniz tepesinin çevresindeki sular bir plankton çorbası haline gelir.
En algunos momentos del año, los cambios de estación enriquecen las corrientes especialmente en nutrientes, y el océano alrededor del monte marino se torna en una sopa virtual de plancton.
Burada balinalar plankton denilen yüzen deniz yaşamından beslenir.
Aquí las ballenas comen la vida flotante del mar llamado plancton
Tümü de aynı ziyafetten pay almaya çalışıyorlar. Bu zenginlik, buradaki suları tüm yaşamlar için oldukça besleyici hale getiriyor. Devasa plankton bolluğu...
Ellas son pedacitos de acopio del mismo banquete la riqueza que hace de estas aguas tan nutritiva para toda la vida una abundancia enorme de plancton
Taraklılar ve denizanaları bu plankton çorbasıyla sürüklenir.
La Medusa Peine y la Medusa Gelatina derivan de la sopa de plancton
Plankton'un tüm bu hayat için temel olduğunu biliyoruz.
Sabemos que el plancton son los cimientos para toda esta vida
Mantalar plankton yer, fakat buraya farklı sebeplerle de geliyorlar
Las Mantarayas comen el plancton pero vienen aquí por otras razones también
Planktonlara yem olur, onları da balıklar yer.
* Es comida por el plankton * * Que es el almuerzo de los peces *
İki hafta sonra yumurtalar kırıldığında, yıllık plankton çiçeklenmeleri en üst noktadayken ve yavru balıkların yiyecek çok fazla şeyi olacakken yumurtlarlar.
Sincronizan el desove así 2 semanas después, cuando eclosionan los huevos, el florecimiento anual de plancton estará en su cumbre, y los alevinos tendrán suficiente para comer.
Onlar, diğer hayvanlar ve mikroskobik plankton bitkileri açık okyanustaki yaşamın temelini oluştururlar.
Ellos y los otros animales y plantas microscópicas del plancton contituyen la base de toda la vida en el océano abierto.
Hassas basini her cekisiyle birlikte plankton zengini su, bogazinin icine cekilir ve yeniden disari itilir, kopepodlar zarlara takili kalir.
Con cada pulsación de las delicadas campanas, el agua rica en plancton es dirigida a sus gargantas y expulsada luego, dejando los copépodos adheridos a las membranas.
Kuzeyde oldugu gibi Güney Mevsimlik Denizleri'nde de kendi yosun ormanlari ve kendi plankton sürüleri olan zengin yesil su bölgeleri vardir.
Igual que en el norte, Los Mares de Estación del Sur tienen áreas de fértil verde con sus propios bosques de kelp y sus propias hordas de plancton.
Burada dört ay kalirlar, yaz aylarinda kendilerine cektikleri plankton ziyafetinde biriktirdikleri yag ile yasarlar.
Permanecerán aquí por 4 meses, viviendo completamente de la grasa que acumularon durante los festines veraniegos de plancton.
Kis aylarinin sonuna kadar Mevsimlik Denizler bir kere daha minerallerle dolup günesin dönüsü ve bir sonraki büyük plankton ciceklenmesi icin hazir olacak.
A fines del invierno, los Mares de Estación estarán llenos de minerales una vez más, listos para el regreso del sol y el próximo gran florecimiento de plancton.
Ateş böcekleri, plankton, denizanası ama genelde ölmüş profesörleri parlatmaz.
En las luciérnagas, el plancton y las medusas, pero no en profesores muertos.
Ateş böcekleri, plankton, denizanası... ama genelde ölmüş profesörleri parlatmaz.
Luciérnagas, plancton, medusas. Pero, uh, generalmente no profesores muertos.
Sandy Plankton, kaplumbağaların 100 yıl yaşadığını söyledi.
¡ Sandy Plankton, el vecino, dijo que llegan a vivir como 100 años!
Sandy Plankton görmüştü.
¡ Sandy Plankton vio uno!
Sandy Plankton sadece 100 yıl yaşadıklarını söylemişti.
Sandy Plankton me dijo que sólo Vivian hasta los 100 años.
Okyanusu geçip de Sandy Plankton kadar çok şey bilemez miyim yani?
¿ Sandy Plankton? ¿ Crees cruzaría medio mar y no saber tanto como Sandy Plankton?
Her şeyi yanlış bilen şu Sandy Plankton da kim?
¿ Quién es el tal Sandy Plankton que todo lo que sabe está mal?
Plankton, düdük çalarken faul yaptı.
Plankton cometió una falta. Cielos, que juego!
Lisa'nın plankton kebabı bana geldi.
Yo tengo los kebabs de plancton de Lisa.
Balina, aft dolu 20 metrelik bir dil derin oyuklar ve plankton kaplı dişler, kendimi biraz yaşlanmış hissettiğim anlar için.
Lengua de metros cubierta de moho con úlceras caries cavernosas y costras de plancton para cuando me siento de la vieja escuela.
Yine coşma plankton, yerleri daha yeni paspasladım.
No comiences con eso de nuevo, Plancton, Acabo de trapear los pisos.
Üzgünüm Plankton.
Lo siento, Plancton.
Plankton, Chum Bucket'ta Yengeç Burger satıyor.
Plancton está vendiendo Cangre Burguesas en su restaurante.
Aferdersin Plankton. Ben Perch Perkins, Bikini Bottom haber merkezinden.
Disculpe Plancton, Percha Perkins, para Noticias de Fondo de Bikini.
Bunu Chum Bucket'tan aldım. Plankton her Yengeç Burgerle birlikte bunlardan bedava veriyor.
Pues esto lo están dando gratis en el Balde de Bocado Plancton los está regalando por cada Cangre Burguer.
Plankton mu?
¿ Plancton?
Demek Yengeç Burger satıyorsun Plankton.
Entonces Plancton, ¿ Así que vendes Cangre Burguer?
Plankton.
El plancton.